Rüzgarlar Olmasaydı Ne Olurdu?

Yeryüzünde her şey Rabbimizin izni ve emri dâhilinde olmaktadır. Hiçbir şey O’ndan habersiz değildir. İnsanlar düşünüp tefekkür etmek için çevrelerindeki birçok şeyi fark edemezler. İşte onlardan bir tanesi de rüzgârlardır.

Eklenme Tarihi: 08 Ağu 2018
3 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 26 Eyl 2024
Rüzgarlar Olmasaydı Ne Olurdu?

Sıcak havalarda serinleten, su zerreciklerinin oluşması için aşılama yapan, birçok zaman yağmur getiren, bunaldığımız vakitlerde rahat nefes almamızı sağlayan, ormanda ıslık çaldığı zaman düşündüren hep rüzgârlardır. Bunun yanında şiddetle estiği zaman kapı pencereleri çarpan, ortalığı toz dumana katan, hatta bazı noktalarda arabaları savuran, kasırgaya dönüştüğü zaman afete dönüşen de rüzgârlardır. Aslında şunu anlıyoruz ki bu rüzgârlar hep bir emir dâhilinde hareket etmektedir. Rüzgârlar adeta yeryüzünde canlılığı sağlamaktadır. Bu canlılık bazen rahmet, bazen de afete dönüşmektedir. Rabbimiz Kur’an-ı Kerim de rüzgârların birçok faydasından bahsetmektedir.

Rahmetinin önünde müjdeci olarak rüzgarları gönderen O’dur. O rüzgârlar, yağmur yüklü bulutları yüklenince, onu kurak bir memlekete gönderir, sonra onunla yağmur yağdırır ve onunla her çeşit ürünü yetiştiririz. İşte biz, ölüleri de böyle diriltiriz ki düşünüp, ibret alasınız.”

Burada Rabbimiz rüzgârların birçok faydasından bahsediyor. Birincisi; yağmurlardan önce müjdeci olarak gelmesidir. Her insan yağmurlardan önce çok kısa süre devam eden kuvvetli bir rüzgâra şahit olmuştur. İkincisi; buharlaşma sonucu yükselen nemi yüklenmesidir. Yere indiği zaman tonlarla ifade edilen bu su nasıl yüklenildi. Üçüncüsü; bu nemin (bulut kütlesinin) rüzgârlar vasıtasıyla ihtiyaç olan alanlara taşınması, dördüncüsü ise; nemin doyum noktasına ulaştığı alanlarda yağışın oluşabilmesi için aşılama görevi yaparak damla nüvesini oluşturmasıdır. Bunların hepsi rüzgârlar aracılığıyla meydana gelmektir. Zira Rabbimiz yüce kitabında; “Biz rüzgârları aşılayıcı olarak gönderdik ve gökten bir su indirip sizi onunla suladık. O suyu hazinelerde tutan da siz değilsiniz” buyurmaktadır. Hatta rüzgar, yağış ve güneş ışığı ile beraber her çeşit ürünün yetişme döngüsünü de sağlayan bir etmendir.

Yine Rabbimiz rüzgârların rahmet olan bir diğer özelliğinden bahsederken; “Eğer O dilerse rüzgârı durdurur da yelkenle giden gemiler denizin üzerinde duruverirler. Şüphesiz ki bunda sabırlı olan ve çok şükreden kimseler için nice ibretler vardır.” Buyurarak rüzgârın kuvvet olarak faydasını vurgulamaktadır. Tarihte ve günümüzde rüzgârlardan bu yönüyle hep istifade edilmiştir.

Rüzgârlar bazen de Rabbimizin emri ile gazaba dönüşürler. Ad kavmini ansızın yakalayan azabın meydana geliş şekli hakkında Rabbimiz; “Âd kavminin helâkînde de bir ibret vardır. Hani biz onların üzerine köklerini kesecek bir rüzgâr göndermiştik” buyurarak kasırga şeklinde olan ve geride hiçbir şey bırakmayan rüzgâr ifade edilmektedir. Yine Rabbimiz; “Rablerini inkâr edenlerin durumu tıpkı fırtınalı bir günde rüzgârın şiddetle savurduğu bir küle benzer. Kazandıklarından hiçbir şeyi elde edemezler. İşte asıl uzak sapıklık budur.” buyurarak teşbihle beraber rüzgârın şiddetle savurmasından da bahsetmektedir. Bazı durumlarda ise yüce Rabbimiz sert rüzgârları Müslümanların yararına olarak kâfirler üzerine göndermektedir. “Ey iman edenler! Allah’ın üzerinizdeki nimetini anın. Hani size ordular gelmişti de üzerlerine bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular salıvermiştik. Allah ne yaptığınızı görüyordu” ayetinden de anlaşıldığı üzere Allah’ın azabı rahmete dönüşmüştür. Rabbimizin lütfu da hoştur, kahrı da hoştur. İstediği zaman rahmetini azaba, azabını da rahmete çevirmektedir.

Hem rahmet hem de azap ihtiva eden rüzgârlar üzerinde tefekkür ettiğimizde, rüzgârın bir nevî mucize olduğunu görmekteyiz. Her şeyde ilah olan Rabbimiz, ilahlığını burada da göstermektedir. Koyulmuş olan mükemmel kanunla yeryüzünün farklı bölgelerinde farklı ısınmalara bağlı olarak atmosferde meydana gelen yüksek basınç merkezlerinden, alçak basınç merkezlerine doğru hareket eden bu atmosfer olayı mükemmel bir işleyişe sahiptir.

Eğer rüzgârlar olmasaydı dünyanın durumu şuna benzerdi nasıl ki hareketsiz olan durgun su bulanıklaşır, berraklığını kaybeder ve koku oluşmaya başlar. Eğer rüzgârlar olmasaydı atmosfer de kokuşurdu. Temiz hava bulamazdık ve bir türlü serinleyemezdik.

Bazı şehirlerin kuruluş yerinin seçilmesinde rüzgâr yönlerinin de etkisi vardır. Örneğin Antakya halkı “Garbi” dedikleri güney batıdan esen serinletici rüzgâr hakkında “Bu rüzgâr olmasa bu şehirde yaşanmaz” ifadesini kullanmaktadırlar. Yazları oldukça sıcak olan Adana’dan Tekir yaylasına gidildiğinde hem yükselti hem de kuzeyden esen serinletici rüzgâr sayesinde insanlar tertemiz bir havaya kavuşurlar. İşte bundan dolayı insan Rabbinin vermiş olduğu nimetlere ne kadar hamd etse azdır. Yaşam için bir uzvumuz ne kadar gerekli ise, rüzgâr da o denli gereklidir.