Semra Kuytul, yandaş medyanın “3 milyonluk vurgun” haberini yorumladı!

Semra Kuytul Hocahanım Cumartesi günleri internet üzerinden canlı olarak bayanlara yönelik yapmış olduğu tefsir dersini bu hafta da gerçekleştirdi. Hocahanım, Tefsir Dersi sonunda internet üzerinden kendisine yöneltilen “Yandaş medyanın Furkan Vakfı hakkında '3 milyonluk vurgun' haberlerini okuduk, bu kadar yalan haber yapan tetikçi medyaya ne demek istersiniz?” sorusuna cevap verdi.

Eklenme Tarihi: 04 Mar 2018
5 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 26 Eyl 2024
Semra Kuytul, yandaş medyanın “3 milyonluk vurgun” haberini yorumladı!

Semra Kuytul Hocahanım Cumartesi günleri internet üzerinden canlı olarak bayanlara yönelik yapmış olduğu tefsir dersini bu hafta da gerçekleştirdi. Hocahanım, Tefsir Dersi sonunda internet üzerinden kendisine yöneltilen “Yandaş medyanın Furkan Vakfı hakkında '3 milyonluk vurgun' haberlerini okuduk, bu kadar yalan haber yapan tetikçi medyaya ne demek istersiniz?” sorusuna cevap verdi.

Semra Kuytul Hocahanım “3 milyonluk vurgun” haberi hakkında, “Bizim böyle bir meblağımız yok! Ufak bir şey atsaydın, belki birileri yerdi ama yemedi. Sosyal medya da, toplum da bunu yemedi" diyerek bir ay sonra ortaya çıkan haber için, daha evvel de yaptığımız açıklamalarda avukatımız da 'bundan sonra vakıftan çıkacak herhangi bir iddiayı kabul etmiyoruz' demişti" dedi.

Ayrıca Hocahanım, gizli olan dosya hakkında bilgi sızdırılmasına da tepki gösterdi.

Semra Kuytul Hocahanım’ın açıklamasının tamamı;

GÜNEŞİ BALÇIKLA SIVAYAMAMIŞLAR

Ne söyleyeyim, daha ne söylenir ki, demek gerekiyor böylelerine. Aklımıza hep şu geliyor Hocaefendi'nin, yıllardır söylemiş olduğu etkili cümlesi, “ben mert adamım ama benim düşmanlarım namert çıktı” diyordu. Gerçekten öyleymiş, gerçekten mertçe yaklaşmıyorlar alçakça çalışıyorlar. Yani ben alçak yaklaşmalarını anlıyorum, kendilerine hak veriyorum, bu cümlemi de iyi anlasınlar. Alçakça yaklaşmak zorundalar, mertçe yaklaşmak suretiyle zaten bize bir şey yapamazlar. Mert olmak demek, hakkın yanında, haklının yanında durmak demektir. Şimdi bunlar gelip de, “siz haklısınız ve doğrusunuz ama biz, size zulüm ediyoruz, buna mecburuz, o yüzden iftira atmak zorundayız” diyecekleri yok. Tabii ki namert yaklaşacaklar. Ya teslim olacaklar, “hakkın, hakikatin karşısında doğrusun” diyecekler, başka çaresi yok. Ya da namertçe yaklaşacaklar, alçaklık yapacaklar. İkincisini tercih ediyorlar ama ne zaman alçağın kazandığı görülmüş? Hakikatler er ya da geç ortaya çıkmış. Güneşi balçıkla sıvayamamışlar. İftiralar, iftira atanı bulmuş. Kazanç elde edebilecekleri ümidine kapılmasınlar, onlar bir kez daha namertliklerini katmerlemiş oldular.

SOSYAL MEDYA DA, TOPLUM DA BUNU YEMEDİ!

“3 milyonluk vurgun” haberine gelince, ben Twitter'da da yazdım. Ufak bir şey atsaydın, belki birileri yerdi ama yemedi. Sosyal medya da, toplum da bunu yemedi. Hani derler ya; “yersen!” öyle gibi oldu. “3 milyonluk vurgun varmış Furkan Vakfında, yersen” kimse de yemedi. Ufak ataydın belki yerdi birileri ama kimsede yemedi. Bizim durumumuz ortada, ne şahıslarımızın ne dernek binalarımızın, lüksü, gösterişi, şatafatı olan hiçbir yerimiz yok. Bu kadar paranın içerisinde boğulan kimsemiz yok. Ayrıca vakıf binalarımız da kiradır.

BU HABERİ ORTAYA KİM ÇIKARTTI?

Bu ilk emniyet sorgusunda da yok zaten. İlk başta sorulmadı, bir ay sonra mı ortaya çıktı? Ayrıca bunu ortaya kim çıkarttı? Bunun hepsi, namertliği ortaya koyuyor. Daha bu konuda bize, avukatlarımıza böyle bir soruşturma gelmemişken, o hainliği yapan o ajans kimse, içerdeki, emniyetteki o köstebekler kimse, ben emniyete de, savcılığa da söyledim. Emniyetin önündeyken kaç defa oradaki emniyet amirlerine de söyledik "bakın bize gizli dediğiniz dosya hakkında basına bilği sızdırılıyor. Bize “gizli” diyorsunuz, biz burada 24 saat kapının önünde bekliyoruz, gece gündüz burada bekliyoruz, bize bir bilgi kırıntısı vermiyorsunuz!” Biz vakfın kasasının fotoğraflarını medyadan görüyoruz, böyle bir şey olabilir mi? İçinizde bu kadar bariz bir ajanın barındırılması nasıl bir şey? Ben bunu anlamıyorum. Demek ki bundan birinin haberi var, içerdekiler bunu hiç mi fark etmiyor? “Bu operasyon gizliydi, sen bunun bilgisini nereden aldın?” Bu medyaya hiç mi sorulmuyor? “Sana bunu kim söyledi?” diye, hiç mi bunun peşinde düşülmüyor? Bu kadar ortada kalmış bir mesele mi bu? Bu kadar mı normalleşmiş bir mesele bu? Ben bunu anlayamıyorum. Bunun hesabını soran bir tane adam yok mu? Bu haberi kim sızdırıyor? Demek ki yok!

Vakfa kayyum atanmış, biz medyadan duyuyoruz. Kasa açılmış, biz medyadan duyuyoruz, görüyoruz! Yandaş medyadan görüyoruz, aynı kanaldan, aynı haber ajansından gidiyor! O haber ajansıyla il emniyet teşkilatı içerisinde büyük işler dönüyor! Demek ki alışveriş gerçekleşiyor, ya da birileri eğer buna gözü yumuyorsa, görünmüyorsa, çaresine bakılsın. Tek bizde mi oluyor bu? Başkalarında da oluyordur, biz bunu açıkça gördük. Daha bize, hiç ulaşmayan konular, medyada geziyor. Bir şey dönüyor. Bir ajans birileri ile irtibatlı olarak sızdırma yapıyor. Böyle bir şey var mı? Biz bilmiyoruz.

BİZİM BÖYLE BİR MEBLAĞIMIZ YOK!

Emniyet, o vakıf baskınında sonra kaç defa hukuksuz arama gerçekleştirdi. Yanlarında kimse olmadan, bir sürü kişi girdi çıktı. Ben emniyeti itham etmiyorum ama kimin girip çıktığı bilgisini bize verilmedi. Biz giremedik vakıf binamıza onlar girdiler, çıktılar. Bir ay sonra bir şey ortaya çıkıyor, o zaman da yaptığımız açıklamalarda avukatımız da söylemişti, bundan sonra vakıftan çıkacak herhangi bir iddiayı kabul etmiyoruz. Çünkü hukuksuz aramalar gerçekleşiyor, demiştik. Bu sözlerimizle emniyet teşkilatını itham etmiyoruz, onlar koydu, demiyoruz ama biri koydu belki de, ben nereden bilebilirim? Bir de böyle bir şey yok. Bizim böyle bir meblağımız yok! Hiçbir zaman olmadı da. Bir suç örgütüne aktarılmış (!) Şu suç örgütünün de ne olduğuna bir karar verseydin de, ondan sonra böyle bir haber yapsaydın! 4 tane suç örgütü aynı anda ortada geziyor! Hepsi birbirinden garip, farklı suç örgütleri, anlamak mümkün değil! Adını bile söylemekten aciz kalmışlar, çünkü ispatlı, delilli, ortada hiçbir şey yok. Hiç biriyle irtibatta olduğumuzu tespit edemiyorlar! Birinden birini de tercih edemiyorlar, böyle garip bir durum… Atsınlar atabildiklerini!

ATABİLDİĞİNİZ ATIN ORTAYA, HAKİKAT ORTAYA ÇIKTIĞINDA ZATEN HEPSİNİ YUTUP, GÖTÜRECEK!

Musa Aleyhisselam’a, Firavun ‘un karşısına geçip, demiş ki sihirbazlara, bana karşı elinizde ne varsa atın ortaya! Sonra hepsi atıyorlar, yalan dolan, göz boyama, yılan gibi görülen, o sihir malzemelerini hepsini atıyor ortaya, Musa Aleyhisselam’a da asasını ortaya atması söyleniyor Rabbimiz Teâla tarafından ve asa, ejderhaya dönüşüyor, hepsini yutuyor. Hakikat böyle bir şey. Bunu böyle kıyas edebilirsiniz. Atabildiğiniz atın ortaya, hakikat ortaya çıktığında zaten hepsini yutup, götürecek! Bunun başka çaresi yok! Bu da öyle, tamamen göz boyaması, algı operasyonu. Bu da en kısa zamanda ortaya çıkacak İnşallah. Çok da beklemeyecek. Aynı, o hikâyede olduğu gibi, ben de şimdi diyorum ki; atabildiğiniz ne varsa atın ortaya, bundan kimsenin korkusu yok, korkumuz yok! Vallahi billahi de korkmuyorum, bunu öylesine de söylemiyorum. Gerçekten de ben bu haberi duydum, kalbinde zerre kadar korku oluşmadı. Bunu nasıl temizleyeceğiz, aman nasıl kurtulacağız, kendinizi bundan nasıl arındıracağız, insanlar buna inanacak mı, inanmayacaklar mı? Zerre kadar bir endişe de hissetmedim. Bundan sonra da ne varsa ellerinde atsınlar ortaya, Ben, o hakikatin gün yüzüne çıkacağı günü bekliyorum. O yüzden de korkmuyoruz çok şükür.