Rumeysa Sarısaçlı Hocahanım, " Sol Kaybediyor, CHP Kazanıyor!" başlıklı köşe yazısında İstanbul seçimlerini değerlendirdi. CHP’nin dini söylemlerle seçimi kazandığını belirten Hocahanım “Her ne kadar sol bir parti olan CHP’nin yükselişi gibi görünse de, kendi ilkelerine bağlı kaldığı müddetçe sittin sene iktidar olamayacağını anlayan ve bu ilkelerden ödün verince kazanmaya başlayan bir partinin yükselişidir. Yıllardır sağ partilerin uyguladığı taktiği yeni keşfeden, yani dini söylemleri ve motifleri kullanarak halkı etkilemeye çalışan ve bu şekilde kazanmaya başlayan bir partinin yükselişidir.” İfadelerini kullandı.
Rumeysa Sarısaçlı Hocahanım, " Sol Kaybediyor, CHP Kazanıyor!" başlıklı köşe yazısı;
İstanbul seçimleri üzerine objektif bir değerlendirme yapmaya çalışacağım. Bu objektif bakışı, güncel siyasete olan mesafemiz ve herhangi bir partiyle irtibatlı olmama durumumuz sağlayacaktır zannediyorum.
Evet, İstanbul seçiminde sol kazanmadı. Bu seçim sonucunun, sadece sayısal veriler üzerinden gidilerek, solun yükselişi, sağın çöküşü olarak değerlendirilmesi, sosyolojik, objektif ve gerçek bir değerlendirme olmaz.
Aslında Türkiye’de ve dahi dünyanın bazı ülkelerinde ideolojilerin ciddi anlamda söylem değiştirdiğine şahitlik ediyoruz. Biz buna ‘postmodern dönem ideolojiler’ veya ‘ideolojilerin çöküş dönemi’ diyebiliriz. Sol/ sosyalist ideolojiye baktığımızda, kuruluşunda ve palazlanma döneminde ortaya koyduğu bazı temel ilkeleri, en azından görüntüde, bir kenara bıraktığını görüyoruz. Sosyalizmde dine bakış (çok çeşitlilik olsa da) ciddi anlamada problemlidir. Sekülerizm1 sosyalizmin temel ilkelerindendir. Türkiye solu da bugüne kadar bu temel ilkeye oldukça bağlı kalmıştır. Gelen herhangi bir iktidar, dinin özellikle kamusal alanda yaşanmasına dönük bir girişimde bulunduğunda, karşısına ilk çıkanlar, katı laik solcular olmuştur. Hatta kendilerini ‘laikliğin teminatı’ olarak görmektedirler. Ancak son 5 yıldır Türkiye’de sol cenahın en güçlü partisi olan CHP’nin katı laik söylemleri bir kenara bıraktığını ve kemalizmi de adeta gözümüze sokar gibi mevzu etmediğini görüyoruz. Özellikle son seçimlerde ‘halkımız müsterih olsun, dindarlara saygı duyacağız; kimsenin kılık kıyafetine karışmayacağız, İmam hatipleri kapatmayacağız’ gibi ifadeleri defaatle söylemişlerdir.(Her ne kadar zaman zaman bunu aksi bir takım söylemlerde bulunanlar olsa da, genel siyaset, ılımlı laik siyasettir)
‘Sol bu noktaya neden ve nasıl geldi’ sorusunun cevabı çok önemli. Türkiye solu şunu gördü, her ne kadar Cumhuriyetin kuruluşunda dindarlara büyük baskılar hatta kıyımlar yapılmış olsa da, bu toprakların insanları, dini yaşantıya dair taleplerinden vazgeçmedi ve dini argümanlara göre konuşan veya yaşamanın önünü açacağını iddia eden siyasileri her daim destekledi. Türk solu bu gerçeği kuruluşundan neredeyse 90 sene sonra anladı veya anlamış gibi görünüyor.
Dolayısıyla sosyalist ideoloji, kendi temel ilkelerinden olan laiklikten taviz vermeye başladı. Çünkü insan fıtratı dine temayüllüdür ve bundan dolayı dini söylemlerle vaadlerde bulunanları destekleyecektir. Aslında tüm beşeri ideolojiler dini, handikap gibi görür. Yani din, '(eski ifadeyle) terakkinin ve dahi aydınlanmanın önünde engeldir' denilir. Bundan dolayı dinle, dindarlıkla, dine yönelişlerle mücadele ederler ve sürekli‘dinlerin dönemi bitti’ mesajını vermeye çalışırlar. Bugün gelinen noktada bu bitiş ilanlarının göstermelik olduğunu, hakikatte dinin insan üzerindeki tesirinin bir gerçek olduğunu ve bunun da anlaşılmaya başlandığını söyleyebiliriz. Ve bir bitiş ilanı verilecekse bu, ideolojilerin iflasının ilanı olmalıdır diyebiliriz. Çünkü bir ideoljinin kendi temel ilkesinden taviz vermeye başlaması o ideolojinin çökmeye başladığının en büyük emaresidir.
Son seçimlerde ortaya çıkan tablo, her ne kadar sol bir parti olan CHP’nin yükselişi gibi görünse de, kendi ilkelerine bağlı kaldığı müddetçe sittin sene iktidar olamayacağını anlayan ve bu ilkelerden ödün verince kazanmaya başlayan bir partinin yükselişidir. Yıllardır sağ partilerin uyguladığı taktiği yeni keşfeden, yani dini söylemleri ve motifleri kullanarak halkı etkilemeye çalışan ve bu şekilde kazanmaya başlayan bir partinin yükselişidir. Seyyid Kutub Fizilal'de bu durumla ilgi çok enteresan ve isabetli bir tespitte bulunur ve der ki: 'Bâtıl ayakta kalmak için hakka dayanır'. Köksüz olan ideolojiler de yıkılacaklarını anladıklarında hakka dayanarak ayakta kalmaya çalışırlar; bugün olan durum budur.
Özetle, Türkiye solu özelinde tarihi günleri yaşıyoruz. Ana ilkeleri olan laiklikten ve dahi milliyetçilikten (CHP’nin 6 okundan birisi ‘laiklik’ diğeri ‘milliyetçilik’tir) ödün vererek, gerek dindarların gerekse de kürtlerin oyunu alan bir partinin başarısına şahitlik ediyoruz. Bu durum şunun ilanıdır: Biz kendi ilkelerimizle toplumu etkileyemiyoruz; biz kendi ilkelerimize bağlı kaldığımız müddetçe halkın teveccühünü kazanamadığımızı anlamanın acziyeti içerisindeyiz; biz ilkeler anlamında yeniliyoruz! İşte CHP’nin yaşadığı durum sol ideolojinin kaybetmesi, soldan taviz veren partinin yükselmeye başlaması; yani 'başarının içinde yenilgi' durumudur...
Bir de elbette 'İş-aş! Adalet! Özgürlük! çığlıklarının atıldığı bir memlekette bu konuda vaadlerde bulunan bir partinin kazanması ve tüm bu durumlara sebep olan partiye tepki gösterilmesi normal bir durumdu ve bu yaşandı... İktidarın 15 Temmuz bahanesiyle cemaatlere ve dindar kesime dönük uyguladığı kıyım projesi ve CHP'nin de bunu dile getirmesi seçimi kazanmasında önemli bir etken olmuştur ve dindarlar, tarihte görülmemiş şekilde, sol bir partiye destek vermiştir. Yani yine mesaj, bugünün Türkiye’sinde, daha çok dindarların yaşadığı adaletsizliği, engellemeleri ve zulmü kaldırmaya dönük mesajlar olarak verildi. Dindar kesim de bu mesajı pozitif bir mesaj olarak algılayıp sola destek verdi. İslami kesim açısından bu durumun oluşturduğu sıkıntılar, çelişkiler diğer yazıda anlatılacak uzun mevzular...
LGBT yürüyüşlerine belediyelerin resmi sosyal medya hesaplarından destek vermesi ve CHP'nin dindar halkın tepkisini göze alarak kurumsal olarak bu ahlaksızlıkları desteklemesi de önemli bir konudur. Bu durum CHP'nin ciddi anlamda ideolojik bir karmaşa yaşadığını, kime yaranacağını şaşırdığını, gel-gitler yaşadığını ortaya koyuyor. Dini hassasiyeti olan ve seçimlerde de hedef kitle olarak gördükleri büyük kitleye mi, dini reddeden azınlık ama tesirli kitleye mi hitap edecek veya bu dengeyi nasıl kuracak? Önemli ve onlar açısından cevabı zor olan soru bu. Bu durum sol ideolojik bir partinin içine girdiği çıkmazın izharıdır.
NOT: Bu yazımız seçim değerlendirmesinde sol cenahın tahlili. Kaybeden bir diğer taraf olan İslami kesimin değerlendirilmesi ise, ilerleyen günlerde paylaşacağım 2. bölümde olacak (inş). O cenahta kayıp daha büyük ve enteresan durumlar yaşanıyor... Bir de kaybetmeyen ama kaybetmiş gibi gösterilen bir kesim var ki; İslamcılar... Anlatacağız inşaallah.