Saadet Partisi: AKP, toplum ekonomi konuşmasın diye mehter veriyor

Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Atik Ağdağ, işsizlik rakamlarının yüzde 10’lardan çok çok daha yukarıda olduğuna inandığını söyleyerek, "Ak Parti, toplum ekonomi konuşmasın diye ‘ver mehteri’ şeklindeki gündemlerle süreci götürüyor" dedi. Ahmet Necdet Sezer'in Bülent Ecevit'e anayasa kitapçığı fırlatmasını hatırlatan Ağdağ, "Dolar bugünkü kadar yükselmişti. Aradaki tek fark, 'Ekonomik kriz var' diyen bir medyanın olmaması" dedi.

Eklenme Tarihi: 20 Mar 2018
2 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 26 Eyl 2024
Saadet Partisi: AKP, toplum ekonomi konuşmasın diye mehter veriyor

Ağdağ'ın açıklaması şöyle:

AKP, işsizlik, enflasyon, cari açık ve dış borç gibi göstergelerle kriz işareti veren Türkiye ekonomisi ile seçime gitmeyi göze alır mı?

Seçim sürecinde meseleyi milli ve yerli bir vurgu üzerinden götürüyorlar. Toplumu, “Ülkenin ekonomisi kötü gidebilir ama beka sorunumuz var” gibi bir havaya sokarak, manipülasyon yaparak oy almaya çalışıyorlar. Yasal olarak da Türkiye seçime gidiyor zaten. Zaman ilerledikçe ekonomik göstergeler daha da kötüleşecek.

2001’de koalisyon hükümetininin sonunu hazırlayan ekonomik krizde işsizlik yüzde 10,6’ydı. Şimdiyse 10,4. Bu rakamlar seçmenin oyunu etkiler mi?

Ak Parti iktidarı sürekli rakamlarla oynuyor, ekonomik verileri yüksek gösteriyor. Açıkçası işsizlik rakamlarının yüzde 10’lardan çok çok daha yukarıda olduğuna inanıyorum. Ve tabii Ak Parti, toplum ekonomi konuşmasın diye ‘ver mehteri’ şeklindeki gündemlerle süreci götürüyor. Ahmet Necdet Sezer, dönemin başbakanı Bülent Ecevit’e Anayasa kitapçığını fırlattığında dolar ne kadar yükselmişti? Bugünkü kadar… Aradaki tek fark, “Ekonomik kriz var” diyen bir medyanın olmaması.

Hükümet, Temel Karamollaoğlu’nun AKP ile ittifak kurma gayretine hiç girmediğini hatta niyet bile ortaya koymadığını ifade etti. Aynı tabandan gelen partilersiniz. AKP ile birlikte olmayı niçin istemiyorsunuz?

Tabanlar aynı ama zihniyetler farklı. Biz partizanca hareket etmeyiz mesela. Hepimiz bu ülkenin vatandaşıyız ama bugün kamu kurumlarında sadece Ak Partililer işe alınıyor. Farklı koalisyonlarla dört defa iktidara geldik, Türkiye nüfusunun yüzde 65’inin yaşadığı yerlerde belediyeleri aldık. Bu esnada da ne yolsuzluk yapıldı, ne de israf… Belediyeleri borca da sokmadık. Bu şartlar altında, böylesine zihniyet farkıyla biz Ak Parti ile nasıl ittifak kuracağız? Bakın, bir belediye başkanı DBP’liyse görevden alınıp içeri atılır. CHP’liyse içeri atılmaz ama görevden alınır. Ancak Ak Partiliyse istifaya zorlanır, hiçbir şey yapılmaz. Neden istifa ettirildiğine dair tek bir cevap bile yok. Bu yaklaşımlardan dolayı Ak Parti ile ayrıyız. E, onlar da namaz kılıyor, biz de… Ölçümüz bu değil ki. Bizim ölçümüz, hak ve adalet. Hak ve hukuk dışı bir şey yapılıyorsa Müslüman olsa ne yazar, babamızın oğlu olsa ne yazar.

Kutuplaşma, yolsuzluk, olağan hale dönüşmüş OHAL, özgürlükler, hak ve adalet, FETÖ soruşturmalarından doğan ve bir türlü telafi edilmeyen mağduriyetler. “Allah beni affetsin” diyerek kendini kurtaracaksın ama sade vatandaşa bu hakkı vermeyeceksin. Ülke adeta ikiye bölünmüş durumda. “Ülkede beka sorunu var” diyen bir yöneticinin, bölünmeyi değil, tansiyonu düşürmesi ve toplumdaki gerginliği dindirmesi gerekir. Ayrıca, işin içine şiddet girmesin istiyoruz. Bir siyasi yapı şiddeti teşvik edici tavırda olmamalı.