Yıldıray Oğur’un Karar’daki köşesinde yer verilen konuyla alakalı yazısı (17 Ekim 2018) şöyle:
Onların Bir Trump’ları Yok…
Batı’nın, Amerika’nın Türkiye’deki uzantısı ilan edildi. İçimizdeki Soros’tu. Hatta Kızıl Soros’tu. Rotchildlerden girip Sabataycılıktan çıkanlar oldu. Ona dokunmanın devrim olduğu söylendi. Ona dokunmak Batı’nın zorba ve emperyalist politikalarına dokunmaktı. İşte şimdi kültürel iktidar yıkıldı diye sevinç çığlıkları atanlar oldu. Hükümet ancak şimdi ona dokunacak güce kavuşmuştu. O kadar güçlüydü. Ona dokunan yanardı.
‘Şimdi göreceksiniz ABD, Avrupa nasırlarına basılmış gibi nasıl ayağa kalkacak’ diye bahis oynayanlar çıktı. On yıllardır beslenip büyütülüp kullanılan Batı’nın bir ajanı olduğu yazıldı. Siyasi hasımlarıyla fikri tartışmalar yapmak yerine onları devletin eliyle susturmak isteyenlerin gözaltına alınmasından sonra yazdıkları bu iddialardan istense bir kaç klasör iddianame çıkabilirdi. Mevcut iddianame profiline de uygun olurdu. Ama işadamı Osman Kavala 350 gündür tutuklu ve henüz iddianamesi dahi yazılamadı.
Bu 350 gün boyunca arkadaşları, birkaç insan hakları örgütü dışında, onun için ‘adamı’ olduğu söylenen ABD’den, Avrupa’dan da güçlü bir ses çıkmadı. Ülkemizdeki temsilcisi olduğu söylenen, üst akıllar, Soroslar, Rotschildler onun serbest kalması için uğraşmadı. Organizatörü olduğu söylenen Geziciler ayağa kalkmadı. Parçası olduğu İstanbul burjuvazisi, TÜSİAD, işadamları ise tek kelime söyleyemedi.
***
Amerikancı, CIA ajanı olduğu söylenen Osman Kavala’yı ilk kez 2003 yılında Irak işgaline karşı düzenlenen eylemlerde gördüm. AK Parti Meclis’e ABD askerlerinin Türkiye üzerinden Irak’a girmesine izin veren 1 Mart tezkeresini getirdiğinde Osman Kavala TBMM önündeki kalabalık içindeydi. Sonra NATO Türkiye’de zirve yaparken, Kadıköy’deki 100 bin kişilik mitingdeydi.
27 Nisan muhtırasına tepki olarak Darphane-i Amire’de düzenlediğimiz Demokrasi Sınıfı buluşmasında da oradaydı. Ergenekon davalarına Türkan Saylan’ın gözaltına alınmaya çalışılmasından sonra mesafe koydu. 2010 referandumunda boykot kampanyası düzenlediklerinde onları eleştiren yazılar yazmıştık. Balyoz davasında delillerin sahte olduğuyla ilgili hepimizin kulaklarını kapattığı bir zamanda ilk itirazlar ondan geldi.
Çözüm sürecine yaklaşımını, mesafesini eleştiren yazılar yazdım. Ama artık bunların bir önemi yok. Fikri mücadele kalemle, yazıyla, konuşarak verilir, polis ve savcılık eliyle değil.
Fikirlerini, duruşlarını beğenmediği insanlar için hukuku savunamayanlar eleştirdikleri hukuksuzlukların potansiyel failidir. Anayasa Mahkemesi’nin gözaltı için bile sebep bulamadığı bir iddianameyle haklarında müebbet verilen Nazlı Ilıcak, Ahmet Altan, Mehmet Altan’ın fikirleri ve aldıkları pozisyonlar yüzünden hapiste çürümelerini isteyenlerin bu ülkeye hukuk, demokrasi getirme ihtimalleri o yüzden yoktur.
Dosyasından Emniyet’in hiçbir terör örgütüyle irtibatı olmadığına dair istihbarat raporları çıkan ama üç terör örgütüyle irtibattan tutuklanan Alparslan Kuytul için, Yargıtay’ın silahlı bir örgüt değiller ama amaçlarına ulaşmak için ileride muhakkak silah kullanmaları gerektiğinden terör örgütü sayılmalarına hükmedip tutuklandığı Hizbuttahrirciler için, fikirleri, konuşmaları, tweetleri haberleri yüzünden hapiste yatan farklı fikirlerdeki insanlar için hukuku eşit bir şekilde savunmadan hiçbir yol almamız mümkün değildir.
***
Osman Kavala, basında çıkan iddianamemsi haberler hakkında yazdığım bir yazı üzerine gönderdiği mektubunda şöyle yazmış:
“Yazınızın sonunda değindiğiniz adaletin yerine gelmesi için Avrupa’ya verilecek tavizlere bel bağlamak, beni de çok rahatsız eden bir mesele. Özgürlüğüne yabancı kurumların daha fazla değer vereceğini ümit etmesi, insanın vatandaş olmaktan kaynaklanan özgüvenini ciddi biçimde yıpratıyor. Her şeye rağmen önümüzdeki dönemde tutuklama uygulamalarının Anayasa ve AİHS normlarına daha uygun hale gelmelerini ihtimal dışı görmüyorum. Yöneticilerimizden gelecek birkaç olumlu mesaj tutuklama rejiminin hızla değişmesini sağlayabilir. Tabi istenirse...”
Hakkında söylenenlerin ağırlığına, neredeyse dış güçlerin adamı olarak gösterilmesine rağmen sessizce ve isyan etmeden hakkında adaletin tecelli etmesini dışarıdan değil bu ülkeden bekliyor Osman Kavala.
Bakalım Trump’ın tutuklu ABD vatandaşına gösterdiği hassasiyeti, 350 gündür iddianamesiz tutuklu yargılanan bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına bu ülkenin yöneticileri gösterebilecek mi?