Siyonisti ne durdurur?

Ahmet Varol Bir konuda gayret, bilinç, duyarlılık ve tavırla başlar. Siyonist vahşeti durdurmak için herkesin ne yapması ve ne yapabileceği konusunda kafa yorması için en başta Filistin davasının önceliğini ve siyonist tehdidin ciddiyetini görmesi gerekir. Gazze’ye yönelik son saldırı da gösterdi ki bugün siyonist işgal İslam alemi açısından Moğol istilası gibi son derece ciddi bir … Siyonisti ne durdurur? Devamı »

Eklenme Tarihi: 22 Ara 2023
3 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 22 Ara 2023
Siyonisti ne durdurur?

Ahmet Varol

Bir konuda gayret, bilinç, duyarlılık ve tavırla başlar. Siyonist vahşeti durdurmak için herkesin ne yapması ve ne yapabileceği konusunda kafa yorması için en başta Filistin davasının önceliğini ve siyonist tehdidin ciddiyetini görmesi gerekir. Gazze’ye yönelik son saldırı da gösterdi ki bugün siyonist işgal İslam alemi açısından Moğol istilası gibi son derece ciddi bir tehlikedir. Bu tehdidin de yayılmacı emelleri var ama şimdiye kadar önünde duran en ciddi engel Filistin direnişi oldu. Ama bu direnişi sadece Filistin halkına ve hayatlarını ortaya koyarak kararlılıkla direnen mücahitlere bırakmamak, onların dava ve direnişlerine hep birlikte sahip çıkmak gerekir.

Bunun için en başta “ben” değil “biz” diyerek işe başlamamız gerekir. Evet, siyonist işgalci küresel emperyalizmin farklı unsurlarını arkasına alarak savaşı sürdürüyor. Ama onun sergilediği vahşeti yadırgayan, insanlığa yakıştıramayan, buna mutlaka karşı çıkılması gerektiğini düşünen duyarlı insanlar dünyevi çıkarlar için işgalci vahşetin üstünü örtmeye çalışan, fıtratları yani mayaları bozulmuş kişilerden daha çoktur. Yani onlar birtakım kilit noktaları ele geçirmiş olsalar da “biz” sayıca çoğuz. Bilinç ve duyarlılık sahaya taşınırsa insani değerleri önemseyen insanlık vahşetin arkasında duran canavarlara üstün gelecektir. Ama bunun için hiç kimsenin kendini yalnız görmemesi, büyük bir kitlenin ihmal edilemeyecek bir parçası olduğuna inanması gerekir.

Görevler sıralamasında başa fedakarlığı koymalıyız. Filistin halkı siyonist vahşete karşı büyük bir fedakarlıkla direniyor. Biz de kendi çapımız ve imkanlarımızla bu fedakarlığa katkıda bulunabiliriz. Siyonist vahşet karşısında vicdanları harekete geçenlerin birçoğu katilleri durdurmak, mağdurların yaralarını sarmak, bebeklere süt ve mama vermek, açlıktan ölümle karşı karşıya olanları doyurmak için sahada olmayı arzulamaktadır. Ama şimdilik çoğumuzun buna imkanı yok. Öyleyse imkanlarımızla katkıda bulunalım.

Fiili katkı imkanlarından yoksun olanların yapabileceklerinin arasında ikinci sırada maddi fedakarlık yer alır. Lüks harcamaları olanlar şimdilik bazı lükslerine ara vererek tasarruflarıyla katkıda bulunabilirler. Gelirleri bu tür lükslere yetmeyenler de kendilerini sorumluluk dışında görmemeli. Örneğin sigara içenler şimdilik tümüyle vazgeçemiyorlarsa bile miktarını yarıya düşürerek yarısını mazlumlara destek için harcamak suretiyle hem kendilerine hem de mazlumlara iyilik edebilirler. Bundan hareketle herkes kendine göre bir formül geliştirebilir. Ama herkes mutlaka maddi imkanlarıyla bu mücadelenin içinde yer almalı.

Duyarlılık bilgilendirmeyle artacaktır. Geçmişte bilgilendirme imkanları genellikle medya organlarına hakim olanların elindeydi. Ama artık şartlar çok değişti ve bütün herkes bilgilendirme, duyarlılık dairesini genişletme mücadelesinin içinde fiili olarak yer alabilmektedir. Sosyal medya elbette önemli. Ama sadece sosyal medyayı kastetmiyorum. İşe yarayacak ve doğruluğuna kanaat ettiğiniz bilgileri derleyip bire bir görüşmeler yoluyla arkadaşlarınıza aktararak da bu mücadelenin içinde yer alabilirsiniz. Geçmişin sosyal medyası rivayetti. Tabii rivayette doğru bilgiyi aktarma hassasiyeti korunamadığından yanlış bilgilerin aktarılması da mümkün olabiliyor. Bizim doğru bilgileri yayma duyarlılığımızı korumamız gerekir. Siyonist zulüm ve vahşetin tanıtılması konusunda doğru bilgi bize yeter. Yalanlara ihtiyaç duyanlar bu vahşeti icra edenler veya onları destekleyenlerdir. Ama bilgilendirme çalışmalarında sürekli karamsarlığa iten bilgileri yaymakla kalmamalıyız. Aynı zamanda orada bu korkunç zulme kararlılıkla direnenlerin mücadele ve başarılarını da aktarmalıyız ki insanlar geleceğe ümitle bakabilsin ve orada sürdürülen mücadeleye destek vermenin bir anlamı olduğunu düşünsün. Bu konuda da mübalağa ve yalana ihtiyacımız yok. Doğrular işimizi görür. Yalana ihtiyaç duyan kendi askeri kayıplarını gizlemek zorunda kalan işgalcidir.

Devam edeceğiz inşallah.