Sadr Irak siyasetini yönlendirmeyi sürdürüyor

Şu sıralar Irak, keskin bir virajdan geçiyor. Yaşananlara bakılacak olursa, oldukça da uzun bir viraj. Irak’ın bu virajı nasıl alacağı sadece ülke içini etkilemeyecek. Irak’ın aracı yoldan çıkarsa, bölgesel ve hatta küresel siyaseti etkileyebilecek bir kaza yaşanabilir. Irak’ın içerisinde olduğu araçta şimdilik “sürücü” Sadr gibi görünüyor. Zaman zaman kontrolü kaybediyor gibi gözükse de, sosyal tabandaki … Sadr Irak siyasetini yönlendirmeyi sürdürüyor Devamı »

Eklenme Tarihi: 12 Ağu 2022
3 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 12 Ağu 2022
Sadr Irak siyasetini yönlendirmeyi sürdürüyor

Şu sıralar Irak, keskin bir virajdan geçiyor. Yaşananlara bakılacak olursa, oldukça da uzun bir viraj. Irak’ın bu virajı nasıl alacağı sadece ülke içini etkilemeyecek. Irak’ın aracı yoldan çıkarsa, bölgesel ve hatta küresel siyaseti etkileyebilecek bir kaza yaşanabilir.

Irak’ın içerisinde olduğu araçta şimdilik “sürücü” Sadr gibi görünüyor. Zaman zaman kontrolü kaybediyor gibi gözükse de, sosyal tabandaki etkisi ve kitleleri yönlendirme gücünü elinde bulundurması en büyük kozu. Bu noktada Sadr’ın “toplumsal muhalefete” güvendiğini söylemek yanlış olmaz. Sadr’ın rakipleri olan ve mevcut durumda “şimdilik” ortak hareket edebilen İran’a yakın Şii grupların oluşturduğu Şii Koordinasyon Çerçevesi isimli yapı da, “toplumsal muhalefetin” gücünün farkında. Hatta Sadr taraftarlarının yaptığı gösterilere karşı, kendi adlarına bu toplumsal muhalefeti kullanmaya çalışsalar da, pek başarılı değiller.

Nitekim, 5 Ağustos’taki son Cuma namazını, gösterilerin yapıldığı ve devlet kurumlarının olduğu “Yeşil Bölge”de kıldıran Sadr’ın, parlamentodan çekilse de “sokak siyaseti” sayesinde siyasal sistemi halen yönlendirebildiği görülüyor. Sadr, taraftarlarına talepleri yerine gelene kadar oturma eylemlerine sürdürme çağırısı yaparken, etki ettiği sosyal tabanı da genişletmeye çalışıyor. Sadr, aşiretleri ve Haşdi Şaabi destekçilerini de gösterilere davet ederek, toplumsal tabandaki protestoları farklı seviyelere taşıyıp, çok yönlü bir “toplumsal muhalefet” oluşturma peşinde.

Talepleri neler?

Son yaşananlar, Sadr’ın, Irak’taki siyasal sistemi değiştirmedeki ısrar ve kararlılığının göstergesi. Zaman zaman protesto gösterilerinde (Muharrem ayının başlaması ve Şiilerin yas ritüeli nedeniyle) Şii kimliğinin vurgulanması, Sadr’ın toplumun tamamındaki inandırıcılığı konusunda şüpheler uyandırsa da, yolsuzluk, milli kimlik gibi ülkenin tüm kesimlerini ilgilendiren konulara değinmesi ve “Değişim isteyenler beni takip etsin” çağrısı yapması kapsayıcı söylem üretmeye çalıştığını gösteriyor.

Bununla birlikte Sadr’ın, rakiplerini sokaklardan uzak tutmakla birlikte, Irak siyasetini yeniden dizayn etmeye giriştiği de görülüyor. Seçimlerin galibi olmasına rağmen parlamentodaki vekillerinin istifasıyla siyaset içerisindeki kozunu kaybeden Sadr’ın, toplumsal muhalefet sayesinde bu kozu da geri almaya çalıştığı da söylenebilir.

Bu süreçte mevcut Başbakan Mustafa el-Kazimi, tüm taraflara “diyalog” çağrısı yaparak, “ulusal temele dayalı çözüm inisiyatifi” başlatılmasını ve “ulusal reform mekanizması” kurulmasını istedi. Ancak Kazımi’nin bu adımının “geç kalınmış” olduğunu belirtmek mümkün. Zira Kazımi’nin “başbakan” olarak şimdiye kadar “somut” bir adım atmamış olması, çağrısının inandırıcılığını zayıflatmış görünüyor. Nitekim Sadr, Kazımi’nin çağrısına olumsuz yanıt verdi ve süreç başlamadan bitmiş oldu.

Öte yandan Sadr, gösteriler sürerken Irak’ı yeni bir sürece soktu ve karşı tarafla diyaloğun bir işe yaramayacağını söyleyerek, mevcut parlamentonun lağvedilmesini, erken seçime gidilmesini, anayasa ve rejim sisteminin değiştirilmesini istedi. Ancak nasıl bir rejim istediğini açıklamadı. Bununla birlikte Sadr’ın bugüne kadar ki söylemlerine bakıldığında “başkanlık sistemi”ni önceleyebileceğini söylemek yanlış olmaz. Sistemin tam kontrolünü eline almak isteyen Sadr, bunu ancak başkanlık sistemiyle gerçekleştirebilir.

Sonuç alabilir mi?

Mevcut sürece bakılırsa, Sadr’ın elindeki kozların güçlü olduğu görülüyor. 6 Ağustos’ta Mukteda es-Sadr’ın Muharrem ayı nedeniyle Irak’taki en büyük Şii dini merci Ayetullah Ali es-Sistani’nin evinde düzenlenen törene katılan tek siyasetçi olması dikkat çekici. Zira Şiiler açısından dini merciinin konumu her tavrın üstünde. Her ne kadar Sistani, siyasete müdahil olmakta çekimser davransa da, siyasi süreç mecbur bırakıyor. Uzun süredir herhangi bir siyasetçiyle görüşmeyen Sistani’nin, söz konusu törene Sadr’ı kabul etmesi bile başlı başına önemli.

Irak’taki toplum yapısı içerisinde etnik ve mezhepsel kimliklerin, karar alma süreçlerindeki etkisi halen sürüyor. Ayrıca 2003’ten sonra Irak’taki siyasal sistem ve devlet yapısında oransal paylaşıma dayalı bir sistematik söz konusu. Bu nedenle yaklaşık 20 yıldır yerleşmiş bu yapıyı değiştirebilmek en azından kısa vadede zor. Mevcut anayasanın değiştirilmesi, başkanlık sistemine geçilmesi gibi öneriler, Kürtler ve Sünniler açısından problemli olabilir. Özellikle mevcut anayasayla geniş bir yönetimsel özerklik elde eden Kürtlerin, anayasal değişime olumlu cevap vermeleri zor görünüyor. Irak’taki siyasal sistemin bir diğer bileşeni olan Sünni Araplar açısından da kafa karıştırıcı bir durum.

2003’ten sonraki siyasal sistemle “güven problemi” yaşayan ve yeni entegre olabilen Sünni Araplar açısından da yeni bir yapı, yeni belirsizlikleri ve güvensizlikleri beraberinde getirebilir.

Geniş kapsamlı bir reform yapılacaksa Sadr, Türkmenler ve azınlıkların talep ve durumlarını da dikkate almak zorunda.