Siyasetin şiddet dili

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na Erzurum’da militan bir grubun taşlı saldırısı, hiçbir gerekçeyle hafife alınamaz. Bu çirkin saldırı elbette Erzurum’un tertemiz yüzünde bir toz hükmünde bile değildir. Fakat , özellikle Soylu’ya bağlı polisin seyirci kalması siyasetin alnındaki kara lekelerden biridir. Bizim siyasi tarihimiz, belirli sosyo-kültürel sebepler yüzünden aşırı kutuplaşma ve şiddet diliyle doludur. 1970’lerdeki terör cinneti … Siyasetin şiddet dili Devamı »

Eklenme Tarihi: 09 May 2023
3 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 09 May 2023
Siyasetin şiddet dili

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na Erzurum’da militan bir grubun taşlı saldırısı, hiçbir gerekçeyle hafife alınamaz. Bu çirkin saldırı elbette Erzurum’un tertemiz yüzünde bir toz hükmünde bile değildir. Fakat , özellikle Soylu’ya bağlı polisin seyirci kalması siyasetin alnındaki kara lekelerden biridir.

Bizim siyasi tarihimiz, belirli sosyo-kültürel sebepler yüzünden aşırı kutuplaşma ve şiddet diliyle doludur. 1970’lerdeki terör cinneti ve 12 Eylül darbesinin yasak ve zulümleri siyasetimizde itidalin değerini hissettirmiş, dehşetli kavgalar yapan liderler medeni tartışma ve uzlaşma örnekleri olmuşlardı.

Bunu ilk bozan 28 Şubatçılar oldu, ikinci bozan da iktidarının son on yılında Erdoğan’ın kendisini eleştirenleri veya “laf dinlemeyen”leri ihanetle suçlayan dili oldu. “Vatanı satmak… dış güçlere hizmet etmek… terör işbirlikçisi” hatta “camilerimizi yaktılar… kirlettiler… Kandilden emir alıyor…” gibi kitlelerin doğrudan hassasiyetlerine ‘dokunan’ öfkeli suçlamalar…

ÇUBUK OLAYI

Çubuk’ta şehit cenazesine katılan Kılıçdaroğlu, kalabalıkların “PKK’lı istemiyoruz” çığlıklarıyla linç girişimine maruz kalmıştı. (21 Nisan 2019)

Ölçüsüz ve kanıtsız suçlamaların tabanda ne tür duygular yarattığı açık değil mi?!

Cumhurbaşkanından geçmiş olsun demesi, saldırıya tepki göstermesi, vatandaşı itidale davet etmesi beklenirdi, değil mi? Hayır… Yandaş medya saldırıyı alkışladı. Cumhurbaşkanı tek kelimeyle kınamadı.

Sadece parti sözcüsü Ömer Çelik aynı gün, “her türlü şiddet eylemini kınıyoruz. Sayın Kılıçdaroğlu’na geçmiş olsun diyoruz… Sorumlular hakkında yasal işlem yapılacaktır” diye konuştu.

Fakat Cumhurbaşkanı, sonra, bu saldırının videosunu AK parti grubunda, dolayısıyla canlı yayınlarda izletti ve bunu “Kılıçdaroğlu millete hesap verecek” diye konuştu.

Gazeteciler, politikacılar yol ortasında dövüldü, tek kelime tepki göstermedi.

Saldırının tepki görmeyeceği kanaati böyle oluştu.

AKŞENER’E SALDIRILAR

Erdoğan, CHP’ye karşı, tarihi travmaları kaşıyarak, bütün sağı kendi etrafında birleştirmek istiyordu. Yüzde 52 oy alabiliyordu nitekim…

MHP ile anlaşınca daha fazlasını beklemiş olmalı. Ama Meral Akşener, özellikle şehirli ve eğitimli milliyetçi seçmen kitlesini alarak İYİ Parti ile bu beklentiyi boşa çıkardı.

2019 seçimlerine giderken Erdoğan Akşener’i hapisle tehdit etti:

“Birileri şu an cezaevinde süre dolduruyor aynı yola sen de düşebilirsin. Neden? Cumhurbaşkanı’na iftira atamazsın. Hanımefendinin kaçacak deliği de yok. Çünkü o milletvekili de değil. Onunla hemen hesaplaşacağız. Onun hesabı ağır olacak.” (9 Mart 2019)

Prof. Dr. Yaman Akdeniz’in araştırmasına göre, Cumhurbaşkanı’na hakaret iddiasıyla Şubat 2022’ye kadar açılan soruşturma sayısı 160 bindir! Bunun 35 bini ceza yargılamasına dönüşmüştür! Bunun nasıl bir tehdit mekanizması olduğu açık değil mi?

Akşener Rize’ye gittiğinde “PKK ile ne işiniz var” denilerek çirkin davranışlara maruz kaldı. Taban nasıl husumetle şartlandırıyor, belli.

Cumhurbaşkanı’nın olayla ilgili sözleri:

“Gelin hanıma gayet güzel ders veriliyor. Yine dua et ki gelin hanıma çok ileriye gitmeden ders verdiler. Bu da Rizelinin edebini adabını gösterir. Bunlar senin iyi günlerin.”

Ve “Meral Hanım… Benim adım Recep Tayyip soyadım da Erdoğan… Konuşurken buna göre konuş. Beni kendinle uğraştırma.” (29 Mart 2013)

GÜÇ HIRSI

Kılıçdaroğlu da Akşener de tabii ki geri adım atmadılar. Fakat Erdoğan’ın muhalefeti şeytanlaştırarak tabanını motive etmek, muhaliflerde ise korku ve yılgınlık yaratmak istediği açık.

Bu sayede dirençli, mutlak itaat ve sadakat halinde bir taban yarattı ama ülkeyi kutuplaştırdı, yatırım güvenliğine de zarar veriyor bu gerilim… Bu siyaset yüzünden iktidar merkez sağ seçmenleri kaybetti. İşte otoriter popülist iktidarların bulunduğu ülkelerden sadece Türkiye’de canlı, dinamik ve kalitatif bir toplumsala muhalefet var.

Erdoğan MHP tarafından “hain” diye suçlanırken, tek başına yüzde 52 oy alabiliyordu. Bugün MHP + HÜDA PAR desteğiyle seçim alması çok zor.

Aklın da vatanseverliğini de tarihinde verdiği ders bellidir: Savaşmıyoruz, seçim yapıyoruz. Herkes güç hırsını aklın, ahlakın, mesuliyetin gerisinde tutmalıdır.