AKP Hükümeti’nin yaptığı siyasi hatalar, onları aşırı solcularla ittifaka mı zorladı? Böyle bir ittifakın olduğunu daima vurgulayan Vatan Partisi Başkanı Doğu Perinçek’e Hükümet cephesinden neden reddiye gelmedi? Hükümetin Rus uçağını düşürmesi ve ‘yine olsa yine yaparız’ şeklindeki külhanbeyce tavırları ile kopma noktasına gelen Türkiye – Rusya ilişkileri nasıl oldu da bu kadar kopmaz, sağlam ilişkiler haline dönüştü? Düne kadar Suriye konusunda “Esad varsa biz yokuz” seviyesinde olan ilişkiler şimdi ne oldu da Beşşar Esad ile devam etmeye mecbur kaldı? Bunlar ve benzeri sorular sorulmaya devam ederken süreci özetle hatırlayalım:
PERİNÇEK: ‘BİZ YAPTIK’
Bilindiği üzere Rus krizinde izlenen yanlış dış politika Hükümeti bir kez daha U dönüşü yapmak zorunda bırakmıştı. Önceleri ‘bir daha olsa yine vururuz’ diyen yetkililer, aşama aşama ağız değiştirerek olayı özür dilemeye kadar götürdüler. Fakat Erdoğan’ın Rusya’dan özür dilemesi ile düzelen ilişkilerin ardından Vatan Partisi Başkanı Doğu Perinçek’ten konuyla ilgili bir iddia geldi.
Perinçek, “Türkiye’nin Rusya ile arasını biz yaptık” dedi. Yani bu sözleriyle Hükümetin hatasını telafi ettiklerini, diğer bir ifade ile arkasını topladıklarını ifade etmiş oluyordu. Bu konuda ilginç olan ise bu sözler üzerine Hükümet kanadından tek bir açıklama veya reddiye gelmemesi…
PUTİN’İN KURMAYLARINI ERDOĞAN’IN ÇEVRESİ İLE GÖRÜŞTÜRDÜK
Doğu Perinçek, Rusya ile yaşanan kriz ile ilgili olarak da açıklamalarda bulunarak şöyle demişti:
… Rusya’nın uçağı düşürüldüğü gün, o havaya kapılmayan tek gücüz. Bunun yanlış olduğunu belirttik. Türkiye’nin her an Rusya ile ilişkilerini düzeltmesi gerektiğini ısrarla savunduk ayrıca somut girişimlerde bulunduk. Yalnız fikir olarak bunları ifade etmekle kalmadık, Rusya’ya heyetler gönderdik sürekli olarak. Rusya’dan Putin’in kurmayları geldiler, davetimiz üzerine onları ağırladık. Onları Tayyip Erdoğan’ın çevresi ile görüştürdük. O nedenle Türkiye’miz için, vatanımız için doğru olanı yaptık.
Perinçek bu sözleriyle Rus Krizini çözen mimarlar olduklarını iddia etmiş oluyordu ve Hükümet cephesi de sessiz kalmak suretiyle bunu onaylıyordu.
Aynı süreçte Rus yetkililerden Perinçek’in iddialarını doğrular nitelikte açıklamalar da gelmeye başlamıştı
RUS YETKİLİ: ‘CEZAEVİNDEN ÇIKMIŞ BİR GRUP KEMALİST BİZİ İKNA ETTİ’
Rusya’nın Türkiye Özel Temsilcisi Aleksandr Dugin ve Putin’e en yakın isim olarak iddia edilen Konstantin Malofeyef, yaptığı açıklamalarda cezaevinden çıkmış Kemalist/Avrasyacı bir grubun kendilerini ziyaret ederek, kendilerini Türkiye- Rusya arasında sağlanacak barış konusunda ikna ettiklerini söyledi.
İddialar bu kadarla sınırlı kalmadı. Hükümet yetkililerinin Suriye’de Esad’ın devrilmesi konusunda 5 yıldır korudukları kararlı tavra rağmen Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Suriye’de hatırlı adamların devrede olduğunu söyledi. Karar Gazetesi’ne konuşan Perinçek, Suriye savaşının ilk gününden itibaren iletişimi sürdürdüklerini, normalleşme görüşmelerinin “sivil” ve “hatırlı” olarak tanımladığı kişiler üzerinden İran’da yürütüldüğünü iddia etti. Ve yine ilginç ki aynı günlerde Hükümet yetkililerinin de söylemleri bu manada değişerek Esad’a karşı ılımlılaştı. Suriye’de ‘Esad ile devam edilmesi’ mecburiyetine değinen yetkililer konuyu aynı paralele girdirerek ‘bu savaşın manasız olduğunu’ söyleyecek kadar da ilerlettiler. Yine Hükümetin bozduğunu Vatan Partisi toparlamıştı!
PERİNÇEK: ‘TAYYİP ERDOĞANLAR BİZİM YANIMIZA GELDİ’
AKP, Perinçek polemiği yeni bir sayfayla devam etti. FETÖ ile mücadele konusunda da Hükümeti en baştan beri uyardıklarını söyleyen Doğu Perinçek; bugün gelinen noktada ‘Hükümet bizim mevziimize geldi’ şeklinde açıklamalarda bulundu.
Doğu Perinçek, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Gülen Cemaati’ni bitirmek için kendilerine geldiğini ifade ederek, “Fethullah Gülen örgütü Amerika’ya bağlıdır ve bu temizlenmelidir, diyoruz. Biz kendi programımıza sahip çıkıyoruz. Burada Tayyip Erdoğanlar bizim yanımıza geldi, biz onların yanına gitmedik” ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bu şekilde kendilerine başvurduğunu dile getirip bu vesile ile ortak bir paydada buluştuklarını, ama bu durumun Vatan Partisi’nin değil de AKP camiasının çizgisinden çıkmasıyla gerçekleştiğini ifade eden Perinçek, bu söylemini katıldığı birçok Tv programında ve yazdığı yazılarında vurgulamaya devam etti. “Biz yerimizde duruyoruz, Tayyip Erdoğan bize geldi” cümleleri ile bir ittifaka işaret eden ifadeleri defalarca kullanan Perinçek’e, Tayyip Erdoğan’dan tek kelimelik bir yanıt gelmedi. Doğu Perinçek ise katıldığı her programda bu birliktelikten söz ediyor ama her defasında da bu birliktelik için kendilerinin taviz vermediğinin altını özellikle çiziyordu. Bu şekilde o, uzlaşması mümkün olmayan iki cephenin birlikteliğinde taviz veren tarafın kendileri değil de Tayyip Erdoğan cephesi olduğunu duyurmaya çalışıyordu.
Bütün bunlara Hükümet tarafından yanıt gelmemekle kalmadı, Ergenekon davasından tutuklanan hatta müebbetle yargılanan askeri veya sivil bazı yetkililer teker teker serbest bırakılmaya, hatta onlara tazminat ödenmeye başlandı. Aralarında ittifak olmadıysa herkesi susturan AKP, bütün bu söylentilere rağmen onları neden susturmadı? Tayyip Erdoğan bu konuda neden ağzını hiç açmadı!
Aynı süreçte AKP Hükümeti’nin sözcülüğünü yapmakla dikkatleri çeken Akit Tv’nin sunucusu; “Muhalefet istiyorsanız, mevcut iktidara oy vermek istemiyorsanız; işte size Vatan Partisi, Doğu Perinçek! Adam gibi adam! Tam bir vatansever!” diye konuşuyordu.
Bu arada Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, konuşmaya ve zaferini ilan etmeye devam ediyordu. “Tayyip Erdoğanların son iki yılına bakarsak, Atatürk’e teslim olma sürecine girmişlerdir” açıklamasıyla yeniden gündeme geldi.
“TAYYİP ERDOĞAN TESLİM OLDU”
İşte Doğu Perinçek’in o açıklaması: “Tayyip Erdoğanların son iki yılına bakarsak, Atatürk’e teslim olma sürecine girmişlerdir. ABD’nin savaş takvimini uygulamaları için iktidar koltuklarına oturtulmuşlardı. Ama daha iktidara gelmelerinden dört ay sonra 1 Mart 2003 günü, kendi çoğunlukta bulundukları Meclisten ABD Tezkeresini geçiremediler. Atatürk’le hesaplaşmanın parmak sayısıyla olmadığını o gün anlamış olmaları gerekirdi.
Tayyip Erdoğanlar, birlikte ABD kumpası yaptıkları Fethullahçı Terör Örgütünü Cumhuriyet Devriminin elinden kurtaramadılar. Tayyip Erdoğanlar, ABD’nin Kürt Açılımı planındaki rollerini de yürütemediler. 24 Temmuz 2015 tarihinden bu yana uygulanan siyaset, BOP Eşbaşkanlığı’nın siyaseti değildir. Orada da Atatürk Devrimine teslim olmuşlardır. Tayyip Erdoğanlar, ‘Ermeni Açılımı’na kalkışmışlardı, yürütemediler. Orada da Türk Devriminin birikimine boyun eğmişlerdir. Geldiğimiz yeri 20 gün önce en güzel Başbakan Binali Yıldırım özetledi: Atatürk’ün 2023 hedefine yürüyoruz. Yeni hükümet kurulurken yapılan bu açıklama, Tayyip Erdoğanların Atatürk Devrimine teslim olduğunu ifade ediyor. Atatürk Devriminin gücü önünde dize gelmişlerdir. Türk Devriminin gücünü kendi tecrübeleriyle anlamış olmaları gerekir. Özetlersek, Topçu Kışlasını yapmaya kalkışmak, AVM yapmaya benzemez.”
15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ise boşalan makamlara yakın zamanda tahliye edilen, Ergenekon’dan dava edilmiş onlarca hükümlü yerleştirildi. Bu arada Türkiye gündeminde FETÖ soruşturmaları adı altında tüm Müslümanlara vecemaatlere karşı sert esmeye başlayan rüzgârlar da Hükümet yetkililerinin yaptığı siyasi hataların bedelinin nasıl ödendiğine ışık tutar nitelikte.
Bu durumda elbette ki akla şu sorular gelmektedir:
Yanlış dış politikalar yüzünden yalnızlaşan Hükümet, hatalarını telafi etmek için aşırı solcu Kemalist gruplara mı yaklaştı? Bunun için onlara ne tür tavizler verildi? Acaba bu tavizlerden biri FETÖ’cülerden boşalan kadroların bu gruplara teslim edilmesi mi? Ya da verilen tavizler arasında Türkiye’den sadece FETÖ’cülerin değil de TÜM CEMAATLERİN temizlenmesine yardımcı olmak da mı var! Çünkü Doğu Perinçek’in hapishaneden çıkarken ki ilk cümlesi bu olmuştu: “Şimdi kınından çıkmış kılıç gibiyiz. TÜM CEMAATLERİN, TARİKATLARIN KÖKÜNÜ KAZIYACAĞIZ…”
Bu bağlamda uygulamalar da her geçen gün artmaktadır. Cemaat faaliyetlerine her geçen gün kısıtlamalar getirilmekte, konferanslar engellenmekte, Vakıf ve Dernek kapatma girişimleri yapılmakta ve tüm televizyonlarda yapılan programlarla insanlar korkutularak bütün cemaatlerden uzaklaştırılmaya çalışılmaktadır. Bu konuda tüm cemaatlerden uzak durulması konusunda daima uyarılarda bulunmaya başlayan Diyanet yetkilileri de unutulmamalıdır. Yani parçalar birleştirildiğinde; verilen tavizler doğrultusunda alınan kararlara, Hükümet cephesi topyekûn hizmet vermektedir. Ortada Hükümet tarafından Perinçek cephesine verilen tavizler zinciri vardır. Buna rağmen onlar, Müslüman kimliği taşıyanlardan hiçbir şekilde memnun olmamışlar ve tüm tavizlere rağmen hazzetmemeye devam etmektedirler.
SIRA AKP’YE Mİ GELDİ!
Şimdi de Perinçek AKP aleyhine yaptığı sert konuşmalarla gündeme geliyor. Geçtiğimiz aylarda Erdoğan ile yakınlaşmasıyla gündeme gelen Perinçek şimdi ise “Milli Hükümet kurulacak” diyerek AKP’yi tehdit eden açıklamalarda bulunuyor. Hafta geçmiyor ki bir yazı yazmasın veya bir konuşma yaparak tehditler savurmasın! Gerçekten ittifakları bitti mi? Perinçek, geçen hafta yazdığı yazısında “Göreceksiniz, hepsi Abdülhamit’in kaderini paylaşacaktır” ifadesini kullandı. Bu ve buna benzer cesurca (!) açıklamalarda bulunan Doğu Perinçek’e Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın hiçbir şey dememesi, akıllara ciddi soru işaretleri getiriyor. Muhalif tüm seslerin susturulduğu şu Türkiye ortamında Perinçek’çiler neden susturulmuyor! Ya da susturulamıyor!
AYRILIK SİNYALLERİ DARBE GİRİŞİMİ SONRASI BAŞLADI
Ayrılık sinyalleri keskin çizgilerle ilk olarak 15 Temmuz sonrası başladı. Ergenekon’dan hüküm giymiş olanların çıkartılarak askeri makamlara yerleştirilme süreci devam ederken, (muhtemelen) istenilen tavizlere tamamen teslim olmak istemeyen Hükümet taraftarlarının kendileri açısından belki de bir tedbir amaçlı olarak çıkardıkları ordu ile alakalı Kanun Hükmünde Kararname, Perinçek cephesinden hoş karşılanmadı.
Darbe girişiminin ardından çıkarılan; TSK’nın yapısını değiştiren Kanun Hükmünde Kararname’yi eleştiren Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, “Bu ordu düşmanlığı, AKP iktidarının sonunu getirecektir” dedi. “Türk ordusuna düşmanlık yapan, Türk ordusunu savaşamaz hale getirmeye yönelik bu kararnameleri çıkaran iktidar, Türkiye’yi yönetemez. Ordu düşmanı bir iktidar Türkiye’yi yönetemez. Ordu düşmanları oy da alamaz. Bu ordu düşmanlığı, AKP iktidarının sonunu getirecektir. Askeri birliklerin önüne çöp kamyonlarını yığarak, tehdit olarak orduyu göstererek kendi yıkılışınızı hazırlıyorsunuz. Ordu ile savaşarak nereye varacaksınız? Bu millet sizi sırtından atacak. Bu millet sizin iktidarınıza son verecek. Çok güvendiğiniz oyların nasıl eridiğini göreceksiniz. Orduya düşman olan bir iktidarı kesinlikle ayakta tutamayız. Onlara oy vermek bundan sonra haramdır. Türk milleti, Türk ordusuna düşman olan bir iktidarı oylarıyla aşağıya indirecektir.”
O günden bu yana, AKP ve Vatan Partisi arasında esen rüzgârlar her geçen gün daha da sert esmeye devam ediyor. Doğu Perinçek yazdığı son yazısında “Sizi Artık ABD Bile Kurtaramaz!” diyerek kalemlerinin kırıldığını sanki tüm Türkiye’ye ilan etti. Perinçek, 30 Eylül 2016 tarihli Aydınlıkgazetesindeki yazısında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın muhtarlarla yaptığı toplantıda “Lozan’ı bize zafer diye yutturmaya kalkıştılar” sözleriyle başlayan tartışmalara değinerek; “Siz Atatürklerin, İnönülerin, Celal Bayarların, Fevzi Çakmakların kurtardığı vatanı bölüyorsunuz. Onların tırnağı olamazsınız. Sizi, bu millet deliğe süpürecek! Sizi, artık Amerika bile kurtaramaz!” ifadelerini kullandı.
Yine 8 Eylül 2016 tarihli Aydınlık gazetesindeki ‘İyi Şeyler Oluyor’ başlıklı yazısında ise; “Ülkemiz, bu büyük kararı, tutarlı ve kararlı olarak hayata geçirecek bir Millî Hükümet arayışına girmiştir” sözleriyle adeta Hükümete göndermede bulundu. Yazının ilginç olan kısımlarına bakacak olursak şöyle:
“Özeti; şu anda Kemalist Devrimin tamamlanmasının önü açılıyor. Stratejik düzlemde yaşadığımız olay bu. Türkiye, 1945 yılında girdiği kapandan kurtuluyor. Son yetmiş yılın en iyimser dönemindeyiz. Bu öyle bir süreçtir ki, Atatürk kendisine düşman olanları teslim almıştır. Bütün dünya bunu görüyor ve saklıyor. Avrasya’da yobazlığa yer yok. Türkiye’yi tarikat-cemaat ağına kapatmak isteyen planlara hayat yok. Göreceksiniz, 31 Mart hınçları, Abdülhamit özenmeleri, hepsi Abdülhamit’in kaderini paylaşacaktır.
Türkiye, 1945 sonrasında girdiği Küçük Amerika sürecinden çıkmaktadır. Ülkemiz, bu büyük kararı, tutarlı ve kararlı olarak hayata geçirecek bir Millî Hükümet arayışına girmiştir. Vatan Partisi, Türkiye’nin umudu oldu, hızla büyüyor. Vatan Savaşı’ndan Millî Hükümet’e gidiyoruz. Bu sancılar, Atatürk Devrimi rotasına yönelmenin sancıları.” Darbe’den 3-4 gün sonra Halk Tv’de konuşan Perinçek; “Bu ülkenin geleceğinde İslamcılara yer yok, buna Tayyip Erdoğanlar da dâhil”demişti.
Görünen o ki verilen tavizler de işe yaramadı. Türkiye’de Müslümanların kökünü kazımak isteyenler adım adım hedeflerine doğru yürüyorlar ve bunun için olması gereken zemin maalesef AKP Hükümeti tarafından hazırlandı. 14 yıllık süreçte önce hata yaptırıldılar, sonra taviz vermek zorunda bırakıldılar. Verilen tavizler Türkiye Müslümanları adına çok büyük tavizler olsa da bunu yapanın AKP hükümeti olması Müslümanların suskunlaşmasına sebep oldu.
Bu süreçte sadece İslamcılar değil AKP hükümetinin ya da AKP’lilerin uyanmasını sağlayacak eleştirilerde bulunan herkes hedef tahtasına oturtulmuş, sağcısı-solcusu, programcısıgazetecisi; gelinen noktada öngörü sahibi olarak uyarılarda bulunan herkes bir şekilde kamuoyundan uzaklaştırılmıştır. Hatta bazı televizyonlar, haber sitesi gibi yayın kuruluşları FETÖ soruşturması kapsamına alınarak susturulmuştur. Hâlbuki bunlardan bazılarının söylenmeyen gerçek suçları “insanların gözünü açma ihtimali” olduğu açıktır. Bu sebeple toplumun ekserisinin Türkiye’nin gidişatı konusunda bilgi alabileceği bir adres neredeyse kalmamıştır.
“Biz yerimizde duruyoruz AKP hükümeti bize geldi” diyerek düşüncelerinden ve hedeflerinden asla taviz vermediklerini defaatle bildiren Vatan Partisi cephesi gelinen şu durumda hedeflerine yaklaşmış görünüyor. Bu durumda kazançlı kim olmuştur?
Alparslan Kuytul Hocaefendi bu tuzağı yıllar öncesinden görmüş ve çok defa uyarılarda bulunmuştu. Hocaefendi 17-25 Aralık sonrası yaptığı açıklamasında “Bunlar sana darbe yapacaklar diye korkuyordun; bunları saf dışı etmek için öbürlerine razı oluyorsun. Onların darbe yapmayacağını ne biliyorsun? Onlar şimdi cemaatlere darbe vurmaya çalışıyorlar, sana bindiğin dalı kestiriyorlar. Cemaatlerle ilişkilerini bozacaklar ondan sonra tek başına ortada kalacaksın, sonra seni de bitirecekler. Senin elinle senin döneminde cemaatlere baskı yapacaklar, cemaatleri bitirecekler. Ondan sonra da seni bitirecekler, uyanmalısın. AKP’nin yöneticileri! Eski şarapçıların iş başına gelmesine karşı çıkmalısınız. Eski aşırı solcuların tekrar iş başına getirilmesine karşı çıkmalısınız!” diyerek açıkça uyarmıştı.
Şimdi ise gelinen nokta maalesef bu: Görünen o ki sıra AKP’ye geldi!