21. yüzyıl boyunca ekip çalışması modern çalışma ortamının tanımı haline geldi. Öte yandan kimi araştırmalar bunun tersini söylüyor. İnsanlar gruplar halinde bir araya geldiğinde genellikle en az bir üye gevşer. Bu durum sosyal kaytarma / aylaklık ya da Ringelmann Etkisi olarak isimlendirilir.
Öğretmeninizin sizin diğer 10 arkadaşınız ile birlikte bir proje yapmanızı istediğini düşünün. (Öğretmen yerine iş yerinizdeki bölüm müdürünü de koyabilirsiniz.) Bu işi tek başınıza yapmak zorunda kalsaydınız, işi öncelikle bölümlere ayırır ve hemen çalışmaya başlardınız. Bununla birlikte, bir grubun parçası olduğunuz için muhtemelen bir miktar kaytaracaksınız. Sonuçta projenin her kısmıyla ilgilenmenize artık gerek yok. Gruptan bir başkası bu işi sizin yerinize zaten yapacaktır.
Gerçekten pek çok ekip çalışmasında, bazıları yükün olabildiğince çoğunu üstlenerek işe katkıda bulunurken, bazıları da aslında öyle olmasa da sadece çok çabalıyormuş gibi davranır. Başkalarıyla çalışmanın başarının üzerindeki etkilerini ilk olarak 1880’li yıllarda Fransız bir ziraat mühendisi olan Max Ringelmann (1861-1931) incelemiştir. Bu yüzden sosyal kaytarma Ringelmann Etkisi olarak da bilinir.
Sosyal Kaytarma Nedir?
Ringelmann etkisi ile ilgili orijinal deneyden bir kareMaximilien Ringelmann Fransız ziraat mühendisliği profesörüydü. Tarım makinelerinin test edilmesi ve geliştirilmesiyle ilgileniyordu. Ringelmann’ın en dikkate değer katkıları, günümüzde hala dumanı ölçmek için kullanılan bir makine olan Ringelmann ölçeği ve sosyal psikoloji alanında sosyal kaytarma olarak bilinen Ringelmann etkisidir.
Ringelmann 1913 yılında, tarım işçilerinin üretkenliklerini nasıl en üst düzeye çıkarabileceklerini anlamak istiyordu. Bunun için de bir deney tasarladı. Deneklerden önce bireysel sonra da grup olarak basınç ölçere bağlı bir ipi çekmelerini istedi. Deneyinin sonunda her grubun toplam çekme kuvvetinin, her bireyin maksimum çekme kuvvetinin toplamına eşit olmadığını buldu.
Ringelmann deney sonucunda kişi sayısı ve performans arasında bu tablodaki gibi bir ilişki fark etmişti.Tek başına bir kişi ortalama 85,3 kg çekebiliyordu. Ancak, altı kişi birlikte 390 kg çekebiliyorlardı. Bu kişi başına 65 kg çekme gücü yani yaklaşık % 24’lük bir azalma anlamına geliyordu. Üstelik gruba katılan sayısı arttıkça da bireysel performans giderek azalıyordu.
Ringelmann, bulgularının kaynağını iki tür kayıpla ilişkilendirdi: koordinasyon ve motivasyon kayıpları. Koordinasyon kaybının ya da “çabaların eşzamanlı olmayışının” sosyal kaytarmanın temel nedeni olduğunu belirtti. Ringelmann’ın ilk bulgularından ve sosyal kaytarmanın atfedilen nedenlerinden ilham alan Amerikalı Sosyal Psikolog Bibb Latané ve meslektaşları, 1979’da konuyu tekrar incelediler ve fikri doğruladılar. Ancak nedenler konusunda daha detaylı açıklamalar ortaya koydular.
Ringelmann Etkisi Neden Gerçekleşiyor?
İnsanlar (ister tek başlarına ister başkalarının önünde) bir şeyler üzerinde çalıştıkları zaman bireysel çabaları kolayca gözlemlenip değerlendirilebilir. Öte yandan, insanlar başkalarının yanındayken genellikle bireysel çabaları çevrelerindeki insanların çabalarından kolayca ayırt edilemez. Bir konserdeyken alkış tuttuğunuzda (kimse ne kadar sesli alkışladığınızı söyleyemez) ya da bir bandoda bir müzik aleti çalıyorsanız (çaldığınız müzik aletinin sesi diğerlerine karışır gider) durum budur.
Bu bulgular, grupların nasıl örgütlenmesi gerektiği açısından önemlidir. Sosyal kaytarmayı azaltmanın en bariz yolu, her bir katılımcının çıktısını veya çabasını kolayca tanımlanabilir kılmaktır. Bu koşullar altında insanlar arkalarına yaslanıp işlerini başkalarının yapmasına izin veremezler, dolayısıyla sosyal aylaklık azalır.
Örneğin, çalışanlarının yada öğrencilerinin görece basit bir sorunu çözmesini isteyen bir yönetici yada öğretmen sonuçların değerlendireceğini aktarırsa bu durum başarıyı arttıracaktır. Bir çalışmada, grup üyelerinin ortak bir proje boyunca birbirlerine geri bildirim yapmaları sağlanmış ve bunu yapmanın sosyal kaytarmayı azalttığı anlaşılmıştır.
Net ve zorlayıcı hedefler belirlemek üyeleri gözden kaybolan grupların daha iyi performans göstermesini sağlar. Beklentiler düşükse veya bireyler hedefe değer vermiyorsa motivasyon azalır. Oysa ki bireylerin başarı beklentileri yüksekse ve aradıkları hedefin değerli olduğunu düşünürlerse aylaklık azalır.
Sosyal Kaytarma Ve Sosyal Kolaylaştırma Farkı Nedir?
Sosyal kolaylaştırma ve sosyal kaytarmanın tanımları birbiriyle çelişiyor gibi görünmektedir. Başkalarının varlığı performansa yardımcı oluyorsa bu duruma sosyal kolaylaştırma, ancak engellerse sosyal kaytarma denir. Ancak tanımlamaları anlaşılırsa, çelişmedikleri görülecektir.
Bir odada tek başınıza ders çalıştığınızı varsayım. Bu durumda ayaklarınızı masanın üzerine koymak da dahil olmak üzere, bir çok toplum içinde yapmayacağınız davranışı, farkında olmadan kendinizi yaparken bulabilirsiniz. Ancak odaya bir arkadaşınız girerse muhtemelen bu davranışların bir çoğunu yapmaktan çekinirsiniz. Bu kişi bir yabancı olsa bile durum değişmez. Yani bir biçimde başkalarının varlığından etkileniriz. Bu duruma sosyal kolaylaştırma denir.
Ancak sosyal kolaylaştırma işbirlikçi çalışmayı gerektirmez. Sosyal kolaylaştırma basitçe başkalarının da orada olmasını gerektirir; onların aynı hedefe ulaşmak için çalışmalarına gerek yoktur.
1908’de geliştirilen ve Yerkes-Dodson Yasası olarak bilinen görüşe göre, bireyin uyarılma düzeyi ile performansı arasında ilişki vardır.Sosyal kolaylaştırma, Yerkes-Dodson Yasası ve sosyal kaytarma dahil olmak üzere diğer bazı kavramlarla ilişkilidir. Yerkes-Dodson yasası, performansın bir görevin ne kadar kolay/zor olduğuna (veya bir göreve ne kadar aşina olduğunuza) bağlı olarak değişeceğini söyler. Yani çok iyi bildiğiniz ve provasını yaptığınız görevler için performansınız artacaktır. Öte yandan, karmaşık veya başarılı olmadığınız görevlerde performansınız daha düşük olacaktır.
Sonuç olarak
Ekip çalışmasının dinamikleri karmaşıktır. İşbirliği belirli bağlamlarda faydalar sunsa da zaman, doğruluk ve verimlilik arasındaki dengelerin dikkate alınması önemlidir.
Kaynak: Matematiksel