Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde AK Parti Milletvekili İbrahim Halil Yıldız’ın ailesiyle kavga eden HDP’li Şenyaşar Ailesi’nin devlet hastanesinde yaşadığı barbarlık, devletin gözü önünde işlendi.
Dönemin Tarım ve Orman Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba, oradaydı.
Vali Abdullah Erin orada.
Şanlıurfa Emniyet Müdürü Veysal Tipioğlu orada.
Suruç Emniyet Müdürü Hüseyin Özen orada…
‘Yasal düzenleme’ diye aynı hastaneye götürmüşler
Özen, “Neden Yıldız ve Şenyaşar aileleri aynı hastaneye götürüldü?” sorusuna yanıt verirken, korkunç bir sorumsuzluğu ortaya koyuyor.
Özen:
“Ambulans şoförlerine ve sağlık çalışanlarına iki grubun aynı hastaneye götürülmemesi yönünde telkin ve tavsiyede bulunduk fakat yasal düzenleme gereği bunu yapamayacaklarını, en yakın sağlık kuruluşuna sevk edebileceklerini söylediler.”
Şenyaşarlar, hastanede toplanan Yıldızlarda, bir bölümü silahlı olan 2 bin kişinin içerisinde bırakıldı.
Hiç değilse…
Hastaneden kurtarabilselerdi.
Gel gör ki devlet, bu aşamada da yoktu!
Özen, nasıl olabiliyorsa kalabalıktan kimseyi tanımadığını anlatıyor.
Şöyle devam ediyor:
“Bay ve bayan müşahede odasının önünde 10-15 kadar polisin kapı önünde barikat kurduğunu, uzun namlulu silahlarla havaya ateş ettiğini, 50 kişiyi odalardan çıkardıklarını gördüm. Simaları ve tiplerine bakınca Yıldız ailesine mensup olduklarını düşünmekteyim.”
Emniyet müdürü ‘Görmedim’ diyor
Özen bu görüntülere tanık olduğuna göre ne yapmalıydı? Derhal hastanenin güvenlik kamerası kayıtlarına el konmasını istemeliydi değil mi?
Tesadüfe bakın ki…
Kayıtları içeren server’lar Özen’in hastaneye gelmesinden önce çalınmış!
Özen, Asayiş Şube Müdür Yardımcısı Özcan Karaca’dan görüntüleri muhafaza altına almasını istediğini kaydediyor. “Ben gelmeden önce Karaca kamera görüntülerini kontrol etmiş ve server odasına camının kırılması suretiyle girildiğini ve hard disklerin çalındığını söyledi.”
Suruç’un emniyet müdürü, ilçede AK Partili milletvekilinin akrabalarını tanır diye düşünürsünüz.
Meğer tanımıyormuş.
Hadi, bu neyse…
Özen, “Görmedim” diyor.
Özen:
“Hastaneye gittiğimde bir olaya şahit olmadım. Olayların büyük kısmı bitmişti. Hastanede vefat edenleri kimin öldürdüğünü ve yaralananları kimin yaraladığını bilmiyorum. Tanıdık simalar vardı fakat isimlerini şu an hatırlamıyorum.”
Olay saatlerinde arızalanmış
Suruç’ta, hastane içerisinde baba Esvet Şenyaşar’ı, oğlu Adil’i öldüren, kardeşleri Mehmet ve Ferit Şenyaşar’ı yaralayanları gösterecek güvenlik kamerası görüntülerini içeren server’lar çalınmakla kalmadı.
O gün hastane önündeki MOSESE’lerde ‘arıza’ meydana geldi.
İddianamede şu bilgiler yazıyor:
“Saat 09.15 ile 18.32 arasında Suruç Devlet Hastanesi’nin önündeki MOBESE kamerasının teknik arıza nedeniyle kayıt yapmadığının anlaşıldığı…”
Kobra ve TOMA kamerasından…
Neyse ki hastane önünde ve çevresindeki jandarmaya ait kobra ve polise ait TOMA’ya ait görüntüler ‘arızalanmadı.’
63JAA215 plakalı kobra aracın kamerasından şu kayıtlar çıktı:
“Ambulansın geldiğinin görüldüğü, kim oldukları anlaşılamayan şahısların önünü kestiği, bazı şahısların ambulansın peşinden koştuğu, beş şahsın tekme ile bir şahsın taşla saldırdığı, üç şahsın kapısını açmaya çalıştığı…”
63A0272 plakalı TOMA’dan da şu görüntüler elde edildi:
“Ambulansın hastaneden çıkmaya çalıştığı, kalabalık grubun engellemeye çalıştığı, ambulansın kapısını açarak saldırdıkları, bir şahsın elinde sopa bulunduğu, kalabalığın kime saldırdığının anlaşılamadığı, Ferit Şenyaşar’ın ambulanstan ineceği esnadaki saldırı anı olabileceği…”
Sanıklar: Biz hastane bahçesindeydik
Dönemin Suruç Emniyet Müdürü Özen bile “Görmedim” dedikten…
Hastane server’ları çalındıktan…
MOBESE kamerası arızalandıktan sonra…
Sanıkların savunması gayet kolay oldu.
Sanıklar değil Şenyaşarlara vurduklarını kabul etmek, hastaneye bile girmediklerini söyledi.
Celal Yıldız: Suruç’a vardığımda hastanede olay bitmişti. ‘Hiç kimse sağ çıkmayacak’ demedim, ateş etmedim. Silah sesi duymadım. Askerleri yararak içeriye girmedim. Yaralıyı darp etmedim.
Mekail Şimşek: Olaylara karışan hiç kimseyi görmedim. Ben de karışmadım. Akrabalarımın hastane bahçesinde bulunma sebepleri, yaralananların durumlarını öğrenmekti. Kimseyi ‘Adamın başını neden kesmiyorsunuz’ diye tehdit etmedim. İsimlerini hatırlayamadığım akrabalarımla bahçenin uzak kısmında beklemekteydim.
Mustafa Amaç: Karşı grubun yaralılarına bakıp dışarıdaki insanlara ‘Yaralılar içeride’ demedim. Hiçbir olaya karışmadım, şahit olmadım. Silah sesi duymadım.
Hüseyin Yıldız: Hastanede 2 bin kişi olduğundan ve ben yaralıların yanında doktorlara yardımcı olduğumdan tedavi süreciyle ilgilendim.
Mehmet Yıldız: Dayım İbrahim Halil Yıldız’ı göz yaşları içerisinde görünce yanına gittim ve ben de ağladım. Başka kimseyi hatırlamıyorum. Polis havaya ateş açınca herkes şoka girdi. Birçok insan terör saldırısı zannetti. Hastane içerisine girmedim.
İbrahim Halil Şimşek: Hastanede ne kadar bulunduğumu ve kaçta ayrıldığımı hatırlamıyorum.
Celal Yıldız: Bahçede üzülerek insanları izledim.
Arif Yıldız: Hastaneye gittiğim esnada kimse kalmamıştı. Ne sebeple kim kavga ederdi, bilmiyorum.
Ömer Yıldız: Bahçedeydim. Biri, amcamın oğlu Mehmet Şah Yıldız’ın öldüğünü söyledi. Fenalaştım, eczaneye gittim. Elimde silah yoktu. ‘Hepsini öldürün’ demedim.
Cemal Yıldız: Bahçede bulundum ve yaralıların taşınmasına yardımcı oldum.
Fethi Yıldız: Hastanede olay görmedim. Zaten bahçesine kadar gidebildim. Olay dağılmıştı.
Emine Yıldız: Hastanede kim vardı, kim yoktu, hatırlamıyorum.
Saim Yıldız: Bahçede 5-10 dakika bekledikten sonra kalabalığın dağılması üzerine annemin evine döndüm.
Firari sanık, Şanlıurfa’da mı?
Sanıklardan İbrahim Yıldız, dört yıldır firari…
İddianamede, Celal Şenyaşar’ın İbrahim Yıldız’ın ele geçmeyen silahından vurularak öldürüldüğü vurgulanıyor. Hem Mehmet Şenyaşar, hem Dr. Erdal Güceoğlu, hem de Gizli Tanık Petek, Yıldız’ın hastanedeki saldırgan grubun içerisinde olduğunu kaydediyor.
Şenyaşar ailesinin avukatı Bülent Duran, Yıldız’ın halen Şanlıurfa’da olduğunu tahmin ettiklerini söylüyor.
Yıldız’ın yakalanabilmesi için Şanlıurfa 3. Sulh Ceza Hakimliği’nin 2019’daki teknik takip kararı ile telefonlarının dinlendiği ortaya çıktı.
Yıldız’ın adına kayıtlı telefonu 27 Şubat 2019’da 22.55’te Şanlıurfa Haliliye ilçesi ve Osmangazi Mahallesi’nden sinyal verdi. O tarihte firar olan bir diğer kişi de AK Partili Yıldız’ın ağabeyi Enver’di. Hatta ikisinin telefonu aynı saatte aynı adresten sinyal vermişti.
Enver Yıldız, daha sonra teslim oldu.
Şu an cezaevinde.
İbrahim Yıldız ise aranıyor.
Bulunamıyor değil…
Büyük ihtimalle yakalanmıyor!