Onur Fişek | Bern | Dünya Bülteni
1990’lı yılların başlarında Samuel P. Huntington ortaya attığı Medeniyetler Çatışması tezinde öngörülen ve 2001’de gerçekleşen 11 Eylül saldırısıyla ortaya çıkan çatışma zemini, ülkelerin sadece iç ve dış güvenlik politikalarını, uluslararası ilişkilerini etkilemekle kalmadı, özellikle Müslümanların azınlık olarak yaşadıkları toplumlarda sosyal ve psikolojik sorunlara da yol açtı.
Her zaman Avrupa’dan farklı olma iddiasında bulunan, tarafsızlık ilkesine uygun hareket etme amacıyla terör listeleri oluşturmayan, Avrupa Birliği ve NATO’ya mesafeli duran, aynı zamanda doğrudan demokrasi gibi kendi iç siyasi dinamikleri olan İsviçre, ilk defa 2009’daki minare yasağı ile İslam dünyasında ciddi kırgınlık ve öfke meydana getirdi. Karar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitti fakat insan haklarına aykırı bulunmadı. Buna rağmen İsviçre’de bu mesele halen tartışılmakta ve bir dönüm noktası olarak görülmektedir. Yasak, İsviçre Anayasasına "Kilise ve Devlet“ bölümündeki “Minarelerin yapımı yasaktır“ cümlesiyle girmiştir.
İsviçre’nin tek İtalyan kantonu Tessin’de, 2013’deki yerel halk oylaması sonucu (yüzde 67) peçe yasaklandı. Önümüzdeki birkaç sene içinde peçe yasağının İsviçre’nin genelinde oylanması arzu ediliyor. Şu anda imza toplanma aşamasında olan inisiyatifin, 18 ay içerisinde 100 bin imzayı toplamasına kesin gözüyle bakılıyor.
Türkiye basınında ve sosyal medyada da bir hayli ilgi gören, İsviçre’nin Basel kentindeki bir öğrencinin öğretmeniyle tokalaşmayı istememesi ise tartışmalara bir yenisini daha ekledi. Birçok İsviçreli tokalaşmayı kültürlerinin özelliği değil bir saygının tezahürü olarak görüyorlar. İsviçre eski başbakanı ve şimdiki Adalet Bakanı Sommaruga da, öğrencinin tutumunun kabul edilemez olduğunu dile getirdi. Tartışma, selefi camianın İsviçre’deki temsilcisi IZRS'nin (Islamischer Zentralrat Schweiz) görüş bildirmesi ve öğrencinin tutumunun Sünni fıkhına göre yanlış olmadığını belirtmesiyle biraz daha alevlendi. Bu arada İsviçre İslami Çatı Organizasyonu (FIDS) ise aksi yönde görüş bildirdi ve fıkhen tokalaşmanın problemli olmadığını ifade etti. Mesele medyada konu olduğu ilk günlerde, tokalaşmaktan imtina eden öğrencinin ve ailesinin vatandaşlık başvuru süreci donduruldu. Yetkili merciler, öğrenci ve ailesine 5 bin İsviçre Frangına (15 bin Türk Lirası) kadar ceza verebileceğini ifade ettiler.
İsviçre’de bu kadar ince ve gereksiz konular hakkında uzun tartışmaların yapılması, Türk okuyucuları muhakkak şaşırtıyordur. Fakat İsviçre’de siyaset ve özellikle de en güçlü siyasi aktör İsviçre Halk Partisi (SVP), bu tarz olayları kullanarak, ciddi bir kutuplaşma meydana getiriyor. SVP, kendini diğer partilerden izole ederek, medyanın da etkisiyle son dönemde Avrupa’da meydana gelen olaylar neticesinde korkuları olan yerli halkın teveccühünü kazanıyor. Diğer taraftan bu tarz meseleler, sadece İsviçre’yi ilgilendirmiyor. Meseleyi, Macaristan’da Orban’ın, Polonya’da aynı zamanda AB karşıtı olan Syzdlo’nun iktidarda olması, Almanya’da Müslümanlık karşıtı Dresden merkezli Pegida hareketinin binlerce kişiyi sokaklara dökmesi, daha yeni kurulmuş fakat politikalarını mülteci karşıtlığı ve İslam düşmanlığına dayandıran sağ parti AfD'nin (Alternative für Deutschland) birçok eyalette oylarını çift haneye çıkarması, Fransa’da Marie Le Pen’in daha da güçlenmesi, Avusturya’da İslam Yasası adı altında yurtdışından imam getirilmesinin yasaklanması gibi olaylarla birlikte değerlendirmek gerekiyor. Avrupa’daki sağ popülist hareketler, çoğu zaman birbirini örnek almışlardır. Bunun en son örneği, Almanya’daki sağ popülist parti AfD’nin İsviçre modelini örnek alarak, parti programında minarelerin yasaklanacağını dile getirmesidir.
Avrupa merkezli İslami sivil toplum kuruluşları ise tartışmalara genellikle katılmamayı tercih ediyor. Tartışmaların yapıldığı zemin, hakikati ortaya çıkartmak için değil de, insanların okumak istediklerini yazmak, fazla kişi tarafından izlenmesini sağlamak için olunca, Müslüman düşünce insanlarının bu konularda fikir beyan etmemesi biraz daha anlaşılır oluyor.