"Raporlarla OHAL haksızlıkları..." başlıklı yazı;
15 Temmuz Hâdisesi’nin hemen akabinde 20 Temmuz 2016’da ilan edilen ve yedi kez uzatılarak 18 Temmuz 2018’de “sona eren” iki yıl süren OHAL döneminde 100 binlerce ihraç, gözaltı ve tutuklama furyasının ardından OHAL KHK’ları uygulamaları üç yıl daha kalıcılaştırıldı.
Tek kelime savunmaları alınmadan, dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde ve hukukta itibar edilmeyen sahte ihbarlarla, “gizli istihbarat jurnalleri”yle, yargısız sorgusuz - sualsiz yüz binlerce vatandaş, OHAL KHK’leriyle “mensubiyet, iltisak ve irtibat” garabetiyle kamudan ve özel sektörden, hak kazandıkları işlerinden ve mesleklerinden atıldı.
Devletçe yine yargısız infazla bütün mal varlıklarına el konulan özel vakıf, dernek, okul, dershane, sendika, üniversite ve medya kuruluşu TMSF’ye devredilip, kapısına kilit vuruldu, tepeden kayyum atanmış on bini aşkın şirket/firma ve işyerinin akıbetinin OHAL Komisyonu’na havale edildi.
BİR MİLYON BEŞYÜZ BİN MAĞDURİYET!
İşin vahim yönü, sözde OHAL haksızlıklarını ve hukuksuzluklarını telâfi için düzeltmek için kurulan OHAL Komisyonu’nun da aynı haksızlıkları ve hukuksuzlukları âdeta toptan tescille mağdurların Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde hak aramalarına âdeta bir “bariyer” ve “paravan” işlevi gördürülüyor.
Özetle, OHAL Komisyonu Faaliyet Raporları’nda OHAL kapsamında çıkarılan KHK’larla hakkında “tedbir” alınan 131 bin 922 kamu görevlisinden en az 125 bin 678 kamu görevlisi ihraç edilmesi, 270 kişinin öğrencilikle ilişiği kesilmesi, 2 bin 761 kurum ve kuruluş kapatılması; 3 bin 213 personelin rütbesi alınması, OHAL’in bütün ağırlığıyla hâlâ sürdürüldüğünü su yüzüne çıkarıyor. İçişleri Bakanı, -Mart 2019’da- bu vetirede 511 bin kişinin gözaltına alınıp 30 bin 821 kişinin tutuklandığını söylerken, KHK’larla cezâevlerindeki sayının 50 bini geçmesi; ve hâlen aralarında binlerce bebek-çocuk ve kadının bulunduğu 39 bin kişinin hapiste olması vahameti ortaya koyuyor.
Keza 53 gazete, 37 radyo istasyonu, 34 televizyon, 29 yayınevi, 20 dergi ve 6 haber ajansı bulunduğu 179 medya kuruluşunun kapatılması, “darbe girişimi” bahanesiyle üç yıl içinde basın ve yayın hayatına vurulan darbenin boyutlarını gösteriyor.
Ocak 2019’da yayımlanan “2. Yılında OHAL’in Toplumsal Maliyetleri Araştırma Raporu”na göre, “okulları kapatılan, mezuniyetleri geçersiz sayılan, askeri okullardaki öğrenciler, polis okulları öğrencileri, diğer kamu ve özel kurumlarda KHK’larla mağdur edilenlerin sayılarıyla birlikte doğrudan mağdur olanların sayısının 250 bini geçmesi, ayrıca, OHAL/KHK mağdur yakınları olan ikincil mağdurların âileleriyle birlikte 1 milyon 500 bini bulması” vaziyeti ele veriyor.
Yine Bakan’ın ifadesiyle, bu süreçte iptal edilen 234 bin 419 pasaporttan -Mayıs 2019’da- “75-80 bin civarında” pasaporta tahdit kalması; pasaportu iptal edilenlerin yakınları ve çeşitli nedenlerle yurt dışı yasağı konulanlar dikkate alındığında seyahat engeliyle karşılaşan vatandaşların sayısının 500 binden fazla olması bir başka açıdan geniş ve yaygın mağduriyetlerin boyutunu açığa çıkarıyor.
HÂLÂ YARGI DENETİMİNDEN KAÇIRILIYOR…
Bu arada OHAL sonrası 2 bin 49 TSK personelinin ihracının yanısıra, Türkiye Medya Sahipliği İzleme Raporu’na göre 2 yılda 6 bin 81 akademisyen ve üniversitelerin idari kadrosundan bin 427 personel ihraç edilmesi, -bu ihraç kararlarından sadece 185’i kaldırılırken- 5 bin 896 akademisyen ve 1427 idari kadro personeline yönelik ihraçların geçerli olması akademik câmianın ve üniversitelerin mâruz bırakıldığı haksızlığı ve hukuksuzluğu gözler önüne seriyor.
Aslında İçişleri Bakanı’nın açıklamasıyla, 80’i raportör 250 personelin görevlendirildiği OHAL Komisyonu’na toplamda 126 bin 200 başvuru yapılmasına karşı, Komisyonun 22 Aralık 2017’de karar verme sürecinin başlamasından 26 Haziran 2019 tarihine kadar başvuruların 77 bin 900’üne yönelik karar çıkması, 48 bin 300’ünün hâlâ incelenme aşamasında olması; ve “karar verilen” 77 bin 900 başvuru 6 bini kabul, 71 bin 900’ü ise reddedilmesi; kısacası, OHAL KHK’lileriyle ihrâç edilen 134 bin 144 kişinin 3 bin 981’i yeni bir KHK ile görevine iade edilmesi; “dağ fare doğurdu” eleştirilerini bir defa daha haklı kılıyor.
Hulâsa, OHAL kalktığı halde dayatılan OHAL haksızlıkları ve hukuksuzlukları bu kez “OHAL Komisyonu” üzerinden yargı denetiminden kaçırılmasına devam ediliyor.
Yazık değil mi?