Müslüman'a Zulmün Adı Madımak

Ateist-sol odakların tahrikleriyle başlayıp 37 kişinin ölümü ile sonuçlanan Madımak Otel'deki yangının üzerinden 22 yıl geçerken, uydurma deliller ile suçlu gösterilen mazlumların ve ailelerinin yaşadığı zulüm hâlâ sürüyor.

Eklenme Tarihi: 02 Tem 2018
8 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 26 Eyl 2024
Müslüman'a Zulmün Adı Madımak

Sivas sanıklarının mağduriyetinin 22. yılına girildi. Aziz Nesin'in tahrikleriyle başlayan, Madımak Oteli'nde gerçekleşen ve 37 kişinin hayatını kaybettiği Sivas olaylarını çıkaranların faili hâlâ bulunmazken, sadece slogan attığı gerekçesiyle mahkûm edilen vatandaşlarımızın mağduriyeti ise ne yazık ki devam ediyor. Gazetemize konuşan mağdurların aileleri, 22 yıldır süren esaretin artık bitmesi gerektiğini, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da bu konuda kendilerine destek olmasını istediklerini ifade ettiler. TORAMAN: ANLAYIN ARTIK, BU İNSANLAR MASUM MASUM MASUM! Sivas mağdurlarının avukatlarından Cüneyt Toraman, Sivas davasında yargılanan sanıkların tamamının protesto gösterisinden dolayı idama mahkûm edildiğini söyledi. Herhangi bir yere zarar verildiğine yönelik dava dosyasında bir bilgi bulunmadığına dikkat çeken Toraman, “Sivas Davası sanıkları, Türkiye Cumhuriyeti'nin şamar oğlanı mıdır? Devlet öncelikle kendini dava etmelidir. Sivas'taki topluluğu kışkırttıktan sonra Başbağlar'a geçtiklerine dair devletin belgeleri var. Başbağlar'ı da, Sivas'ı da yapanlar Derin Devlet'tir. Bu masum insanların yakasından artık düşsünler! 22 yıldır bu insanlar suçsuz yere yatıyorlar” dedi. Sivas olaylarından yargılanan kişilerin hiçbirinin hakkında kesin bir delil bulunmadığını dile getiren Av. Toraman, “Gazetelerin ihbarlarıyla, bu davanın sanıkları oluşturuldu. Cumhuriyet ve Aydınlık gazetelerinde yayınlandıkları gün gözaltına alındı bu kişiler. Devlet delil tespit edememişken, bu gazeteler ne delil tespit etmiş? Tam bir ceza avıydı; Sivas'ta ne kadar mütedeyyin insan varsa; hepsini o listeye o dâhil ettiler. Anlayın artık, bu insanlar masum masum masum! Bu konuda da sadece yanımızda olan bir Akit var başka da yok” şeklinde konuştu. SOYKÖK: BABAMI ALAN O POLİSLERİ HİÇ UNUTMADIM! Cafer Soykök, 2 Temmuz 1993 tarihinde İslam karşıtı söylemleriyle toplumun tepkisini çeken Aziz Nesin'i protesto etmek için Sivas Kültür Merkezi'nin önündeki eyleme katıldığı gerekçesiyle önce idam daha sonra müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Cafer Soykök, 22 yıldır cezaevinde. Oğlu Feyzullah Soykök de tıpkı babası gibi kendisinin de dışarıda tutsak olduğunu söyledi. Oğul Feyzullah Soykök, “Babam cezaevine girdiğinde henüz 5 yaşındaydım. Bugün ise 27 yaşındayım… Babamla cezaevi koridorlarında yaşadığımız süreli ziyaretlerin dışında yaşadığımız hiç bir şeyi hatırlamıyorum. Sadece hatırladığım, olay günü evimizin kapısını çalıp babamın arkadaşı olduklarını, aşağıda beklediklerini söyleyerek babamı alıp bir daha geri getirmeyen sivil polisler…” dedi. DOSYALAR TEKRAR AÇILIP OTOPSİ YAPILSIN Yıllarca hiç bir gerekçe gösterilmeden Müslüman tutsakların ve ailelerinin direncinin kırılması için sürgünler yaşandığını bildiren Soykök, “Babamın hiç bir kamera kayıtlı ve delili olmadığı halde idam ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılması kabul edilemez. Hiç bir örgüt veya çeteye üye olmayan, aralarında fikir birliği dahi olmayan birbirlerini daha evvel tanımayan insanları, iftiralarla yargılayıp önce idam sonra ise ağırlaştırmış müebbet hapis cezasına mahkum etmişlerdir. Biran evvel dosya tekrar açılmalı, öncelikli olarak Müslüman tutsakların esareti son bulmalı…” ifadelerini kullandı. DÜVENCİ: TUTUKLANACAKLARI CHP VE SHP'LİLER LİSTELEDİ Sivas davasında ömür boyu hapse mahkum edilen ve 10 yıldır hapis yatan Bülent Düvenci'nin eşi Buket Düvenci, Sivas olaylarında bir çok kişinin aleyhine ifade verip tutuklanmalarına sebep olan polis memuru M. Yıldız'ın itiraf ettiği ‘tutuklanacaklar liste'nin, Sivas CHP İl Başkanlığı'nda bir araya gelen CHP ve SHP'liler tarafından hazırlandığını belirtti. Buket Düvenci, şehirde ismi bilinen mütedeyyin insanların bu provokasyon dalgası ile ortadan kaldırılmaya çalışıldığını vurgulayarak provokasyon öncesi CHP İl Başkanlığı'nda yapılan toplantıda, şehirde tanınan Refah Partili, MHP'li ve BBP'lileri hedef alan isim listesi hazırlandığını kaydetti. BAŞHEKİME ‘HEPSİ YANARAK ÖLDÜ' DİYECEKSİN DEMİŞ! Sivas Numune Hastanesi'nde çalışan S.K. isimli bir doktora ulaştıklarını da kaydeden Buket Düvenci, “Hastanede olay öncesi ilginç şeyler olmuş, birçok doktor izne veya farklı ilçelere göreve gönderilmiş. Doktor S.K.'nın söylediğine göre ilk incelemede cesetlerde birinci derece yanık tespit edilememiş. Bazıları kurşun yaralarına bağlı aşırı kan kaybı, bazılarında ise duman zehirlenmesi sonucu ölüm kayda geçirilecekken, Erdal İnönü hastaneye gelmiş. Başhekimin odasına geçmişler ve başhekime ‘Hepsi yanarak öldü' diyeceksin demiş ve gitmiş. Doktor raporun baştan yazıldığını, yanıkların 1. derece gösterildiğini söyledi. Bu durum planlı operasyonun hastanede devam ettiğini ortaya koyuyor. ‘Aydınlar yanarak öldüler' mizanseni de buradan geliyor. Akla karanın ayırt edilemediği, CHP zihniyetinin yargıyı ele geçirdiği dönemde yapılan yargılamada tüm lehte deliler gizlenmiştir” dedi. TAŞKAYA: MADIMAK OTELİ'NİN ATEŞE VERİLDİĞİNİ TELEVİZYONDA GÖRDÜM Sivas olaylarının üzerinden tam 9 gün geçtikten sonra gözaltına alınarak tutuklanan emekli Ahmet Taşkaya ise, 6 sene suçsuz yere ceza çektiğini ve şimdi mahkeme masrafları ile kan bedelinin kendilerinden talep edildiğini ifade etti. Taşkaya, “Suçsuz yere yattığımız davadan dolayı her şeyimizi kaybettik, evimizi, servetimizi kaybettik. Bizden hâlâ yasal faiziyle birlikte mahkeme masrafları isteniyor” dedi. 76 yaşındaki Ahmet Taşkaya, o acı olayı ise şöyle anlatıyor: “Aziz Nesin ve olayların olacağından hiç haberim yoktu. Üyesi olduğum Refah Partisi binasına Cuma namazından evvel uğradığımda masanın üstünde Sivas Anadolu Gazetesi'ni gördüm. Manşette Aziz Nesin'in Sivas'ta Peygamber Efendimizin hanımlarına ‘fahişe' dediği yazılıydı. Bu da benim yüreğime oturdu. Sonrasında Cuma namazına gittim. Çıktığımızda sloganlar atılıyordu. Aşağıya indim Atatürk Caddesi'ne sloganlarla yürüyüş başlamıştı. Ben de Efendimiz'in hanımlarına küfür edildiği için yürüyüşe katılmıştım ancak, Madımak Oteli'nin ateşe verildiğini evde televizyondan öğrendim” ifadelerini kullandı. YÜRÜYÜŞE KATILDIM DİYE TUTUKLANDIM Aziz Nesin'in Peygamber Efendimize hakaretlerini protesto etmek için yürüyüşe katıldığını belirten Taşkaya, “9 gün sonra yürüyüşe katıldığım için beni Emniyet'te gözaltına aldılar. 9 gün de nezarette kaldım. Sonrasında tutuklanarak 6 sene cezaevinde kaldım. Kırşehir'de, Sivas'ta tevkif edildim. Bir ara tahliye edildim ancak sonra ‘olmadı' deyip bir daha içeri aldılar. Damadım Ünal Berkay'a da 6 sene ceza verdiler. 5 çocuğuyla çok çile çekti” dedi. “SİVAS OLAYLARI PKK ELİYLE YAPILMIŞ BİR OLAYDIR” Sivas Davası'nın mağdurlarından Cafer Soykök'ün büyük oğlu Mehmet Soykökise, “Sivas Olayları, ufukta gözüken Erbakan Hükümet'ini aforoz etmek ve şuan ki Suriye ve Irak'ta yaptıkları gibi kendi derin güçlerinin Sivas'ta kurgulattığı taşeron PKK eliyle yapılmış bir olaydır” dedi. O RAPORU DÜZENLEYEN EMNİYET MÜDÜRÜ PARALEL Sivas davasının yeniden görülmesi gerektiğinin altını çizen Mehmet Soykök, “2006'da kurulan Madımak masasının 2009'da biten raporu neden açıklanmıyor. O raporu düzenleyen ve birimin Balina Operasyonu'nda bulunan emniyet müdürü 6 sene sonra Sivas'ta paralel adı altında tutuklandı. Üzerimizde oynanan oyunlara artık yeter diyoruz. Sayın Cumhurbaşkanına sesleniyorum: Siz de cezaevinde yattınız. Cumhurbaşkanının adil bir ‘reis' olduğuna inanıyoruz. 22 yıldır suçsuz yere bu insanlar içeride çürüyor. Hiçbir delil olmadan evimizin büyüğünü, babamızı bizden çaldılar. Artık gerçekten yeter diyoruz. Dava dosyası yeniden açılıp, dönemin Kültür Turizm Müdürü Vali yardımcıları dâhil emniyet mensuplarının ifadeleri alınsın, suçlu o zaman ortaya çıkacaktır” diye konuştu. KILIÇ: OLAYLARDAN BİLE HABERİ YOKTU Mağdurlardan Ahmet Turan Kılıç ise, 81 yaşında ve cezaevinde… Ahmet Turan Kılıç'ın oğlu Necdet Kılıç, Sivas Emniyet Müdürlüğü'ne ait televizyonu tamir ettikten sonra konulan video kaseti izlerken Aziz Nesin'i eleştirdiği gerekçesiyle tutuklanan babasının sıradan bir televizyon tamircisi olduğunu söyledi. “Nerenin yandığını, kimin ne yaptığını bile bilmiyordu. Adamcağız evinde oturup vergi iade zarfı dolduran, televizyon tamiri yapan bir insandı” diyen Kılıç, babasının Aydınlık gazetesinde isminin yayınlanmasının ardından olaydan 5 gün sonra tutuklandığını, yangın esnasında en ön safta polis barikatını yarmaya çalıştığını iddia ettiklerini ifade etti. ‘BU DA KİM' DEDİ YAKASINA YAPIŞTILAR Babasının 81 yaşında ve 22 senedir suçsuz yere bir iftirayla cezaevinde yattığını dile getiren Necdet Kılıç, “O da yetmezmiş gibi bir de Emniyet'te tutukluyken polisle bir mesele olmuş. Babamın anlattığına göre; bir gün polisler Aziz Nesin'in kasetini seyredeceklermiş. Babam radyo-televizyon tamircisi olduğu için babamı tamir için getiriyorlar. Tamir sonrası kaseti seyrederlerken babam da polislerin yanlarındaymış. Aziz Nesin, dine imana Sivaslı'ya küfür ve hakaret ediyormuş. Babam, bu adamın kim olduğunu sorması üzerine odadaki Mehmet Yıldız isimli komiser kalkarak babamın yakasına yapışıp küfürler savurarak ‘33 kişiyi yaktınız' diyor. İşte bu kadar taraflı ve kindardı dönemin emniyetçileri” şeklinde konuştu. ‘MAZLUMLARIN DOSYASI YENİDEN AÇILSIN' Bugün Sivas olaylarının yıl dönümü. Sivas davalarının avukatlarından Hüseyin Ayan, Sivas olaylarının yıl dönümünde 33 “mağdur” hakkında idam kararının çıktığı “Sivas Davası”nın hukuk skandallarıyla dolu olduğunu söyleyerek, mağdurların yeniden yargılanmasını istedi. Ayan, “Sivas olaylarında 37 kişi öldü. Bunların 2'si, otel içerisinde sırtlarından kurşunla vurulan otel görevlileriydi. 2'si de zamanın polisleri tarafından dışarıda vurulan gösterici. Yani, 33 kişi, oraya Pir Sultan Abdal Şenlikleri için gelenlerden öldü. Bu 33 kişi içinde, halk oyunları için getirilen çocuklar var!. Çocukların Pir Sultan Abdal'la, gösteriyle vs. alakası yok. Getiriyorlar çocukları, onlar da ölüyor. Ardından 33 kişi Başbağlar'da hunharca katlediliyor. Mahkemeden de 33 idam kararı çıkıyor. Gelin de bunların hepsine tesadüf deyin! Hiç suçu olmayan insanlar 23 yıldır cezaevinde yatıyor. Cezaevinde bir gün bir yıldır! Buna nasıl sessiz kalırız!” dedi. OLAY ANINDA ŞEHİR DIŞINDA OLANLARI SANIK YAPTILAR Ayan şöyle devam etti: “Sivas sanıklarının avukatları olarak, gerçek suçlularının bulunup cezalandırılması için uğraştık. Hayır, müdahil taraf gerçek suçluların bulunması için değil, ‘33'e 33' duygusu ile hareket etti. Gerçek suçluların bulunmasını isteyen bizler, Sivas sanıklarının avukatları idik. Bu sanıkların içerisinde olayların içinde asla bulunmayan, o sırada Sivas'ta olmayan, geliş gidişlerini tren, otobüs biletleri ile ispat eden, o gün başka şehirde, İstanbul'da sınava girdiğini ispat eden insanlar da var. Bunları tuttular, sanık yaptılar, sonra da idamlık vs.” İHBAR TAHTASIYLA HAYATLAR KARARTILDI Madımak'ın, adaletin ayaklar altına alındığı bir hukuk skandalları zinciri olduğunu belirterek, “Bu sanıklar nasıl sanık oldu? Bazı emniyet görevlilerinin ifadeleri, ikincisi Aydınlık gazetesinin Ali Baba mahallesine kurduğu ihbar tahtaları. Aynı uygulamalar, Nazi Almanyası'nda yapıldı. Bildiğiniz ‘Yahudilerin isimlerini ihbar tahtalarına yazın' diye Nazi Almanyası'nda böyle işler yapıldı. Dikkat çekici bir olay: Bir televizyon tamircisi var; Ahmet Turan Kılıç. Kılıç, komşusunun televizyonunu tamir etmek için alıyor. Komşunun iddiasına göre, televizyonu tamir edemiyor, daha da bozuyor. Bu kızgınlıkla komşusu gidiyor, Ahmet Turan Kılıç'ın ismini ihbar tahtasına yazıyor. Daha sonra yargılamada idam alıyor. Yine bir Emniyet Müdür Yardımcısı birisiyle kumar oynuyor. Oyunda yutuluyor. Bunun hıncıyla o şahsı yalancı şahitlikle Sivas olaylarına katılmış gibi gösteriyor. O şahıs da mahkum oluyor. Bunların hepsi tespitli ama hukuk işlemediğinden birçok kıyım yaşanıyor. Bunun gibi çok örnek var.” İDAM KARARLARI ÇIKSIN DİYE MAHKEME BAŞKANI DEĞİŞTİRİLDİ Ayan sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu insanların suçu var mı yok mu? Olay yerinde bile olmayan insanlar hüküm giydi. Sivas olaylarının ilk mahkeme başkanı Muammer Ünsoy idi. O konjonktürden etkilenmeyen bir hakimdi, hukuku iyi bilen, adil kararlar veren bir hakimdi. Bunu, süreç içerisinde görevden aldılar. Muammer Ünsoy'un verdiği kararları Yargıtay bozdu, sonrasında Ünsoy'un yerine uygun ismi getirdiler Mahkeme Başkanı olarak. O da tuttu, ‘Anayasal düzeni yıkmaya teşebbüsten' idam kararları verdi. Tam 33 idam! YENİDEN YARGILAMA BEKLİYORUZ! Ayan sözlerini şöyle tamamladı: “Biz gerçek faillerin bulunmasını istiyoruz. Biz, hukukun uygulanmasını istiyoruz. Biz, adil yargılanma istiyoruz. Anayasa Mahkemesi'ne adil yargılanma talebiyle bireysel olarak başvuranlar oldu, Yargıtay'dan yeniden yargılanma istendi. Sonuç? Bakalım bekliyoruz!”