Semra Kuytul Hocahanım Cumartesi günü bayanlara yönelik yapmış olduğu tefsir dersini bu hafta da internet üzerinden canlı olarak gerçekleştirdi. Hocahanım, Tefsir Dersi sonunda internet üzerinden kendisine yöneltilen “Gökhan Açıkkollu isimli öğretmenin 15 Temmuz'dan hemen sonra gözaltına alınıp, gözaltı süresince işkence yapıldığı iddialarıyla öldüğü, bir buçuk yıl sonra, “Pardon” denilerek, okuluna gelen resmi belgeyle görevine iade edilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna cevap verdi.
Semra Kuytul Hocahanım yaşanan mağduriyetler hakkında, "Toplumda şimdi birçok insanın ciğeri yanıyor. Eğer yangın bir kere düştü mü kalbe, ondan sonra bu yangın öyle kolay kolay sönmez” dedi.
Semra Kuytul Hocahanım'ın açıklamasının tamamı;
TOPLUMDA BİRÇOK İNSANIN CİĞERİ YANIYOR
Bugünlerde başımız biraz kalabalık, işimiz çok diye bu tür meselelerden biraz uzak kaldık. Gerek Afrin meselesini, gerek bunun gibi meseleleri ve gündemi takip edemiyoruz. Kardeşlerimiz biraz önce de söylediler, böyle acı bir durum ortaya çıkmış, bu öğretmen 15 Temmuz'dan hemen sonra gözaltına alınmış, 13 gün gözaltında kalarak, orada sanırım hem şeker hastalığı, hem panik atak gibi hastalıklarının olması sebebiyle sorguya devam edilmesi sebebiyle hayatını kaybetmiş. Fakat şimdi de mağdur olduğu ispat edilerek, okuluna böyle bir belge gelmiş ve görevi iade ediliyor. Çok acı bir durum, “mağduriyet var” denildiğinde, biraz daha incelenmeliydi. Yani bir buçuk yıldır herkes, “mağduriyet var, mağduriyet var” diye, buna dikkat çekmeye çalışıyor, birileri açlık grevlerine giriyor, o haliyle tekrar tekrar içeriye atılıyor, mağduriyete dikkat çekmek isteyen herkes mağdur ediliyor. “Bir mağduriyet yok!” deyip, kestirip atılıyor ama “mağduriyet var” diyenlerin de dediği gibi, doğru olduğunu ispat eden belgeler ortaya çıkıyor. Şimdi, bu belge mağduriyetin olduğunu, hatta bir cinayetin olduğunu, kasıtlı olarak öldürmeyi kastetmiyorum ama öldürme derecesine gelecek bir mağduriyet var! Bu ciğer yangını olur. Toplumda şimdi birçok insanın ciğeri yanıyor. Eğer yangın bir kere düştü mü kalbe, ondan sonra bu yangın, öyle kolay kolay sönmez.
NİCELERİNİN BU ŞEKİLDE CİĞERLERİ YANMAYA DEVAM EDECEK
Çevremizde birçok kişiden duyuyoruz. Her bir meseleyi gündeme taşıyamıyoruz elbet ama her ailede, her sokakta birilerinin ciğeri yanmış! Kimisi aklayamıyor da, arkasından ne çıkar? Ne olur? Suçlanmaktan da korkuyor, çocuğunun, kardeşinin, eşinin arkasında da duramıyor, insanlar korkuyorlar ister istemez. onlar da arka planını bir yere kadar bilmiyorlar ama bakıyorlar, böyle değil, “ben çocuğumu tanıyorum, benim çocuğum öyle birisi değil” diyor. Ondan sonra devlet de diyor ki, “Evet senin çocuğun öyle değilmiş, doğruymuş” diyor ama burada büyük bir kayıp var. Keşke demenin de bir manası yok ama keşke o günlerde, “mağduriyet var” denildiğinde, haykıranların seslerine kulak verilseydi. Bu konularla ilgilenen yetkililer çok fazla korkutulmasaydı, kurunun yanında yaşı yakma derecesine kadar getirilmeseydi. Çünkü bu süreçte; “bunda bir şey varsa, o da böyle çıkarsa, ben de onu serbest bıraktım diye, ben de suçlanırsam” korkusuyla, kendini kurtarmak adına, karşısındakini yakmaktan çekinmeyecek derecede görevliler ortaya çıktı. Hatta ben, bir hâkimin, bizzat tanıdığımız birisine şöyle dediğini duydum, bu da çok ilginç bir ifade, “senin mi canın yansın, benim mi canım yansın?" diyor. Açıkça, “Seni kurtarmak adına kendimi yakamam!” diyor.
Zaten sana, “kendini yak!” diyen yok da, biraz daha bu mesele dar tutulabilirdi. Bu kadar yaygın cephelere taşınmayabilirdi. O zaman, belki “mağduriyet var” sözlerine, ciddi manada eğilinirdi. Yüksek perdeden, “Ne mağduriyeti? Mağduriyet yok!” denilince, alttakiler de mağduriyetler yokmuş gibi davrandılar, şimdi böyle geri dönüşü olmayan büyük hatalar yapılmış oldu.
Şimdi bunun geri dönüşü yok ve bu ciğer yangını yanmaya devam edecek. Ve daha nicelerinin bu şekilde ciğerleri yanmaya devam edecek. Rabbim sabır versin, bir daha böyle mağduriyetler yaşanmaz inşallah diyoruz ama maalesef öyle bir gidişat da görünmüyor.