Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'la dün akşam 1 saat 40 dakika süren görüşmesinin ardından 22 Mayıs'ta gidilecek olağanüstü kongreyle AKP Genel Başkanlığı ve Başbakanlık görevlerini bırakmaya hazırlanan Ahmet Davutoğlu, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı sonrası açıklamalarda bulunuyor. Bu dönemde yaşadıklarımız tarihin ve milletin huzurunda gerçekleşti" diyen Davutoğlu, "Benim bu dönemde en büyük çabam AK Parti'nin birliğini muhafaza etmekti" ifadesini kullandı.
50 dakikalık gecikmeyle 12.20'de başlayan toplantı 35 dakika sürdü. Davutoğlu'nun basın toplantısında soru almayacağı belirtildi.
Davutoğlu'nun açıklamasından satır başları şöyle:
Aziz milletim, değerli vatandaşlarım;
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ve AKP Genel Başkanı olarak her birinizi selamlıyorum. Son 25 yıldır modern tarihin en köklü dönüşümlerin geçirildiği bir süreçteyiz. Bu 25 yıllık tarihte bir akademisyen olarak, bir başbakan başdanışmanı ve büyükelçi olarak, dışişleri bakanı ve başbakan olarak aziz milletimin hizmetinde olmak benim için en büyük gurur vesilesi oldu.
Partimizin olağanüstü 1. Kongresinde kurucu genel başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dan kutsal bir emaneti devraldım. Orada yaptığım konuşmadaki temel hususları kendime şiar edindim. Geriye dönüp baktığımda bu hususlardan hiçbir şekilde ayrılmadığımı, hayata geçmesi için canla başla çalıştığımı düşünüyorum. Şahidimin aziz milletimiz olduğunu düşünüyorum.
Bugün, geldiğimiz noktada bundan sonraki gelecek perspektifimizle ilgili kanaatlerimizi paylaşmak gerektiği kanaatindeyim.
"KARİZMATİK LİDERDEN SONRA BOŞLUK DOĞMADI"
20 aylık süreç üçe ayrılabilir. Birinci dönem 28 Ağustos 2014’tle 7 Haziran 2015’tir. Bu dönemin en önemli meydan okuması kurucu, karizmatik bir liderden sonra AK Parti’nin seçime hazırlanmasıydı.
Geçmiş tecrübeler gösterdi ki karizmatik liderlerden sonra partiler güç kaybetmeye başlar.
Birçok yorumlar yapılıyordu. 3 dönemlik arkadaşlarla ilgili... Hamdolsun, benim AK Parti genel başkanlığımda buradan tek bir istifa yaşanmamış, tek bir kardeş ihtilafı yaşanmamış, partimizin omurgasından hiçbir şey eksilmemiştir. Geçmiş ANAP, Doğru Yol tecrübelerini bilenler bunu görürler. Yine 62. Hükümet döneminde hedefim suhuletle ülkeyi seçime götürmekti. Paralel yapı faaliyetleri, Suriye’de ortaya çıkan gelişmeler, birçok husus meydan okumaları beraberinde getiriyordu. Hamdolsun, 62. Hükümetimiz 7 Haziran’a ülkeyi suhuletle götürdü. Üçüncüsü başbakanlığım başladığı gibi güvenlik yönünden bir meydan okuma vardı. Kobane olayları, 6-7-8 Ekim olayları... Kapsamlı bir güvenlik planlamasını hayata geçirdik. Bu döneminde dördüncü hedefi Sayın Cumhurbaşkanımız dönemindeki yatırımların eksiksiz sürdürülmesi, ülkenin ekonomik istikrarının muhafaza edilmesiydi. Osman Gazi köprüsünün onurunu hep beraber yaşadık. Başımda bulunduğum Bakanlar Kurulu dönemlerinde hiçbir projenin takviminde aksama olmadı. 25 öncelikli dönüşüm programıyla ekonominin çerçevesi çizildi.
İkinci dönem en kritik dönemdi. Türk demokrasi tarihinin en kritik dönemiydi. 7 Haziran-1 Kasım arası. 13 yıllık iktidar, istikrarlı bir dönem sonrasında partimizin çoğunluğu alamaması sonucu puslu havayı seven bütün çakallar ortaya çıkmıştı. 7 Haziran’da partimizde hüzün vardı.
O gün, “AK Parti’nin yeniden Bismillah diyeceği bir gündür” dedim. Gerçekten iç muhasebemizi yaptık. Ama herhalde bütün teşkilat mensuplarım ve AK Parti gönüllüleri takdir eder ki, başımızı dik tuttuk. Yine bu dönemde verdiğim bir sözde biz bu ülkeyi 1 saniye dahi hükümetsiz bırakmam demiştim. Kaos bekleyenler, hükümetsizlik, iradesizlik bekleyenler çelik gibi bir iradeyi karşılarında buldular. Zor bir dönemdi. Geçici bir hükümetin en zor kararları alması gereken bir dönemdi. 20 Temmuz Suruç saldırısı günü, arkasından DEAŞ, DHKPC, PKK saldırıları ülkemizi kapsamlı bir savaş ilanıyla neredeyse karşı karşıya bırakmıştı. Güvenlik birimlerimize net olarak şu talimatı verdik, devlet kayıtlarına geçirdik:
Madem ki Türkiye’ye savaş ilan edilmiştir, ülkemizin bütün dağları, ovaları, vadileri, şehirleri, ilçeleri, mezraları terörden temizleninceye kadar mücadele edeceğiz. Hamdolsun hiçbir taviz vermedik, önümüzdeki dönemde AK Parti iktidarları taviz vermeden devam edecektir. 1 Kasım seçimlerine terör saldırılarına rağmen suhuletle gittik. Gurur duyacağımız bir netice ortaya çıktı. Yüzde 85 katılım, yüzde 97 temsil ve yüzde 49,5’la gelen AK Parti iktidarı. Bu sonuçta katkısı olan herkese ve seçmenlerimize teşekkürü bir borç biliyorum. 4 yıllık bir hukuk oluşmuştu ve yeni dönemin çerçevesini arkadaşlarımızla çizdik. İlk karar şuydu, madem ki milletimiz güvendi, 3 ayda bütün vaatlerimizi yerine getirdim. Hesap makamında olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bu kez vaatleri yerine getirmenin huzurunu, gururunu yaşıyorum.
Net bir ifadeyle söylüyorum, 1 Kasım öncesi 81 vilayeti dolaşarak seçim meydanlarında verdiğim hiçbir söz yarım kalmadı.
Üç aylık reformlarımızı tamamladık, altı aylık reformlarımızı tamamladık. Sivil bir anayasa için kurumlar kurduk, adımlar attık. Uzlaşma Komisyonu’ndaki özellikle ana muhalefet partisinin tutumu sebebiyle yarım kalan çalışmaları tamamlamak için partimizde çalışmalar yaptık. Temel zemin oluştu. Ümit ederim bu da en kısa zamanda tamamlanacak. 2 Kasım’daki zirvede Türkiye’nin bütün kritik ilçelerinde kapsamlı operasyonlar başladı. Sur, Silopi, Nusaybin, Derik, Varto... Hamdolsun bu operasyonlar büyük başarıyla yürütüldü, yürütülüyor. Ülkemizin bekası için şehit olanlara Allah’tan rahmet diliyorum. Bu terörle mücadelede netice alınıncaya kadar devam edecek. Bu hükümet döneminde bir diğer hedef ekonomik istikrardı. Detaylara girmeyeceğim ama veriler herkesin önünde var. Geçen yıl Türkiye her an kriz çıkabilir denen Türkiye, bugün bütün ekonomik verilerde son derece sağlıklı işaretler veriyor. Özellikle asgari ücret nedeniyle artacak denen enflasyon son dönemin en düşüğünde... Son derece parıltılı bir bahar dönem yaşıyoruz. Özellikle de dün akşamdan itibaren, aldığımız karar çerçevesinde ekonomimizdeki verilerle oynayacak spekülasyonlara gitmemesi uyarısında bulunuyorum. Son ana kadar görevde olan bir hükümetimiz var. Kurdaki düşüş devam etmelidir. 4 yılı tamamlayacak güçlü AK Parti hükümeti devam edecektir.
Bu dönemde dış politikamızın temel sütunların harekete geçirmek ve güçlendirmeler yapmak için büyük çaba sarf ettik.
Mülteci sayıları olumlu rakamlara düştü. Vize muafiyeti konusunda adımlar atılmasını, AB Komisyonu’nun aldığı karar hayırlı olsun. G20 Zirvesi, son derece başarılı oldu. İİT ve Dünya İnsan Zirvesi’ne ev sahipliği yapacağız. Bütün bunları yaparken amacım taşıdığım ağır sorumluluğun hakkını vermekti. Bu dönem güçlü cumhurbaşkanı, güçlü başbakan dönemdi. Sayın Cumhurbaşkanı’nın vurguladığı prensibi hayata geçirdim. Emanetçi başbakan istemiyorum” dedi, doğru söyledi. Ben emaneti aldım, Türkiye Cumhuriyeti başbakanlığı koltuğunun hakkını vermek için gece gündüz çalıştım.
Şahsi hiçbir atama yapmadım. Teşkilat başkanımızın yetkileri 12 yıl içinde nasıl olmuşsa öyle olmuştur. Parti geleneğine bağlı kaldım.
81 vilayetimize gittim. Adımımı basmadığım vilayetimiz kalmadı. Bazı vilayetlerimize, Van gibi, Şanlıurfa gibi, sekiz dokuz kere gittim. Detayları hepiniz biliyorsunuz.
Partimiz yeni bir dönemin eşiğinde. MKYK’daki istişareler ve bugünkü istişareler sonucu 22 Mayıs’ta tüzüğün 70. Maddesi gereği olağanüstü kongreye gitme kararı aldım. AK Parti kongremizi yapacağımızı ilan ediyorum.
Haklı olarak kafanızda şöyle bir sual vardır. Peki bütün bu tabloya, 20 aylık çalışmalara rağmen, seçimleri 1 Kasım’da kaybeden muhalefet liderleri genel başkan koltuğunu muhafaza ederken, neden siz 6 ay önce yüzde 49,5 oy almışken neden aday olmuyorsunuz? Bu haklı bir sorudur. Oy oranımız yüzde 52, 53, 54’e ulaşmıştır. Bizim dönemlerimiz bir başarı dönemidir. Benim kararı almamda herhangi bir başarısızlık duygusu, tarafımca atılan adımdan bir pişmanlık söz konusu değildir. Hakkımla ve onurumla görevimi yaptım. Hayat insana birçok şey öğretiyor ama benim hiç terk etmediğim prensiplerim var. Birisi doktora yaparken profesör olmayı hayal ettim ama hak ettiğim an gelmeden istemedim. Hiçbir makam ve mevki talep etmedim. Dışişleri Bakanlığı, Başbakanlık, onurlu büyük görevlerdi, bunların hiçbirisini ben talep etmedim.
"ÖNCE REFİK, SONRA TARİK"
Kongre üyelerimize teşekkür ediyorum, mutabakatla genel başkan seçildim. Mutabakatın olmadığı yerde genel başkan adayı olmayı düşünmem. Hayatta en güçlü insan kendiyle barışık olan insandır. Hayatta inanmadığım hiçbir şeyi savunmadım. Kimseyle pazarlık yapmadım, inandığım değer ve ilkeler uğruna pazarlığa dayalı bir mevki, makam, talebi, hesabı, vizyonu içinde olmadım. Üçüncüsü, yoldan önce yol arkadaşı.. Yola çıktığım arkadaşlarımın omuz omuza benimle olmasından emin olmak isterim. Benimle olmadığım anlarda da bana söylemelerini isterim. Son MKYK’de yaşananlar, ilk imzayı kendim attım, ama takip edilen yöntemi refik olma özelliğiyle bağdaştıramadım. Refik ve hedef önemliyse hepimizin muhasebe yapmamız gerekiyordu. Refiklerimin de benim de... İstişareler, Cumhurbaşkanımız dahil, siyasi tecrübesine güvendiğim dostlarımla istişareler neticesinde, AKP’nin birliği, devamı için refik değişmesindense genel başkan değişmesi fikri bende hasıl oldu. MKYK yenilenmesi tartışmalara sebebiyet verecekti. Bu şartlar altında aday olmayı düşünmüyorum. Partimiz kongreyi birlik ve beraberlik içinde yapmalı. Çünkü AK Parti’nin kaderi artık sadece AK Parti’nin kaderi değil, Türkiye’nin kaderi, tüm bölgenin kaderidir.
"ERDOĞANLA VEFA İLİŞKİMİZ SONSUZ"
Grup konuşmasında şunları söylemiştim:
Nefsimi ayaklarımın altına alırım, bir faninin yapamayacağı her makamı, mevkiyi elimin tersiyle iterim ama ak kadroların üzülmesine izin vermem. Ben kendimi bağladım, bu bağlamda adımlarımı atacağım. Beş temel hukuku gözeteceğimi herkesin bilmesini isterim. Kimsenin spekülasyon yapmasına asla izin vermem. Birincisi, cumhurbaşkanımızla aramızdaki insani kardeşlik hukukudur. Ben cumhurbaşkanımızla, son çeyrek asırda birçok vesilelerle omuz omuza oldum. Bundan büyük bir onur duydum ve bu dostluğu her şeyden öne aldım. Başdanışman olarak, dışişleri bakanı olarak, başbakan olarak onla çalıştım. Partinin kurulma aşamasında görüşmelerimiz oldu. Veda Kongresi deniyordu, ben vefa kongresi dedim. Ne gelişme olursa olsun, sözüme razıyım. Son nefesime kadar cumhurbaşkanımızla vefa ilişkisini sürdüreceğim. Kimse benden cumhurbaşkanımız aleyhine tek söz duymadı, duymayacak. Cumhurbaşkanımızın onuru hem cumhurbaşkanı olarak hem dava arkadaşım olarak onun onuru benim onurumdur, onun ailesi benim ailemdir. Kimsenin yeni fitne kapıları açmaya niyetlenmemesi icap eder.
AK PARTİ GENÇLİĞİNE MESAJ
Doğrudan siyasete girme kararını, 2007’de başbakan olarak cumhurbaşkanımız teklifte bulunmuştu. Siyasete girme kararını AK Parti’mizin kapatılma davası açıldığı gün verdim, “Bu dava demokrasiye ve ülkenin istikrarına açılan bir savaştır. Sonuna kadar yanınızdayım” dedim. Şimdi ifade etmek isterim, olağanüstü kongrede aday olmayacağım ama AK Parti milletvekili ve neferi olarak demokrasi mücadelesini son ana kadar sürdüreceğim. O sözün gereğini de bundan sonra yapacağım. Nezih dostluk ilişkisini koruyacağım.
İkinci koruyacağım hukuk, partinin hukukudur. Gönül coğrafyamızın kaderi AK Parti’yle bağlıdır. Kim ki partimizde gedik açmaya, yolunu ayırmaya kalkarsa, karşısında ben olurum. Kimsenin rahatsız olduğu gerekçesiyle partide bir ayrışmaya izin vermemesini diliyorum. Bütün teşkilatlarımıza teşekkürü borç biliyorum.
Teşkilatlarımıza minnet borçluyum. Geçen sene iki seçimi birlikte gerçekleştirdik. Emin olun şu anda fotoğrafik olarak bütün mitingler zihnimdedir. Çocuklar, yaşlılar, büyükler hepsi gözümün önünde. Gece gündüz çalışan, AK Parti iktidarını perçinleyen kadrolara teşekkür ediyorum. Şimdi birlik vaktidir, daha öncekinden daha büyük bir aşkla geleceğe hazırlanmaları lazım. Bugüne kadar önünüzdeyim, bundan böyle içinizdeyim. Yine bu bağlamda özel teşekkür etmek istediğim bir iki kesim var. Birincisi AK Gençlik. Özel bir mesajım var. Partimizin ideallerinin varlık sebebi gençlik kollarıdır. Gücün yozlaşmasına karşı en fazla yatırım yapmamız gereken AK Parti Gençlik Kolları.