Nekbe: Ortadoğu tarihinde bir kırılma!

Nekbe, 14 Mayıs 1948 tarihinde işgalci İsrail’in bağımsızlığını ilân etmesinin ardından beş Arap ülkesi, İsrail’e karşı askerî operasyon başlatarak 1948 Arap-İsrail Savaşı’nın başlamasına neden olmuştu. Mısır, Suriye, Ürdün, Lübnan ve Irak kuvvetlerine karşı başarı kazanan İsrail Kuvvetleri, Filistin coğrafyasında Araplara devlet kurmaları için bırakılan toprakların da bir bölümünü işgal etti. Savaş sırasında Filistinli Araplar topraklarını … Nekbe: Ortadoğu tarihinde bir kırılma! Devamı »
Eklenme Tarihi: 15 May 2024
4 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 08 May 2024
Nekbe: Ortadoğu tarihinde bir kırılma!

Nekbe, 14 Mayıs 1948 tarihinde işgalci İsrail’in bağımsızlığını ilân etmesinin ardından beş Arap ülkesi, İsrail’e karşı askerî operasyon başlatarak 1948 Arap-İsrail Savaşı’nın başlamasına neden olmuştu. Mısır, Suriye, Ürdün, Lübnan ve Irak kuvvetlerine karşı başarı kazanan İsrail Kuvvetleri, Filistin coğrafyasında Araplara devlet kurmaları için bırakılan toprakların da bir bölümünü işgal etti. Savaş sırasında Filistinli Araplar topraklarını terk ederek kaçmak zorunda kaldı. Deyr Yâsîn Katliamı da halkı benzer katliam korkusundan topraklarını terk etmeye yöneltti. Böylece sistematik göç, adım adım uygulanmış oldu.

Birleşmiş Milletler kararına göre; Filistin topraklarında biri Yahudi biri de Arap olmak üzere iki devlet kurulacak, üç semavî din tarafından büyük önem atfedilen Kudüs uluslararası statü kazanarak BM yönetimine geçecekti. Kısacası Araplar, yüzyıllardır kendilerine ait olan toprakların %56’lık oranından Yahudiler lehine vazgeçecekti.

Filistin’de bugün yaşanan gerilimin temelinde, 29 Kasım 1947 günü BM’de Filistin topraklarını Araplarla Yahudiler arasında bölüştüren oylama yatıyor.

Birleşmiş Milletler Filistin Özel Komitesi’nin (UNSCOP) Filistin’deki kaosun çözümü için rapor şeklinde sunduğu Paylaşma Planı 13 aleyhte ve 10 çekimser oya karşın 33 ülkenin geçer oyuyla kabul edildi. Filistin’i ikiye bölen bu planın kabulü, Siyonist-Yahudi çevreleri büyük bir coşkuya boğarken Müslümanları ise hüzün ve nefret sardı.

14 Mayıs 1948’de İsrail’in kuruluşunun ilân edilmesiyle birlikte, Filistinliler için acılarla ve felâketlerle dolu bitmek bilmeyen bir süreç başladı.

Gerçekçi çözümler sunmaktan aciz diplomatik girişimlerin ve arabuluculuk faaliyetleri yerini artık silahlar almış, Filistin toprakları adeta yangın yerine dönmüştü. En baştan beri verdiği hiçbir sözü tutmayarak çatışmanın en büyük müsebbibi İngiltere, eseri olan kaosu yalnızca izliyordu. Ancak gün geçtikçe gidişatın çok daha kötüye meyledeceğinin idrakine vardı ve Filistin’deki manda yönetiminin 14 Mayıs 1948 günü sona ereceğini ve askerleriyle beraber ülkeden tamamen çekileceğini deklare etti. İngiltere’ye göre artık Filistin için yapılacak hiçbir şey kalmamıştı.

Diplomasi cephesinde durum böyleyken sahada olayların ardı arkası kesilmiyordu. Filistin toprakları üzerinde homojen bir devlet kurmak isteyen Yahudi çeteleri, yerli halka korku salarak köylerini boşatmasına sebebiyet veriyordu. Bu çetelerin en önemlilerinden biri olan Irgun’un yaptığı bir katliamla çatışma bambaşka bir boyuta evrildi.

9 Nisan 1948 günü Filistinlilerin yaşadığı Deyr Yâsîn köyüne ani bir baskın yapan Irgun militanları, kadın, erkek, çoluk çocuk demeden tüm ahaliyi kurşuna dizdi. Cesetleri kuyulara dolduran çete mensupları, daha sonra evleri bombalayarak köyü dümdüz etti. Katliamın bilançosu ise kan donduracak cinstendi: 253 Filistinli hunharca katledilmiş, geriye neredeyse sağ hiç kimse kalmamıştı.

İsrail’in kuruluş sürecinde topraklarından ayrılmak zorunda kalan Filistinliler, komşu ülkelere sığındı.

Kötü haber tez yayılır sözünü doğrulayacak şekilde katliamın haberi tüm Filistin’de yankılanmış, yerli halk aynı akıbete uğrayacağı korkusuyla apar topar evlerini terk etmişti. Irgun çetesi, yaptığı tek bir eylemle köylerin boşaltılmasını sağlamış, bu sayede diğer köyleri daha kolay hâkimiyet altına almanın önünü açmıştı. Bu, Yahudi devletinin kurulması yolunda atılmış en önemli adımlardan biriydi.

Nekbe ile Yahudi devletinin kurulması yolunda önemli bir adım atılmıştı. Bu süreçte, binlerce Filistinli bir daha dönmemek üzere köylerini boşalttı.

Bitmeyen dram: Nekbe

Askerî kapasitesinin ekseriyetini 1936-1939 yılları arasında sömürgeci İngiltere’ye karşı verilen Büyük Arap İsyanı’nda yitiren ve etkin bir liderlikten mahrum olan Filistinli birliklerinin İkinci Dünya Savaşı’nda İngilizlerle saf tutarak savaş tecrübesi kesbetmiş ve iyi örgütlenen Yahudi askerî birlikleriyle zaten uzun süre mücadele şansı yoktu. İki taraf arasındaki bu uçurum, sürecin tamamında kendini daima hissettirecekti.

Hemen yanı başında kıyamet koparken komşu Arap devletlerinin Filistin’deki vahim vaziyetten haberdar olmaması imkan dâhilinde değildi. İsrail mezalimini anlatarak anti-Siyonist bir kampanya oluşturmak isteyen Arap devletleri, Deyr Yâsîn Katliamı’nın boyutlarını abartarak farklı platformlarda dillendirmeye başlamıştı. Ancak bu yöntem ters tepmiş, uluslararası güçlerin ilgisini çekmekte yeterli olmadığı gibi yerli Arap halkın daha fazla korkarak evlerini terk etmesine sebep olmuştu. Bu göç dalgası, Ortadoğu’da günümüzde dahi çözülemeyen çok çeşitli sorunların da temelini oluşturacaktı.

Çatışma için en başından beri hiçbir gerçekçi çözüm sunamayan ve taraflar arasında mürâî bir tavır takınan İngiltere,14 Mayıs 1948 günü daha önceden belirttiği üzere sessiz sedasız biçimde Filistin topraklarını tamamen terk etti. Evet, Filistin’de manda dönemi sona ermişti ancak geriye bakıldığında görülen tek şey, temizlenmesi mümkün görülmeyen koskocaman bir enkazdı.

Tel Aviv’in kuruluşu

1949’da imzalanan ateşkes anlaşmalarıyla sona eren Birinci Arap İsrail Savaşı sonucunda İsrail, topraklarının yüz ölçümünü %56’dan %78’e çıkararak en kazançlı çıkan ülke olmuş, onu Batı Şeria’yı ve Doğu Kudüs’ü ilhak eden Kral Abdullah takip etmişti. Mısır’ın tek kazanımı ise Gazze Şeridi’ni kontrol altında tutmaktı. Araplar için utanç kaynağı olan bu gün, Suriyeli tarihçi Kunstantin Zurayk tarafından ortaya atılan Nekbe yani Büyük Felaket ismiyle özdeşleşmişti.