Norveç Dini ve Yaşam Tarzı Toplulukları Konseyi (STL) Genel Sekreteri Ingrid Rosendorf Joys, Kur’an-ı Kerim yakma gibi provokasyonların dini meselelerdeki tartışmalara hiçbir katkı sağlamadığını ve toplumu bölme amaçlı kasıtlı eylemler olduğunu belirterek, “Bu tür provokasyonlara en iyi cevap provokasyona gelmemek.” dedi.
İsveç’in başkenti Stockholm’de dün Irak asıllı Salwan Momika adlı kişinin Stockholm Camisi önünde polis koruması altında Kur’an-ı Kerim yakması, tekrar son zamanlarda yaşanan Müslüman karşıtı (İslamofobik) eylemleri gündeme getirdi.
Joys, son zamanlarda özellikle İskandinav ülkelerinde yaşanan Kur’an-ı Kerim yakma olaylarına ve ifade özgürlüğüne dair, AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
İskandinav ülkelerinin bu şekilde provokasyonları yasaklamamasının sebebinin, ifade özgürlüğünün demokratik bir toplum için hayati önem taşıması olduğunu savunan Joys, “Bu tür provokasyonlara en iyi cevap provokasyona gelmemek. Bazen bunu yapabilmek, söylemekten daha zor. Özellikle de provokatörler, mahallene veya yerel camine geldiğinde.” diye konuştu.
Joys, küçük provokatör grupların yaptığı bu gösterilerin dini meselelerdeki tartışmalara hiçbir şekilde yapıcı katkı sağlamayan bir provokasyon olduğunu vurgulayarak, “Bunlar, bizi bölmek için yapılan kasıtlı eylemler. Ancak Norveç’te yıllardır dinler arası diyalogla farklı dinler ve yaşam tarzları arasındaki işbirliği ve güven bağının güçlü olması, bunu engelliyor.” ifadesini kullandı.
Norveç’te Kur’an-ı Kerim yakılmasına izin verilmemişti Norveç’te şubatta Kur’an-ı Kerim yakılmasına izin verilmemesine ilişkin Joys, polisin halkın güvenliğini temin edecek yeterli kaynağı olmaması nedeniyle buna izin verilmediğini belirtti.
Joys, bu konuda küçük bir provokatör grubun başka gruplardan korunmasını sağlamak için değerli polis kaynaklarının kullanılmasının doğru olup olmadığına dair tartışıldığını söyledi.
Dini ve yaşam tarzı farklı toplulukların birlikte ifade ve konuşma özgürlüğünü kullanarak ön yargılara karşı gelmesinin çok önemli olduğuna dikkati çeken Joys, “Özgürlüklerimizi, bizi bölmek isteyenleri eleştirmek ve kınamak için kullanarak Norveç’in her zaman özgür, refah ve barışçıl bir ülke olmasını sağlıyoruz. Bizleri rencide edenlerin ifade ve konuşma özgürlüklerinin ellerinden alınması, gelecekte bir noktada bizim özgürlüklerimizin de elimizden alınmasına neden olabilir. Bu hiçbir zaman katkı sağlamak istediğimiz bir şey değil.” görüşünü paylaştı.
“İfade özgürlüğü olmadan dini özgürlük olması mümkün değil” STL’nin 15 dini ve yaşam tarzı örgütünü kapsadığına ve bunun Norveç toplumunun yüzde 80’ine tekabül ettiğine işaret eden Joys, “Azınlıklar için ifade özgürlüğünün ne kadar önemli olduğunun farkındayız, 14 üye örgütümüz azınlıkları temsil ediyor. Farklı din ve yaşam tarzı gruplarına yönelik ifade özgürlüğünün kısıtlandığı ülkeleri de takip ediyoruz. Böyle ülkelerde azınlıklar, özellikle dini azınlıklar, insan hakları bakımından en az korumaya sahip. İfade ve konuşma özgürlüğü olmadan dini özgürlük olması mümkün değil. Bunlar insan haklarıyla yakından bağlantılı ve biri olmadan diğeri olamaz.” değerlendirmesinde bulundu.
Joys, STL’de herkesin kendini ifade etme ve özgürce ibadet etme hakkını korumaya odaklandığını aktararak, Kur’an-ı Kerim yakma gibi saldırgan ifade ve faaliyetlerin onları endişelendirdiğini dile getirdi.
Bu tür provokasyonlarla mücadele etmek için demokrasi çerçevesinde tüm araçları kullandıklarının altını çizen Joys, “Saldırgan ifadeleri yasaklamak, azınlıkların çıkarına olmayabilir. Ancak inananlar için kutsal bir kitabın yakıldığını bilmenin veya görmenin ne kadar acı verici olduğunu biliyoruz.” sözlerini sarf etti.
Joys, din karşıtı argümanlarla daha iyi savlarla ve gerçeklerle mücadele etmenin, din hakkında olumsuz düşünenleri daha pozitif bir yola yönlendirebileceğine dikkati çekerek, bu süreçte halkın da daha açık fikirli ve bilgili hale gelebileceğini vurguladı.
Dini grupların yalnızca kendi üyeleri için değil, yerel halk için de pek çok iyilik yaptığını ve önemli olduğunu kaydeden Joys, “Dini gruplar ciddiye alınmalı, onları ve üyeleri etkileyecek konularda kararların alındığı yerlerde olmalı. Norveç’te şu anki durum bu. İfade ve konuşma özgürlüğü gibi insan haklarının kısıtlanmasının talep edilmesi, kamusal alanda dini toplulukların rolü ve durumu için olumsuz bir etkiye neden olabilir.” dedi.
STL Dini ve yaşam tarzı farklı toplulukları bir araya getiren ve 1996’da kurulan STL, Norveç’te bu toplulukların eşit muamele görmesini; bu gruplar arasında diyalog yoluyla saygı ve anlayış oluşturmayı amaçlıyor.
Bu bağlamda STL, eğitim, iş, sağlık kurumları, cezaevi, ordu ve mezarlıklarda eşitliği sağlamaya çalışıyor. Konsey, çevre, biyo-teknoloji, cinsiyet eşitliği ve mülteci hakları gibi etik konulara da odaklanıyor.