Siyonistlerin “aşırı” olarak tanımlanan ve kendilerini “Tapınak Cemaatleri” diye isimlendiren bazı grupları, yahudilerin Pesah ve Fısıh Bayramı olarak da isimlendirilen Hamursuz Bayramı münasebetiyle Mescidi Aksa’nın alanı içinde kurban kesmelerine izin verilmesi talebiyle günlerden beri kampanya yürütüyordu. Bu amaçla açıklamalar yapıyor, duvarlara ilanlar asıyorlardı.
Aynı faaliyeti geçen yıl da yapmış ancak Müslümanların buna izin vermeyeceklerini, bunu engellemek için canla başla mücadele edeceklerini ortaya koymaları üzerine işgal rejimi yahudilerin kurbanlarının Mescidi Aksa sahasına sokulmasına izin vermeme kararı almak zorunda kalmıştı. Ama bunun intikamını almak amacıyla da Mescidi Aksa’yı basmış ve içeride ibadet edenlere saldırıda bulunmuş, birçok kişiyi yaralamış, birçoklarını da gözaltına almışlardı.
Irkçı siyonist cemaatlerin bu hafta çarşamba günü Mescidi Aksa’ya büyük çaplı bir baskın planladıklarına dair açıklama yapmaları ve kurbanlarını Mescidi Aksa sahası içine sokmalarına izin verilmesi konusundaki ısrarlarını sürdürmeleri üzerine de salı günü akşamdan çağrılar yapılarak bu kutsal mabede toplanılması ve içinde itikafa girilmesi istendi. Bu çağrılar karşılık buldu ve çok sayıda Müslüman burada itikafa girdi.
Ancak işgal rejimi güçleri gece yarısından itibaren Mescidi Aksa’yı basıp vahşice saldırıda bulunarak itikafa girenleri zorla çıkarmak için şiddete başvurdu. Kıble Camisi olarak da isimlendirilen büyük caminin içine gaz bombaları attı ve itikafa girenlere ateş ettiler. Namaz kılanlara müdahale etti ve onları zorla sürükleyerek çıkarmaya çalıştılar. Bu arada bazı kapıları kırarak, dolapları devirerek, mushafları etrafa savurarak tam bir arsızlık sergilediler. İtikafa girmiş olanlardan yüzlerce kişiyi de gözaltına aldılar.
İşgalciler bu kadarla yetinmeyerek sabah namazına doğru yeni bir baskın gerçekleştirdi ve namaz için toplananlara karşı yine vahşice saldırılarda bulundular.
İşgal güçlerinin bütün bu saldırıları düzenlemelerindeki gerekçeleri ise bu yıl Ramazan ayında Mescidi Aksa’da uzun süreli kalınmasına izin verilmeyeceğine dair karardı. İşgal yönetiminin böyle bir karar almasının amacı bu yıl Ramazan ayında burada itikafa girilmesine engel olmaktı. Çünkü itikaf namaz, zikir ve tefekkür amacıyla en azından bir namaz vaktinden daha uzun süre camide kalma ibadetine deniyor. İlim adamları en az süresi hakkında farklı görüşler beyan etmiş olsalar da itikafa girenler en az 24 saat, çoğunlukla da 10 güne kadar camiye kapanıyor, zorunlu ihtiyaçları haricinde dışarı çıkmıyor, dünyevi işlerle uğraşmayıp sadece namaz, Kur’an tilaveti, zikir ve tefekkürle meşgul oluyorlar. Bu ibadetin diğer zamanlarda da yapılması mümkün olmakla birlikte Resulullah (s.a.s.)’ın özellikle Ramazan ayını tercih etmesine binaen çoğunlukla bu ayda yapılması tercih ediliyor.
İşgalcilerin bu yıl Ramazan’da itikafı engelleme yönünde karar almalarının asıl sebebinin ise yahudilerin Hamursuz Bayramı’nın Ramazan’a denk gelmesini de bahane ederek bu ayda Mescidi Aksa’ya baskınlarını artırma hazırlıkları yapmaları olduğu yorumlarda dile getirildi.
Ancak siyonist işgal yönetiminin böyle bir karar alabilme cüreti göstermesinde Ürdün’ün Akabe şehrinde 26 Şubat’ta düzenlenen sözde güvenlik zirvesinde alınan kararların önemli rolü olduğuna da yine muhtelif yorumlarda dikkat çekildi. Söz konusu zirvede bu yılın Ramazan ayında Mescidi Aksa’da uzun süreli kalınmasına izin verilmemesi yönünde karar alındığı dile getirildi.
Anlaşmalara göre Mescidi Aksa ve Kudüs’teki İslami vakıflar Ürdün’ün Vakıflar ve İslami İşler Bakanlığı’na bağlıdır. Yani Ürdün hükümeti, Mescidi Aksa’ya ve Kudüs’teki İslami vakıflara sahip çıkma, buralara yönelen tehlikelere karşı durma, buraların görevlilerinin maaşlarını tedarik etme sorumluluğunu üstlenmiştir. Ama ne yazık ki o, işgalci siyonistlerle perdenin arkasında anlaşmalar imzalayarak Kudüs’teki İslami mirasa yönelik tehlikenin artmasına yol açıyor.