FATİH HASANEYN DE RAHMET-İ RAHMAN’A KAVUŞTU
Önceki yazıma Fatih Hasaneyn’in vefat haberini aldığım mesajla başlamıştım… “Dr. El Fatih Hasaneyn Muhammed Şerif, bugün 19 Ağustos 2024 Pazartesi günü saat 03.00’te vefat etmiştir… Allah rahmet etsin… Mekânı cennet olsun…” içerikli bir mesaj…
Bilahare gelen mesaj şöyleydi: “Bosna Hersek’in bağımsızlık mücadelesinde büyük emeği geçen, Aliya İzetbegoviç’in yakın çalışma arkadaşı Dr. El Fatih Hasaneyn Muhammed Şerif’in cenaze namazı 20 Ağustos Salı günü öğlen namazını müteakip Eyüpsultan Camii’nde kılınacaktır… Allah rahmet eylesin… Mekânı cennet olsun…”
Bu satırları yani bu yazıyı yazdıktan sonra cenaze namazı için yola çıkmış olacağım…
Önceki yazımda, çok yakın arkadaş olduğumuz Fatih Hasaneyn ile ilgili yazdığım kısa hülasayı bu yazımda biraz detaylandırarak devam edelim… ‘Srebrenitsa Soykırımı’ yani geçen yüzyılın son on yılında önce ‘Bosna Savaşı’ (1992-1995) sonra ‘Kosova Savaşı’ (1998-1999) süresince Balkanlar’da yapılan ‘soykırımlar’ söz konusu olduğunda akla gelebilecek ilk isimlerden biri, benim için ise en başta geleni El Fatih Hasaneyn Muhammed Şerif’tir…
Fatih Hasaneyn, Bilge Başkanımız Aliya İzzetbegoviç’in bana göre birçok yönden en yakın çalışma arkadaşı, sağ koluydu; ikisini de yakından tanıyanlar bunun böyle olduğunu iyi bilirler… Fatih Hasaneyn, 17 yaşında Sudan’dan Yugoslavya’ya yüksek öğrenim yani tıp tahsili için gittiğinde Aliya İzzetbegoviç ile tanıştı ve bir daha hiç ayrılmadılar; özellikle Bosna Hersek’in bağımsızlık mücadelesinde çok yakın çalıştılar… Benim de ‘Bosna ve Kosova Savaşları’ yıllarında ve sonrasında en yakın çalıştığım kişi Fatih Hasaneyn’di…
Fatih Hasaneyn, 1960’lardan itibaren hem Bosna Davası’nın hem de bütün Balkanlar’da yapılan İslâmî çalışmaların ana çekirdek kadrosundaydı… Müslümanların Bosna mücadelesini destekleyenler arasında öne çıkan isimlerin en başta geleniydi… Tıp eğitimi için Sudanlı öğrencilerden oluşan bir kafileyle Yugoslavya’ya geldi ve onlarla birlikte İslâmî bir çalışma ortaya koymak için çaba sarf etti… Komünizmle yönetilen Yugoslavya’daki İslâmî çalışmaları tek çatı altında toplamak için büyük mücadeleler verdi… O dönemde Aliya İzzetbegoviç ile birlikte Yugoslavya İslami Hareketi’ni kurdu, bizzat kendi yazdığı kitaplarında da anlattığı üzere, hep birlikte çeşitli çalışmalarda bulundular; detaylar o kitaplarda…
Önceki yazımda onun Türkçeye de tercüme edilen dört kitabından söz etmiştim…
Bugün de onun iki önemli kitabından söz ederek onu anmaya devam edelim…
Drina Köprüsü… Bosna Savaşı’ndaki bütün merhalelerde bizzat bulunan ve merhum Aliya İzzetbegoviç’in yanında Bosna Devleti kurulana kadar mücadele eden Dr. Fatih Ali Hasaneyn Muhammed Şerif, kaleme aldığı anılarında şöyle diyor: “Bir an oluyor, ‘Bu hatıralar senin değil’ fısıltıları dolaşıyor zihnimde. Bunlar bana emanet ve onları teslim etmem gerek. Bu duygu ve düşüncelerle seviniyor, ferahlıyorum. Yaşananları gelecek nesillerin ilim ve irfanlarına sunmalıyım, zira dinleyen anlatandan daha şuurlu olabilir.” İyi bir dinleyici, bu şahitliğe kulak verecektir…
Ey Sevgili Oğul *Devletler yok oldu, sultanlar öldü, medeniyetler silindi. Geriye kalan ilim ve onun ehli oldu, sen de onlardan ol. *Sağ salim ol. Fayda veremediğin zaman zarar verme. İyileştiremiyorsan bozma. Yapamıyorsan yıkma. *Sakın ha Allah’a kimseyi ortak koşma. Zira şirk büyük bir zulümdür. İnsanın yaratan ile yaratılanı, rızık veren ile rızıklandırılanı, kendisi ile Rabbi’ni bir tutmasından daha büyük bir şirk olabilir mi? Yüce Allah ne doğru söylemiştir: “Kendilerine ettikleri dualardan bile gafil olan, onlara kıyamet gününe dek icabet edemeyecek olanlara dua eden kimselerden daha fazla kim dalalet içerisinde olabilir?” (Ahkâf/5) Gazzali’nin müellifi olduğu, Fatih Hasaneyn’in tertip edip düzenlediği “Ey Sevgili Oğul”, Hz. Lokman’dan Gazzali’ye, Hasan Basrî’den Dr. Mustafa Sibai’ye, kadim ve günümüz âlimlerinin muhatabına sunduğu kıymetli nasihatlerinden oluşuyor. Baba şefkatiyle okuruna seslenen eser, kıssalarla desteklenen bu öğütlerle hayatı daha nitelikli ve yaşanır kılmanın altın anahtarını sunuyor. Ve’s-selam mea’d-dua…