Özel sektör öğretmenleri taban maaşın belirlenmesini istiyor

Özel eğitim kurumları, eğitim-öğretim süreci içerisinde gittikçe büyürken, öğretmenler bu durumdan pay alamadı. Üstelik asgari ücret düzeyinde maaş alan öğretmenler ne kadar çalışırsa çalışsın hiçbir özlük haklarından yararlanamıyor. Yaşadıkları sorunlara çözüm arayan öğretmenler 'Öğretmen Meslek Kanunu'nun çıkmasını ve taban maaşın belirlenmesini istiyor.

Eklenme Tarihi: 06 Eyl 2021
7 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 26 Eyl 2024
Özel sektör öğretmenleri taban maaşın belirlenmesini istiyor

Türkiye’deki özel okullar tüm okulların yüzde 20’sini oluştururken toplamdaki sayıları 15 bini aşıyor. Özel okullarda okuyan öğrenci sayısı da tüm öğrencilerin yüzde 10’una yaklaştı. Giderek büyüyen sektörde kurslar da dahil olmak üzere 330 bin öğretmen çalışıyor.

Kamuya atanamayan öğretmenler, özel okullara ve kurslara yöneliyor. Özel eğitim sektöründe bu yaygınlaşmaya karşılık, öğretmenlerin tamamına yakını vasıfsız işçiler için öngörülen asgari ücret ve civarında maaşlarla çalıştırılıyor.

Öğretmenlerin bir diğer önemli sorunu ise eğitim sektöründe kaç yıl çalışırsa çalışsın kıdem ve ihbar tazminatı gibi özlük haklarından yararlanamamak. Çünkü özel eğitim kurumlarında iş sözleşmeleri en fazla 12 aylık sürelerle yapılıyor. Öğretmenler, aynı kurumda bir sonraki sözleşmeyi imzalarsa yeni işe girmiş gibi hiçbir özlük hakkından faydalanamıyor.

Yaşanan sorunun temelinde ise TBMM’de kabul edilen Özel Öğretim Kanunu’nda özel eğitim sektöründe çalışan öğretmenlerin maaşının kamuda çalışan bir öğretmenin maaşından az olamayacağı şartının AK Parti hükümetince 2007 yılında çıkarılmış olması yatıyor.

Bir buçuk yılı aşkındır süren pandemi ise birçok çalışan gibi özel sektördeki öğretmenleri de etkiledi. Uzaktan çalışmada özel kurumlar bilgisayar, internet gibi destekleri vermedi. Mesai kavramı ortadan kalktı. Üstelik öğretmenlerin mesaisinde değişiklik olmamasına rağmen kısa çalışma gibi uygulamalara tabi tutuldu.

Tam da bu şartların daha fazla zorlamasıyla bir süredir sorunlarına çözüm arayan öğretmenler sendika kurmaya karar verdi. Öğretmenler, İstanbul Valiliği’ne 26 Ağustos’ta dilekçelerini vererek Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası’nın (Öğretmen Sendikası) kuruluşunu ilan etti.

‘ÖĞRETMENLERİ YOK SAYAMAZSINIZ’

Öğretmenlerin; büro, güzel sanatlar, ticaret işkolunda göründüğünü ve bu işkolunu kapsayan başka sendikaların da olduğunu söyleyen Öğretmenler Sendikası kurucularından Eren Edebali, neden ayrı bir sendika kurma ihtiyacı duyduklarını, “10 nolu işkolunda olan bu sendikayı aslında bilerek öğretmen sendikası olarak tarif ederek Milli Eğitim Bakanlığı’na, ‘Burada öğretmenler var. Siz bu öğretmenleri yok sayamazsınız. Başka yere de havale edemezsiniz' demek istedik. Biz bütün sorunlarımız ve çözüm önerilerimizle bir mücadele örgütleyeceğiz. Özel eğitim kurumlarına sendika girecek hedefiyle hareket ettik” şeklinde açıkladı.

‘ÇOK CİDDİ SES GETİREBİLECEĞİMİZİ DÜŞÜNÜYORUZ’

“Biz ilk başta insanlar kaygılanır mı korkarlar mı diye düşündük. Yedi sekiz aydır bu sürecin içerisindeyiz. Daha fazla uzar mı diye düşündüğümüz noktada insanların her gün üçer beşer aramıza katıldığını gördük” diyen sendika üyesi Duygu Ergen ise öğretmenlerin hep bir araya gelerek çalışma koşullarını düzeltme istediğinde olduğunu belirterek şöyle devam etti:

“Özel sektörde senelik sözleşme imzalanıyor. Kurumla bir problem yaşadığında örgütlenmeye enerji harcamaktansa insanlar okul değiştirerek problemlerini çözmeye çalışabiliyorlar. Senelik sözleşme imzalandığı için iş kaygısı çok fazla. Dolayısıyla böyle bir hatta yürümemişler. Bize gelen ihbarlardan, okulların önerdiği sözleşmelerden biliyoruz ciddi problemler yaşıyorlar. Birkaç kurum gezdikten sonra aslında hiçbir kurumun bir birinden farkının olmadığını görüyorlar. Dolayısıyla eninde sonunda rotayı buraya sokuyorlar. Biz bütün okullarda çok ciddi ses getirebileceğimizi düşünüyoruz.”

'ORTAYA ÇIKAN SORUNLARA MEB İZİN VERİYOR'

Öğretmenler Sendikası'nın ele aldığı en önemli sorunlardan biri öğretmenlere belirli süreli iş sözleşmesi yapılması. Edebali bu durumu şöyle özetledi:

"Özellikle kurslar 10 aylık sözleşme imzalıyor. Geriye kalan iki ayda öğretmen maaş alamıyor. Ek iş yapmak zorunda kalıyor. Zaten normalde de maaşımız yetmediği için özel ders vermek zorunda kalıyoruz.

Kolejlerin çoğu ise 12 aylık imzalıyor sözleşmeyi. Yazın maaşını alıyorsun ama bir sonraki dönem sözleşme imzalayıp imzalamayacağın muallakta kalabiliyor. Bu çok büyük stres yaratıyor insanlarda.

Belirli süreli sözleşmelerde aynı zamanda ortaya çıkan sorunlara MEB izin veriyor, denetim yok. Haliyle var olan sözleşme buna çok açık. Öğretmen, tek başına kaldığı ve hak talebinde bulunması gerektiği yerde bu sözleşme karşına çıkıyor. Bu da tutum alamamasına neden oluyor. En önemli taleplerimizden bir tanesi bunun kaldırılması."

Edebali, dershanelerin kapatılarak kurslara çevrilmesinin ardından yaşanan usulsüzlüğe de dikkat çekerek, "Bir eğitim politikası olarak hükümet şöyle bir şey yaptı: Sözde bu kurslar tek bir branş üzerinden açılabilecekti. Ama patronlar yöntem olarak şunu geliştirmişler; Öğretmenleri, öğretmen olarak göstermiyorlar büro çalışanı olarak gösteriyorlar. Bunu aslında MEB de biliyor. Bu da suç; güvencesizliği, düşük ücreti yaratan durum tam da bu. Biz bu hukuksuzluğun kaldırılmasını talep ediyoruz" dedi.

'SÖZLEŞME İMZALANIRKEN AYNI ANDA İSTİFA DİLEKÇESİ İMZALATIYORLAR'

Ergen ise sözleşmenin dışında ek olarak farklı belgelerin de imzalatıldığına dikkat çekerek, "Sözleşme imzalarken aynı zamanda istifa dilekçesi imzalatan kurumlar var aynı anda. Bu şekilde senin tazminat alma hakkını baştan yok ediyorlar. Bu dilekçelerde hiçbir alacağım yoktur ibaresi oluyor genelde. Bunu tazminatını vermemek veya haklı fesih yapılacağı zaman önüne geçmek için yapıyorlar.

"Bilgisayar öğretmenlerine bilgisayarları zimmetliyorlar ve baştan senet imzalattırıyorlar. Orada bir sorun oluştuğunda doğrudan kuruma borçlanıyorsun. Normalde kasıt yoksa bunun sorumluluğu kurumdadır. Hiçbir arkadaşımız bu sözleşmeleri gönüllü imzalamıyorlar. Ama özel sektörde çalışmak zorunda kalan öğretmenler çok talep gören bir branş değilse mecbur kalıyorlar" dedi.

'BROŞÜR DAĞITIP, KAYIT İÇİN VELİLERİ ARATIYORLAR'

Ergen öğretmenlerin mesleklerinin gereklerinin dışında farklı işlere de yönlendirildiğini kaydederek, "Bazı okullarda öğretmenlere kayıt için veli arattırıyorlar. Bazı okullarda sokak sokak broşür dağıttırıyorlar. Bu bizim işimiz değil. Öğretmenin görev tanımı belli. Onun dışındaki işlerin hepsi angarya. Veli yönetmek de bizim işimizin bir parçası. Ama burada bizim karşımızda mücadele etmemiz gereken veli değil. Bunu kurumun yapması gerekiyor. Bazı kurumlar öğretmenlerin telefon numarasını paylaşmaz. Ama birçok kurum öğretmenin numarasını verip veli akşam 11.00’de arayabilir ve kurumlar öğretmeni koruyan bir politika izlemiyor.

"Bazı kolejlerde velisi geç gelen öğrenciyi öğretmeni bekliyor. Orada akademik bir çalışma yapmıyorsun bakıcılık yapıyorsun.

Birçok velinin gözünde öğretmenin prestijini sarsan şeyler bunlar. Çünkü öğretmen çocuğun akademik sürecinden sorumludur. Ama okulda fazladan personel almamak için öğretmene yaptırıyorlar bu işleri" şeklinde konuştu.

'DÖRT YIL BOYUNCA ALDIĞIMIZ EĞİTİMİN KIYMETİ YOK'

Özel eğitim kurumlarının öğretmenlerin donanımlı olmasını istediğini fakat bunu sadece öğretmenden beklediğini söyleyen Ergen, "Özel sektör rekabet halinde bir sektör. Kurumların hepsi bir biri ile rekabet ediyor. İstiyorlar ki öğretmenler donanımlı olsun. Sınıf öğretmeninin birçok eğitim almasını istiyorlar. Sektörde ismini duyurabilen bir öğretmen olmak istiyorsan bunların hepsi için pahalı eğitimler almak zorunda kalıyorsun. Eğitim fakültesinde dört yıl boyunca aldığımız eğitimin hiçbir kıymeti yok sektörde. Bunun önüne geçilmesi lazım. Kurumun üstlenmesi lazım bu tür eğitimleri" dedi.

'PANDEMİDE ÖĞRETMENLER DİBİ GÖRDÜ DİYEBİLİRİZ'

Pandemi dönemi ise çalışan kesimlerin hepsini etkilediği gibi öğretmenleri de etkiledi. Ergen, gece yarılarına kadar ders kaydı yaptıklarını ve mesai saatleri uzamasına rağmen öğretmenlerin kısa çalışma uygulamasına tabi tutulduklarını şöyle özetledi:

"Gece iki de üçte, ev sessiz olsun da ders kaydı yapayım diyerek uykusuz kaldığımı biliyorum. Mesai tanımı olmadığı için uzaktan çalışmada gecenin on birinde senden iş isteniyor. Herkesin tecrübesiz olduğu bir süreçti. Ama burada imajlarını korumaktan yana tavır aldıkları için öğretmenlere yüklenmiş oldular. Pandemi sürecinde maaşını normal yatırırız ama sigortanı asgari ücret üzerinden gösteririz diyenler oldu ki bu dahi az oldu genelde kısa çalışma ödeneği ile başlattılar. Bir buçuk yıl boyunca insanların sigortası yatmadı.

Çoğu okul ne internet ne de bilgisayar sağladı. Zaten veliye öğretmenin telefon numarası veren kurumların hiç biri telefon faturası ödemiyor. Bunların hepsi öğretmen cebinden gitti.

Pandemi döneminde branş öğretmenleri; beden eğitim, resim gibi branşlardaki öğretmenler işten çıkarıldı. Genelde sınıf öğretmenlerinin dersleri artırıldı. Branş öğretmenlerinin ise ya dersleri çok azaltıldı ya da işten çıkarıldılar.

Ücretsiz izne çıkarılanlar oldu, tazminatlarını alamayanlar oldu. Hakikaten pandemi döneminde öğretmenler dibi gördü diyebiliriz."

'ÖĞRETMENİN KOŞULLARI NE KADAR İYİ OLURSA VERİMLİLİĞİ DE ARTAR'

Yaşadıkları sorunların velilere ve öğrencilere yansıdığını söyleyen Edebali, "Velilere de aynı zamanda şöyle sesleniyoruz: Öğretmenin çalışma koşulları ne kadar iyi olursa mesleğindeki verimliliği de o kadar artar. Aynı zamanda sonuçta biz ne kadar kamusal eğitimi savunuyor olsakta burası bir alan. Buralara ücret ödüyorlar. Şöyle düşünmeleri gerekir öğretmeni haklarını alıyorsa okula daha çok güvenebilir. Hatta okul sendikalıysa, öğretmeni sendikalıysa çocuklarını kafaları daha rahat bir şekilde gönderebilirler" dedi. Ergen ise ek olarak şunları söyledi:

"Bir de bu sorunların hepsi sirkülasyon demek. Özellikle ilkokulda, her bir veli çocuğunun birinci sınıftan dördüncü sınıfa kadar bir öğretmenle devam etmesini ister. Ama o iş öyle olmuyor. Benim istifa ettiğim okulda her bir yılda çocukların ayrı öğretmeni vardı. Aslında yaşadığımız problemlerin hepsi velilerin aleyhine."

'MEB'İN USULSÜZLÜKLERDEN HABERİ VAR'

Ergen, sektörde yaşanan usulsüzlüklerden MEB'in bilgisi dahilinde olduğunu belirterek, "Kısa çalışma ödeneklerinin usulsüz verildiğinin hepsinden MEB’in haberi var. Ben ihbar ettim kurumumu geldiler. Ama görmeden geri gittiler. Çok ciddi usulsüzlükler vardı. Biz, herkesin farkında olduğu bu durum devletin artık görmesi gerektiğini düşünüyoruz. Meslek kanunu çıkacaksa bizim mücadelemizle çıkacak. Eğitimin kaliteli hale gelmesi bu şekilde olacak.

Bizim karşımıza aldığımız ne veliler ne de bu şekilde sözleşmelere imza atan arkadaşlarımız. Bizim karşımızda olan işveren ve buna göz yuman devlet yetkilileri, dolayısıyla hükümet. Çünkü bu düzenlemelerin hepsi bu hükümet döneminde ortaya çıktı" dedi.

'BU BİR HAYSİYET MESELESİ'

Edebali, öğretmenlerin saygı kazanmasının yolunun haklarını aldıklarında gerçekleşebileceğini belirterek şu şekilde konuştu:

"Tek başına öğretmenlik kutsaldır demenin zayıf kaldığını düşünüyoruz. Öğretmenler ne zaman mücadele ederse saygınlığının da aynı zamanda beraberinde geleceğini görecektir. Geçmişimizde bunu gösteriyor. Biz aynı zamanda TÖB-DER ve TÖS-DER tarihini sahipleniyoruz. Şimdi bu mücadeleyi vermeye bizim de ihtiyacımız var.

Özel eğitim kurumlarındaki öğretmenlere bir çağrımız var. Öğretmen Sendikası hepimizin sendikası. Bir güç olmalıyız, avukatımızın tabiriyle ‘Bu bir haysiyet meselesi.’ Bizim branş branş yeteneklerimiz var. Bunları bir araya getirerek, sendika içerisinde mücadelede kullanabilir ve çok güzel şeyler yapabiliriz."