‘Son mermi’

TÜİK enflasyonu açıkladı; son yirmi dört yılın zirvesinde: Eylül ayında yüzde 3 artmış, yıllık olarak yüzde 83.45. Üretici fiyatlarında ise artış yüzde 151 olmuş ki bu önümüzdeki aylarda raflara yansıyacak.Bu vahim rakamlar üretim ve turizm mevsimi olan yaz aylarını yansıtıyor! Cumhurbaşkanı Erdoğan faiz indikçe enflasyon da düşecek dememiş miydi? Ama faizi indirttikçe TL değer kaybediyor, … ‘Son mermi’ Devamı »

Eklenme Tarihi: 04 Eki 2022
3 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 04 Eki 2022
‘Son mermi’

TÜİK enflasyonu açıkladı; son yirmi dört yılın zirvesinde: Eylül ayında yüzde 3 artmış, yıllık olarak yüzde 83.45. Üretici fiyatlarında ise artış yüzde 151 olmuş ki bu önümüzdeki aylarda raflara yansıyacak. Bu vahim rakamlar üretim ve turizm mevsimi olan yaz aylarını yansıtıyor!

Cumhurbaşkanı Erdoğan faiz indikçe enflasyon da düşecek dememiş miydi? Ama faizi indirttikçe TL değer kaybediyor, enflasyon yükseliyor.

Sorun şu: Maliyeti olmayan bir finansman mümkün mü? Faiz deyin veya Erdoğan’ın bazan söylediği gibi “getiri” deyin yahut başka bir ad bulun, bu mümkün değil. Onun için Erdoğan emirle faiz indirdikçe, piyasaların güveni sarsılıyor, döviz de faiz de yükseliyor.

YİNE DIŞ GÜÇLER

Enflasyona da ekonominin zorunlu ihtiyacı olan finansmana da çareyi sermaye arzını artıracak politikalarda aramak gerekir, değil mi? Fakat Erdoğan uyguladığı iktisadi ve kurumsal politikalardaki yanlışları görmüyor, “yanlışlarımız devede kulak” diyor zaten. Erdoğan’a göre iktisadi sorunlarımızın sebebi dış güçler… Dünkü “Katılım Finans” toplantısında da bunu tekrarladı:

“Son 8-9 yıldır Türkiye’yi yönetilebilir olmaktan çıkarmak için kumpastan, darbeye her yolu denediler. Bu sinsi saldırıların son mermisi ekonomimize sıkıldı…”

Halbuki Erdoğan’ın bahsettiği bu siyasi olaylar içinde en vahimi darbe teşebbüsüydü ama ekonomimizi sarsamamıştı. Nitekim bizzat Başbakan Binali Yıldırım, darbe teşebbüsünden on gün sonra şu açıklamayı yapmıştı:

“Öyle ekonomiyi alt-üst edecek, bütün değerleri alt-üst edecek bir değişim yaşamadık. Hafif borsada düşüş var, kurda hafif bir yukarıya doğru hareketlenme var. Faizde de politika faizinde de çok hafif bir kıpırdanma var. Ama bunlar geçici…” (Bloomberg, 25 Temmuz 2016)

Erdoğan ekonomik sorunlar konusunda, yanlış politikalarını gözden geçirecek yerde, böyle “dış güçler, saldırı, tuzak, son mermi” gibi kavramlarla konuştukça, piyasaların doğru politikalar beklentisi daha da zayıflıyor.

ÜÇ YIL İÇİNDE

Sayın Erdoğan, 2019 yılının son günlerinde enflasyon konusunda şu değerlendirmeyi yapmıştı:

“2020 içinde inşallah tek haneliye gidiyoruz. Tek haneliye gidiş zaten olumlu gelişmelerin alametidir. Türkiye şu anda zaten faiz ve enflasyondaki gelişmeleri ile bu toparlanmaların neticelerini almaya başladı. Faiz bu şekilde düşünce şu anda yatırımlar da artmaya başladı. Gerek kamu bankaları gerekse özel bankalar kredi musluklarını girişimciye açıyorlar…” (20 Aralık 2019)

Fakat rasyonel iktisadi kaynağı olmayan “kredi muslukları”nı açmak enflasyonu 2020’de yüzde 12’ye, 2021’de yüzde 36’ya çıkardı, 2022’de İkinci Dünya Savaşı döneminin seviyesine fırlattı. Merkez Bankası’nın eski başekonomisti Prof. Hakan Kara dün şöyle diyordu:

“99 yıllık Cumhuriyet tarihinin en apansız enflasyonu 2. Dünya savaşında yaşanmıştı. Rekoru kırmak epistemolojik heterodoks nöro ekonomi modeline nasipmiş.”

Şimdi “benim partim” taassubunu bir tarafa bırakıp “kendi aklım”la, bağımsız düşünelim: 2019-2022 savaş mı var, darbe teşebbüsü mü var? Öyleyse “tek haneye iniyor” denilen enflasyon neden İkinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye’nin yaşadığı enflasyon seviyesine çıkmış, hatta bir tık üstüne?.. Böyle düşünüp yanlış politikaları düzeltmeye gitmek yerine “saldırı, dış güçler, tuzak, son mermi” deyince, olmuyor işte!

‘BİZİM MEDENİYETİMİZDE’

Görüldü ki “nass” demekle de olmuyor. Faizi de enflasyonu da aşağıya çekmenin yolu modern iktisat ilminde yazılıdır fakat iktidar kabul etmiyor, “heteredoks” denilen kaygan, muğlak, sebep-sonuç ilişkileri belirsiz politikalar uyguluyor, neticesi ortada… Tahminlerinin tutmaması da bu yüzden zaten.

Sayın Erdoğan’ın şu konuşmasını da not almıştım:

“Faizin bizim medeniyetimizin içerisindeki yeri de bellidir. Onu sonra açıklayacağım.” (5 Ekim 2019)

Henüz açıklamadı. Benim iktisat tarihinde okuduğuma göre Osmanlı’da gerek kişiler arasında, gerek devlet işlemlerinde faiz çok yaygındı ve maalesef Avrupa’daki faizin üç dört katıydı! Çivizade’den başka bir tek Şeyhülislam itiraz etmemişti. Bir gün Abdülhamit dönemindeki faizi yazacağım.

Selçuklu tarihinin en büyük isimlerinden merhum Prof. Osman Turan da Selçuklular zamanında faiz işlemlerini belgeleriyle yayınlamıştı.

Rasyonel politikalara dönüşten başka yol yok.