Sudan’da sivilleşme sürecinin gerçekleşmesi ve cunta egemenliğine son verilmesi amacıyla şimdiye kadar gerçekleştirilen tüm ataklar sonuçsuz kaldı. Geçtiğimiz ay sivil hareketi temsil edenlerle cunta liderleri arasında, geçiş sürecinin başlatılması amacıyla 1 Nisan’da Çerçeve Anlaşması’nın imzalanması konusunda ittifak sağlandığı yönünde haberler yayınlandı.
O zaman Türkiye’deki medya organlarında hadise, her şey olmuş bitmiş artık anlaşma aşamasına gelinmiş ve 1 Nisan’da da anlaşma töreni düzenlenecekmiş gibi yansıtıldı. Ben o zaman bu ittifak hakkında herhangi bir yorumda bulunmamıştım. Çünkü anlaşma sağlandığı ve geçiş sürecinin başlatılabileceği konusunda tereddütlerim vardı.
1 Nisan’a gelindiğinde, cunta liderleri arasında Hızlı Destek Güçleri’nin orduya ilhak edilmesi suretiyle, birleşik profesyonel ulusal ordu oluşturulması konusunda Geçici Egemenlik Konseyi yani askeri cunta üyeleri arasında bazı ihtilafların devam etmesi gerekçe gösterilerek sivil yönetime geçiş için sürecin başlatılması konusunda Çerçeve Anlaşması imzalanması işleminin 6 Nisan tarihine ertelenmesi kararlaştırıldı. Bu kez ihtilafın taraflarını, askeri cunta ile sivil hareket değil bizzat cuntanın başını çeken komutanlar oluşturuyordu.
6 Nisan’a gelindiğinde, yine aynı meseledeki ihtilafların çözümü konusunda bir ilerleme kaydedilememesi sebebiyle anlaşmanın imzalanması işlemi ikinci kez ve bu sefer belirsiz bir tarihe ertelendi.
O dönemde bazı Sudanlı siyasi liderlerin, cunta liderlerinin sivilleşme sürecinin başlatılması konusundaki açıklamalarında ve sergiledikleri tavırlarında samimi olmadıklarını ve beklenen anlaşmanın imzalanmasının kolay olmayacağını dile getirmeleri dikkatimi çekmişti.
Son günlerde yayınlanan haberler, cunta liderleri arasındaki egemenlik kavgasının çözümü konusunda bir ilerleme kaydedilemezken, bu meselenin gittikçe daha da derinleştiğini ortaya koyuyor.
Egemenlik Konseyi’nin başkan yardımcısı ve Hamideti olarak anılan Muhammed Hamdan Daklu’nun komutasındaki Hızlı Destek Güçleri’nin orduya ilhakı ve birleşik profesyonel ulusal ordu oluşturulması projesinin hayata geçirilmesi konusunda yeterince ittifak sağlanabilmiş değil. Hamideti denilen adam kendisinin siyasi otoritedeki konumu sağlama alınmadan ve herhangi bir sivilleşme gerçekleşse bile kendisinin siyasi egemenlikteki etkinliğini muhafaza edecek düzenlemeler yapılmadan, emrindeki Hızlı Destek Güçleri’nin tamamen orduya ilhak edilmesini istemiyor.
Egemenlik Konseyi Başkanı Korgeneral Abdülfettah Burhan da yönetimde sivilleşme olsa bile, askeri kanadın idari mekanizmadaki etkinliğinin muhafaza edilmesini, ancak bu gücün paylaşılmadan tek elde toplanmasını, bunun da geçiş sürecinde kendi elinde olmasını istiyor. O yüzden Hamideti’yi kendi açısından bir rakip ve aynı zamanda ayak bağı olarak görüyor. Bundan dolayı “birleşik, profesyonel, ulusal ordu projesi”ni de onun cunta içindeki etkinliğini zayıflatmak için değerlendirmek istiyor. Hamideti tabii sinsi bir cuntacı olduğundan Burhan’ın niyetini okumakta zorluk çekmiyor ve ona bu fırsatı vermek istemiyor.
Bu itibarla, geçtiğimiz ay sivil kanat ile asker arasında bir uzlaşma sağlanmasının ardından ihtilaf bizzat askeri kanadın kendi içine taşındı ve bu kez cuntanın tarafları egemenliği paylaşma konusunda karşı karşıya geldiler.
Ortaya çıkan ihtilaf ve gerginlik yüzünden gerek başkent Hartum’da ve gerekse çevre illerde bazı endişe verici gelişmelerin yaşandığına dair haberler de yayınlandı. Ordu adına yapılan açıklamada Hamideti’ye bağlı Hızlı Destek Güçleri’nin orduya bilgi vermeden elemanlarını harekete geçirdiği ileri sürülürken, diğer taraf iddiaları yalanladı.
Anlaşıldığı kadarıyla Hamideti, kendisinin siyasi iktidardaki pozisyonu sağlama alınmadan sahayı tümüyle Burhan’a terk etmeme konusunda ısrarlı. Bunun için gerektiğinde emrindeki askeri birliği devreye sokmaktan çekinmeyeceğini de göstermeye çalışıyor. Bu da ülkenin yeni bir tehlikeli sürece sürüklendiği sinyalleri veriyor.