Siyaset çiçekleri leş kokuyorsa nedendir?

Akif Beki yazdı.

Eklenme Tarihi: 17 Mar 2025
3 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 17 Mar 2025
Siyaset çiçekleri leş kokuyorsa nedendir?

Misk, yerini belli eder; derler. Etmez mi...

Güzel kokuyu hemen fark eder, geldiği tarafa yönelirsiniz.

Ama bütün çiçekler misk gibi kokmaz. Çürümüş ceset gibi pis kokanları da var. Leş çiçekleridir onlar.

Ve bir yerde leş çiçekleri çoğalıyorsa orada leş seven haşeratın çokluğunu gösterir.

Çünkü çiçekler, üreme tozlarını etraflarında kime taşıtabilecekse onu çekecek kokuyu salar. Leşçi sineklerin sardığı bir çevrede açmışsa çiçek ne yapsın.

Siyasi partiler de bu açıdan çiçeğe benzer, kendilerini kime taşıtmak istiyorsa onu davet eder kokuları. Tek farkları, siyasi partilerinki bir seçimdir. Çiçeklerdeki gibi türlerinin devamı yani hayatta kalma mecburiyetinden değil.

Dışarıda taze bir bahar havası esiyor. Siyasete çöreklenen demagoglardansa zehir gibi kokular gelmeye devam ediyor, burun direklerini çatırdatan kokular.

Vaziyet ortada.

TÜİK, 2024 raporunu açıkladı. Yaşlı nüfus, son 5 yılda yüzde 20'den fazla artmış. 65 yaş üstündekiler, nüfusun yüzde 10'unu geçmiş. Doğum oranlarındaki düşüş nedeniyle hızla yaşlanıyoruz.

Üstelik yalnız yaşayan, tek başına hayata tutunma mücadelesi veren yaşlıların sayısı 1 milyon 750 bini aşmış. Evde ölseler bedenleri çürüyene kadar komşularının haberi olmuyor, arayan soranları yok, diye bir zamanlar kınadığımız Avrupa toplumlarına dönüşüyoruz.

Ancak buraya nasıl geldiğimizi, nerede yanlış yaptığımızı tartışmaya ve çözüm aramaya yanaşmıyor bir taraf.

Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sahnede 92 yaşındaki bir ihtiyara el öptürmesini konuşmaya çağırın, ikiletmezler. İktidarı boş lâf ebeliğiyle peynir gemisi yürütmek sandıkları için öbürü işlerine gelmiyor, bunu köpürtmeyi seviyorlar.

Örf ve âdetlerimize uygun mu, hani Erdoğan anne ve babalarla öğretmenlerden başkasının elini öpmeye karşıydı, acaba Cumhurbaşkanı'nın dalgınlığından mı kaynaklandı, yoksa bilerek miydi, iktidar rehavetinden mi?...

Bu fotoğraf üstüne konuşulmaz, demiyorum. Yalnız, muhalefetle oturup bunu saatlerce konuşsa doymayacak demagogların, geleceğimizi karartacak yaşlanma sorunumuzla ilgili tek kelimesi yok mu?

Ya milletin onca hayati sorunu arasında siyasi çekişmenin getirilip İmamoğlu'nun diplomasına sıkıştırılmasına ne demeli!

Tren biletinden kreş ücretine, yiyeceği etten giyeceği elbiseye milletin hayatı, son 3 yılda resmi enflasyonun iki katından fazla pahalanmış. Taş mı yesin, evde mi otursunlar? Ona sıra gelsin istenmiyor.

Emeklinin bayram ikramiyesine bin lira zam, çok bile görülürken... Eve çağırdığı tesisatçı, yaşanan gerçek enflasyonu fiyatına yansıtırsa fırsatçı, vurguncu diye boykot etsin mi, etmesin mi?

Tok, acın hâlinden anlamayınca pek de iyi kokmuyor.

Kötü koku da misk gibi saklanamaz, anında belli eder yerini.

Haksızlıktan, hukuksuzluktan bahsettiniz, mızrak da çuvala sığmıyor ve savunulacak gibi değilse demagogların çöp kokusu, çok daha ağırlaşıyor. "Seni Müslüman sanırdık, İslam düşmanlarını mı savunuyorsun" diye metan gazına boğuyorlar ortalığı.

İslam'ı artık nasıl bir din sanıyorlarsa... Yolsuzlukla mücadele, haksızlığa karşı çıkmak, kanun önünde eşitlik, dürüstlük ve adâlet istediniz diye Müslümanlıktan dahi atmaya kalkıyorlar sizi. Sanki kitapları mı var da Müslümanlık satıyorlar, anlaşılır şey değil. Dininize küfreden bari Müslümanlığı bilse gam yemeyeceksiniz.

Evet, siyasi partiler de iktidarlar da bir yönüyle çiceklere benzer. Fakat etrafları, bataklık gazı salan ucuz demagoglarla sarıldığı için yaymazlar o kokuyu. Yaydıkları koku yüzünden etraflarına üşüşür ucuz demagoglar.