24 Ağustos günü Furkan Vakfı youtube kanalından gerçekleşen “Toplumun kanayan yarası: Kadına Şiddet” adlı yayına konuk olan Semra Kuytul İslam Medeniyetinin kadına verdiği değeri anlattı.
Semra Kuytul’un konuşmasından dikkat çeken başlıklar:
“Toplumun dertlerinin çaresi İslam medeniyeti olabilir mi? İnsanlar bu soruyu sormaya başlamalılar” Aslında bu konu çok etraflıca konuşulması ve tartışılmaya açılması gereken bir konu. “İslam medeniyeti dertlerimizin dermanı mı? Yani çaremiz o mu?” konusu bugün Türkiye’de tartışmaya açılmalıdır. Bu tartışmayı Alparslan Kuytul Hocaefendi başlattı. “İslam medeniyetini istiyorum. Bundan da şeref duyuyorum.” diyerek mahkemesindeki savunmasında bile bunu dile getirdi. Bir Müslümanın İslam medeniyetini, uğrunda hapishaneye girecek kadar istemesi gerçekten bir örgüt için olabilir mi? İnsanlar bunu düşünmeliler. Neden bu adam İslam medeniyeti için ömrünü feda ediyor? Gerçekten toplumun dertlerinin çaresi İslam medeniyeti olabilir mi? Öncelikle insanlar bu soruları kendilerine sormaya başlamalılar. Neden bunu kökten reddediyorlar? Neden tanımaya çalışma, anlamaya çalışma yok? Neden sorularla izah etme ya da soruların cevabını bulmaya çalışma yok da kaçma var? Ben bunu anlayamıyorum. Bir hastanın doktora gitmekten kaçması ama her gün hastalığından ah vah edip şikayetlenmesi gibi bir durum bu. Git bir doktora sor. Kafana yatmıyorsa yine yapma ama bir araştır, incele, öğren. Bundan bile kaçmanın altında yatan başka sebepler var. Bu kaçmayı artık bir kenara bırakıp bu gibi büyük problemlere gözümüzü açmalıyız. Sosyal medyada tepki vermekten öteye geçmeliyiz. Gerekirse toplum olarak özel zevklerimizden, arzularımızdan vazgeçmeyi göze alacak kadar dertlerimizle hemhal olup çare arayışına girmeliyiz. “İslam medeniyetinin bütün dertlerimizin dermanı olacağını iddia ediyoruz.” Vaktimiz sınırlı olduğu için islam medeniyetini ben burada uzun uzun izah edemeyeceğim ama bilahare bu konuları tekrar konuşmamız gerektiğini düşünüyorum. Kısaca şunu söyleyeyim. Biz İslam medeniyetinin bütün dertlerimizin dermanı olacağını iddia ediyoruz. Sadece Furkan gönüllüleri olarak da değil. Bütün Müslümanlar olarak İslam medeniyetinin bütün dertlerimizin dermanı olacağını iddia ediyoruz. Medeni insanlar yetiştiren İslam dininin bunu başarma gücünün olduğunu tarihte gördük. Peygamber Efendimiz dönemini biraz evvel hocaefendinin videosunda da gördük. Kız çocuğunu diri diri toprağa gömen bir millet öyle bir aşamaya geliyor ki Hz. Ömer’in bu konuda biraz mizahi biraz olayın gerçek boyutunu ortaya koyan bir sözü var. “Eskiden kadınları insan yerine koymazdık. Şimdi onları karşımıza alıp istişare ediyoruz.” Gerçekten Peygamber Efendimizden önceki dönemde Araplarda kadınların hiçbir kıymeti yoktu. Kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü dönemde Hz. Ömer’in bu sözü çok ilginçtir. “Erkekler olarak kadının teklifini uyguluyoruz, onun sözünü gerçekleştiriyoruz.” Yani kadın böyle bir konuma yükseliyor. Erkeklerin kadına kıymet vermesi noktasında Peygamber Efendimizin bir ifadesi var. Sahabeden bir hizmetçi kadınların oturduğu hevdeci tutuyor ve deveyi sürüyor. Peygamber Efendimiz o hizmetçiye sesleniyor. “Sırçaların devesini dikkatli sür.” Sırça kelimesi Arapçada kristal parça manasına geliyor. Hem çok kıymetli hem de her an kırılabilir. Onların devesini dikkatli sür diyerek uyarı yapıyor. Kadınları sarsma diye uyarıyor. Bunlar sahabenin ruhuna işleyen şeyler. Bundan sonra eve gidip karısını sarsamıyor, kızına surat asamıyor. Onlara kıymet veriyor. Onları eğitiyor. Kadınlar Peygamber Efendimize gelip “Erkekler senden istifade ediyor, derslerine katılıyor. Biz bundan istifade edemiyoruz.” diyorlar. Peygamber Efendimiz derhal onlara bir gün tayin ediyor, eğitim programı başlatıyor. Bunlar Mekke’de Peygamber Efendimizden önceki yıllarda esamesi bile olmayan uygulamalar. “Neden Peygamber Efendimiz dönemi saadet asrı olarak isimlendirilmiş?”
O yıllar Peygamber Efendimize islamın gelmesiyle medeniyetin temellerinin atıldığı yıllar. Saadet asrı ifadesi sonradan o döneme koyulmuş bir isimdir. Neden Peygamber Efendimiz dönemi saadet asrı olarak isimlendirilmiş? Bir toplumda aile mutlu değilse, kadın huzurlu değilse, çocuklar el üstünde tutulmuyorsa, bir medeniyet yoksa o topluma nasıl saadet toplumu diyebilirsiniz ki? O yıllara baktığımız zaman da gerçekten insana verilen bir değer var ortada. İnsan, insan olmuş. Öncesinde itelenenler, kakalananlar, hizmetçiler, köleler, kadınlar, fakirler asrı saadette insan yerine konulmuş. Mekke döneminde Peygamber Efendimizden önce kız çocukları diri diri toprağa gömülüyordu. Köleler, hayvanlar işkence altındaydı. Canlıya kıymetin olmadığı bir topluluğu en ufak bir canlıya bile değer verir hale getiriyor Peygamber Efendimiz. Mesela islamda kadına şiddet uygulanır mı uygulanmaz mı diye hiç konuşulmamış. Zaten uygulanmaz.
Peygamber Efendimiz bir gün bir mezarın önünden geçmiş. Bu çok ince bir mesaj. Lütfen bunun çok iyi algılanmasını istiyorum. Rabbimiz tealanın bildirmesi suretiyle o mezardan feryatlar geldiğini ashabına söylüyor. “Buradan bir kadının feryatları geliyor” diyor. “Neden ya Rasulallah” diyorlar. “Kabir azabı çekiyor.” diyor. “Neden?” diyorlar. Cebrail (as) tarafından kendisine bildirilmiş. “O kadın yaşarken bir kediyi aldı, hapsetti. Ona ne yemek ne su verdi, ne de tabiattan yemesine, içmesine izin verdi. Yani hapsetmese hayvan gidip kendi yiyeceğini, içeceğini bulacak. Hapsetti. Yiyecek içecek de vermedi. Kedi orada öldü. İşte bu yüzden kabir azabı çekiyor, feryat ediyor.” buyurmuş Peygamberimiz. Yani bir hayvana bile bunu yaptığı için bu kadar şiddetli kabir azabı gördüğünü söylüyor. Böyle bir toplumda mesele kadına şiddete kadar uzanamıyor.
“İslam medeniyetinin insanı insan yapma ve problemlere çözüm sunma bakımından çok ciddi projeleri var.”
Başka bir rivayette bir kadının cennetlik olmasından bahsediliyor. Sebebi sorulduğunda “Çölde dolaşırken susuzluktan dili dışarı sarkmış bir köpek gördü. Etrafına baktı. Su verecek bir kap bulamadı.. Ayakkabısını bir iple bağlayıp oradaki kuyudan ayakkabısı ile su çıkardı ve suyu köpeğe verdi. Allah da bundan dolayı ona merhamet etti ve günahlarını affetti.” deniyor. Şimdi bu hadiste vermiş olduğu mesaja lütfen bakalım. Din insanlara bunu veriyor. Bir köpeğe, bir kediye karşı böyle bir merhamet. Sadece merhamet duygusu vermede değil. Arkasından gelen bir azap korkutması ve kurtuluş müjdesi. Dolayısıyla bu şekilde baktığımızda islam medeniyetinin insanı insan yapma ve problemlere çözüm sunma bakımından çok ciddi projeleri var. Üstelik bu anlattıklarımız tarihimizde yaşanmış olaylar. Bu meselelerin tekrar konuşulması gerektiğini düşünüyorum.
Son olarak şiddet olaylarının artık kınanmakla ve ağır cezalar vadetmekle kalmaması gerektiğini vurgulamak istiyorum.