Müslümanların Tunus tecrübesi

Arap Baharı’nın tek yıldızı Tunus’tu. Yoksul seyyar satıcı Muhammed Buazizi’nin uğradığı zulmü protesto etmek için 17 Aralık 2010’da kendini yakmasıyla başlayan hareketler Arap otokrasilerinin çoğunu yıkmıştı. Fakat sonuçta ya kanlı iç savaşlar çıkacak veya yeni otoriter rejimler kurulacaktı.Tek istisna Tunus’tu. İslamcıların âlim ve bilge lideri Raşid Gannuşi güç zehirlenmesinden uzak, mütevazi bir insandı ve gerçekten … Müslümanların Tunus tecrübesi Devamı »

Eklenme Tarihi: 25 Nis 2023
3 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 25 Nis 2023
Müslümanların Tunus tecrübesi

Arap Baharı’nın tek yıldızı Tunus’tu. Yoksul seyyar satıcı Muhammed Buazizi’nin uğradığı zulmü protesto etmek için 17 Aralık 2010’da kendini yakmasıyla başlayan hareketler Arap otokrasilerinin çoğunu yıkmıştı. Fakat sonuçta ya kanlı iç savaşlar çıkacak veya yeni otoriter rejimler kurulacaktı. Tek istisna Tunus’tu.

İslamcıların âlim ve bilge lideri Raşid Gannuşi güç zehirlenmesinden uzak, mütevazi bir insandı ve gerçekten demokrattı. Laikler ve sivil toplum kuruluşlarıyla uzlaştılar.

Tarihçi Şükrü Hanioğlu’nun deyişiyle “son derece kırılgan ‘seküler- İslâmcı’ fay hattına sahip Tunus toplumunda tarafların bunun etrafında kutuplaşmak ve çatışmak yerine uzlaşmayı tercih etmeleri belirleyici olmuştur.

Uzlaşmayla yapılan sivil 2014 Anayasasına 2015 Nobel Barış Ödülü verilmişti.

MISIR VE TUNUS

Mısırdaki İhvan’la mukayese edildiğinde Tunuslu İslamcılar daha açık fikirli oldukları görülür. Mısır’da İhvan tarafından hazırlanan Anayasa da Tunus’un 2014 Anayasası da besmele ile başlıyordu. İslam’ın devlet dini olduğu belirtiliyordu. Fakat İhvan Anayasası “Şer’i hukuk” ve hatta “Sünni fıkıh” vurgusu yapmıştı, “ümmet” kavramına yer vermişti. (Madde 1, 2, 219)

Tunus’ta ise İslamcılarla seküler kuruluşların uzlaşarak yaptıkları anayasada “ümmet” kavramı olmadığı gibi caminin (dinin) siyaseten “tarafsız” olacağı ve dinin araç olarak kullanılamayacağı belirtilmiş, kadın-erkek eşitliği, kadınların eğitim ve çalışma hakkı, fikir ve ifade hürriyeti dini bir sınır koymaksınız garanti edilmişti. (Madde 9, 15, 21 vd)

Tunus, din-laiklik geriliminin tırmanmasından değil, başarıyla kurdukları demokratik sistemin ekonomiyi kötü yönetmesi ve yozlaşma yüzünden başarısız oldu, otoriter popülist bir rejime sürüklendi. Çağımız İslam düşüncesinin en açık fikirli ve saygın liderlerinden 80 yaşındaki Gannuşi, demokrasiyi diğer seküler demokratlar gibi savunduğu için şu anda hapishanededir.

REFERANDUMLA OTOKRASİ

2014 anayasasıyla kurulan demokratik hükümetler döneminde ekonomi kötü gitti. 2014-2020 arasında, başka ülkeler kalkınırken, Tunus halkı yüzde 23 oranında fakirleşti. Haluk Özdalga, aynı dönemde Türkiye’nin Yüzde 30 fakirleştiğini yazar.

Hükümetler yolsuzluklarla da yıprandılar.

Fırsattan istifade Cumhurbaşkanı Kays Said 25 Temmuz 2021’de OHAL ilan ederek Başbakanı görevden aldı, Parlamentonun çalışmalarını dondurdu ve milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırdı! İlk itiraz eden Meclis Başkanı Raşid Gannuşi oldu.

Anayasa Profesörü olan Cumhurbaşkanı Kays, kendisine emsalsiz yetkiler veren yeni anayasayı 25 Temmuz 2022’de referanduma sundu. Katılım yüzde 30’da kaldı, “evet”ler yüzde 95! Sandığa gitmeyenler meydanlarda toplanma iradesini gösterememişlerdi, halbuki on yıl önce diktatör Ben Ali’yi devirmişlerdi.

Hiçbir gelişmiş ülkede böyle şeyler yaşanmaz. Çünkü hukuk kurumları kökleşmiştir Temelinde yüzde 30’dan ibaret bir katılım olan bu rejim de Tunus’u iktisaden bir Uzak Doğu performansıyla kalkındıramayacaktır, göreceksiniz.

TEMELDEKİ HASTALIK

Temelde, demokrasiyi ve hukuku da, ekonomi için gerekli olan rasyonel zihniyeti de tahrip eden bir hastalık var bu toplumlarda. Tunus’un iki önceki Cumhurbaşkanı Munsif Merzuki 2018’de şöyle yazmıştı:

Zenginleşmek için siyasi sistemin bir parçası haline gelmek gerektiği kanaati yaygın. Bu şekilde yozlaşma, rüşvet ve yolsuzluk bütün toplum için tepeden tırnağa bir hayat tarzına ve geçim kaynağına dönüşüyor… İktidar halka hizmet ve vatandaşların hayat şartlarını iyileştirmek için değildir; kendin, ailen, kabilen ve hemşehrin için elde ettiğin bir güçtür, bir ayrıcalıktır. Yani iktidar bir görev değil, bir ayrıcalıktır. Arap toplumu tam da işte bu düşünceyle yıllardır mahvedildi. Kısaca istibdat hastalıkların hastalığıdır.” (Arap Dünyasının Krizleri, çev. Zahide Tuba Kor, Küre Yay. s. 41)

İktisadi kaynaklar böyle “bizden” kabileler, mahalleler, kalabalıklar arasında dolanıp durduğu zaman verimli yatırımlara, bilime, teknolojiye yeterince gitmiyor.

Sonuç: Müslümanlar görmeli ki, otoriter rejimler ve orta gelir tuzakları ikizdirler.