Süleyman Hilmi Tunahan'ın torunu kendi tarikatına demedik laf bırakmadı

Süleyman Efendi tarikatının kurucusu Süleyman Hilmi Tunahan'ın torunu Mehmet Beyazıt Denizolgun'un oğlu AK Parti İstanbul milletvekili Fatih Süleyman Denizolgun Kağıthane'deki Kur'an Kursu yıkımını savunarak kendi tarikatını suçladı.

Eklenme Tarihi: 06 Kas 2019
14 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 26 Eyl 2024
Süleyman Hilmi Tunahan'ın torunu kendi tarikatına demedik laf bırakmadı

AK Parti İstanbul milletvekili Fatih Süleyman Denizolgun, Kağıthane’deki Sabadad Talebe Yurdunun yıkılmasının ardından tarikatını suçlayan açıklamalarda bulundu.

İşte o açıklama;

31 Ekim’de, Kağıthane’deki Sabadad Talebe Yurdu’muzun yıkılması beni çok üzdü. Sonrasında çıkan videolar, görseller, yazıları görünce müthiş bir şekilde derinden yaralandım. Ertesi gün bu konuyla ilgili Ankara’da önemli görüşmeler yaptım, o yüzden anca Cuma akşamında Kağıthane Belediye Başkanımız Sayın Mevlüt Öztekin Bey ve Başkan Yardımcılarıyla toplantı yapabildik. Toplantı esnasında bilgi, belge dökümanları elde ettiğimde ve olayları birinci ağızdan dinlediğimde bu kadar mı olur dedim?

Bu kadar mı dezanformasyon yapılır, bu kadar mı ALGI OPERASYONU yapılır, Süleymanlı Cemaatimizin bazı idarecileri tarafından her sunulan bilgi ve belge bu kadar mı GERÇEK DIŞI OLUR? Kağıthane Belediye’sinde beni MAHCUP ettiniz. BELGELERİ BÜYÜK BİR ÜZÜNTÜYLE İNCELEDİM.

Belediyemize sorulması gereken her türlü soruyu sordum ve bütün sosyal mecralarında bütün bilgi ve belgeleri paylaşacağım. Yazımın bugüne kadar uzamasının tek sebebi; hem Kağıthane meselesiyle ilgili hem de cemaatimizin bu konuyla ilgili olan bağlantılarını, hem de cemaatimizde ki birçok farklı durum ve olayı, tam 63 sayfalık çok geniş, tafsilatlı döküman halinde hazırlamamdır. 63 sayfa dökümanımda, tüm düşüncelerimi ve yorumlarımı, bilgilerimi ve olayları konu ettim, fakat yazıların çok uzun olması sebebiyle bu dökümanlarımı bu yazı hariç, iki kısım halinde yayınlayacağım. Bugün ise herkesin merak ettiği Kağıthane meselesiyle ilgili konuyu, çok fazla yorum katmadan, olan durum ve olayları tüm gerçekliğiyle, bilgi ve belgeleriyle siz tüm kamuoyunun takdirine sunacağım. Düşüncelerimi ve yorumlarımı içeren, çok daha detaylı diğer yazılarımı ise ilerleyen günlerde paylaşacağım. Kağıthane’deki Sadabad Talebe Yurdu’muz ile ilgili bütün olay ve durumları sıralayacak olursak;

"Binanın ayakta kalması suçtur"

Öncelikle yıkılmak zorunda kalan kursumuzun tapu kaydındaki arazisi hazine arazisine aittir. Yer bizim cemaatimizin vakıflarına, derneklerine ait bir yer değildir.

Daha kötüsü, bu bina tapuya riskli yapı olarak şerh edilmiş. Yıkılmaması gibi bir ihtimal söz konusu değil. Tapuya riskli yapı olarak şerh edilen yapının ayakta kalması bir suçtur. Ve bu durum, ilgili idareyi ve belediyeyi sorumlu tutar.

Daha da kötüsü, bu yapının bulunduğu zemin balçık, ayazma derelerinin de geçtiği yeraltı suları bu zeminin altından geçmektedir. Burada yapının sağlam durması için, yeni usul yöntemlerle, yapının zeminden 40-50 metre kazıklarla sert zemine bağlanması lazımdır. Yani yıkılan binanın zemini de çürük. Eski yöntemlerle yapıldığı için zeminin altında olması gereken kazıklar da yok.

"Bina çürük ve yıkılması elzem"

Yapı 1979’da inşa edilmiş. O zaman aynı yılda cami ve cami müştemilatı da inşa edilmiş. Aradan 40 sene geçti. O yüzden; o zaman yapılan tüm binalar yıkıldı. Hem binaların hepsi çürüktü, hem zeminde kazık uygulaması yok, hem de binalar teknik ömrünü çoktan tamamlamıştı. Türkiye’deki çoğu binalar 35-50 yıl arası yıkılır ve yeniden yapılır. Bu olağan bir durumdur. 2016 yılında da zaten, 1979 yılında inşa edilen cami ve müştemilatı yıkılmıştır.

"Bu alana yeniden cami yapılacak"

Mevcut adanın projesi, planı cami planı olarak tasarlanmış, bilgi kirliliği olarak Süleymanlı cemaatimizde yaydıkları gibi AVM için yıkılmıyor. 2006’daki planda da cami alanı olarak planda var. Daha önceki zamanlarda da hep plan cami alanıdır. Yani bu alan planda olduğu gibi yeniden cami yapılmak üzere inşaatı başlanılacak.

"Bazı cemaat üyeleri gereksiz uzatmalar yapıyor"

Yıkılan binanın ve lojmanın Çürük Raporu (13.02.2017 tarihli rapor) (2 ayrı rapor ekte olacak) Sonrasında cemaatimizin avukatları çürük raporlarına itiraz ediyor veya cemaatimizin bazı idarecilerinden gelen talimatlarla, tüm hukuki süreçleri uzatmak için zorla itiraz ettiriliyor. Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü yapılan itirazı oy birliğiyle red ediyor. Tarih (17.07.2017) Çürük raporu iddia ettikleri gibi usulsüz değil, Karot dahil her türlü test yapılmış. Kendilerinin sağlam binamız diye iddia ettikleri raporlarda karot numunesi alınmamış. Burada da algı kirliliği yapılmaktadır.

"Gerçekler resmen çarpıtılıyor "

02.2018 tarihinde Kağıthane İlçe Mili Eğitim Müdürlüğü, kursumuza yazı göndererek, adli süreç sonuçlanıncaya kadar yurdumuzun boş tutulması, tahliye edilmesini emrediyor. Kendilerinin sosyal medyada yaydıkları gibi İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından verilen izin açma ruhsatı 2017 tarihli, binanın çürük olduğu ispat edilince, Milli Eğitim Müdürlüğü tahliye emrini ise 2018 tarihinde veriyor. Ve kayıtlı tüm talebelerimizin kaydı siliniyor. Burada da algı operasyonu yapılmaktadır.

En çarpıcı bilgiyi paylaşayım; Süleymanlı cemaatimizin ve bazı idarecileri idarecileri bu binanın çürük olduklarını bildikleri için ve ne kadar uzatırsa uzatsınlar, eninde sonunda mahkeme kararıyla yıkılacağını çok iyi bildikleri için, yıkılan binanın yan parselinde YENİ BİR YURT inşa ediyorlar. Yeni yapı olarak yapıyorlar. Ve şu anda faal, orası da hazine arazisiydi, belediye, devlet diğer bina kesinkes yıkılacağı için, bu araziyi satın almanız için kolaylık sağlıyor ve yeni yurt binasının yapılması, açılması için her türlü kolaylığı sağlayıp, tüm izinleri veriyor. Mescid yıkmak, cami, kurs yıkmak isteyen bir zihniyet bu kadar kolaylığı sağlar mı? Hemen yan parselinde buna izin verir mi? Bu kadar hakikatlerin ters yüz edilmesi hangi saiklerle yapılmaktadır? Bütün gerçekleri cemaatimizin tabanından saklandığı gibi, yanlış şekilde tahrik, kin, nefret tohumları ekilmektedir. Bunun vebali size yeter de artar.

"Bu provokasyonları yapanlar kimler?"

Araştırın yıkılan binanın ada;5815 parsel;15 iken yeni yapılan bina, yurdumuzun, ada;5815 parsel;13. Bu yan parselde olan, yeni, sağlam olarak yapılan yurdumuzun adı; Özel Sadabad Ortaöğretim İsa Ayten Erdoğan Erkek Öğrenci Yurdu’muzdur. (Resmini eklerde sunacağım) Daha sıkı durun. En önemli detaylardan birine geliyorum. Hani dedik ya, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tahliye kararı verdi, diğer yurdumuzun yıkım olacağını bildiğiniz için, zaten bu yeni yurdumuzu yapan da sizsiniz, yıkılan binadaki talebelerimizin kaydını düşürüp, yeni yaptığınız yeni binamıza talebelerimizi kaydeden de sizsiniz.

Ve yıkım günü ve gecesi de gelineceği haber edildiği için, direnin talimatı verilip, sağlam binadaki talebeler, çürük, boş binaya taşındı. Direnin direnebildiğiniz kadar, her türlü zorluğu çıkarın, gerekirse bizlerde sahaya iner beraber mücadele ederiz DİYENLER KİM?

"Trollerle algı operasyonu yapılıyor"

Sahte hesaplarla, trollerle, ne idüğü belirsiz kişilerle, sosyal medyada iyi algı yaptığınızı sandınız. Ama yanıldınız. İYİ İŞ ÇIKARDINIZ, ÇOK İYİ ALGI YAPTIK DİYE BİRBİRİNİZİN SIRTINI SIVAZLADINIZ. Peki bu ifadeleri kullananlar Cemaatimizin yönetiminin HANGİ MEVKİLERİNDE görev yapmaktalar? Cemaatimizin yönetiminden kimler bu işlere sevindi? Whatsapp’larda, sosyal medyada her türlü dezanformasyon içeren, algıyı farklı yöne çeken kayıtlar, videolarla neyi amaçlıyorsunuz? Ve bunları yayın, hatimlerde yayma talimatı vermeyi hangi saikle yapıyorsunuz? Bu olayın sonuçları kime yarıyor? Cemaatimizin idaresinde, işler çok buhranlı bir haldeyken algı değişmesi kime yarıyor? Bu soruları samimice sorup ipuçlarını takip ettiğinizde gerçekleri şüphesiz bulabiliriz.

"Eğer yıkılmazsa belediye suçlu olacaktı"

Çürük raporları 02.2017 tarihinde uygun ve kesin şekilde alınıp, onların bu çürük raporuna itiraz etmesi sonucu, 17.07.2017 tarihinde Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü vakfın itirazını oy birliğiyle red etmesi sonucu, Kağıthane Belediyesi riskli yapı olması nedeniyle, yıkmamasının cezai sorumluluğu Belediyede olacağından, 25.05.2017 tarihindeki yazıyla Belediye, riskli yapının 14.06.2017 tarihinde yıkılacağını ihtar edip, tahliye edilmesini talep ediyor. Yapmamanız halinde yasal işlem başlayacağı ithar ediliyor.

Normalde belediyenin yıktırması son çaredir. Yapı maliklerinden yapının yıktırılması istenir. Cemaatimizin bazı idarecilerinin yıktırmayıp, her türlü zorluğa sebep olmaları, hukuksal süreçleri sonuna kadar uzatıp zamanı geciktirmek için her türlü yolu, yöntemi denemeleri zaten art niyetin çok büyük kanıtıdır. Bunun üzerine cemaatimizin avukatları mahkeme açıp yürütmeyi durdurma kararını hemen alıyorlar. Sonrasında yürütmeyi durdurma istemi red ediliyor. (Eklerde sunulacak) Sonra belediye tekrardan vakfımıza yazı gönderip, maksimum 30 gün süresince yıktırmanız için yazı gönderiyor. Bunun için de yürütmeyi durdurma kararı alınıyor. Farklı bir sürü avukatlık bürolarıyla işi uzatmak için türlü meziyetlerle zamanı geciktiriyorlar. Sonrasında mahkeme, tekrardan yürütmeyi durdurma istemini red ediyor. Ayrıca Zabıta Müdürlüğüne yazılan yazılarda mevcuttur.

Süleyman Hilmi Tunahan'ın evlatlarına yakışmayan bir tutum

Bu arada yapı kayıt belgesi aldık. Bizim binamız ruhsatlı diye yanlış bir algıya daha sebebiyet verilmektedir. 02.01.2019 tarihinde Belediye, vakfımıza Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi hakkındaki konum gereği RİSKLİ yapı olarak kabul edilmiş yapıların, yapı kayıt belgesi almasının yıkım sürecini etkilemeyeceğine dair yazı gönderiyor. (Eklerde sunulacaktır) Burada da maalesef yanlış algı yapılmaktadır. Ayrıca hazine arazisine veya senin olmayan bir yere yapı kayıt belgesi alınmasının hiç ama hiçbir önemi yoktur. Yapı kayıt belgesini, sizin olmayan bir yer için bile, e-devlet üzerinden kayıt yaptırıp, harç parasını ödeyip Ama yer sizin değil ise hiçbir geçerliliği yoktur.

Yer bizim değil, binamız 40 yıllık olup teknik ömrünü tamamlamış, çürük olduğuna dair her türlü kesin rapor var. Dahası bütün talebelerimizi, yeni ve sağlam yaptığınız binaya taşımış ve oraya kaydetmiştiniz. Zaten cemaatimizin bazı idarecileri binanın yıkılacağını çok iyi bilmekte olup, sırf uzatıp, zorluk çıkartmak, cemaatin içinde kendilerine hedef alan kötü algıyı değiştirmek cemaat gündemini kaydırmak niyetiyle cemaatimizin halis, temiz, nezih tabanını mücadele girişimine sokmuştur. Kolonlarda demirden eser kalmamış. Her yer korozyona uğramış. Talebelerimizin bu binada bulunmasının, aman bir şey olursa ne yaparız kaygısı, endişesi olacağına, sağlam binadan, çürük binaya talebeleri taşıyıp olay, provakasyon, tahriklere sebep olunmuştur. Normalde binayı vakfın yıkması gerekirken, tüm hukuksal süreçleri uzatmak için büyük bir efor sarf edilmiştir. Yan parselde kolaylık sağlanıp hem alınmasına, hem yeni yurt yapılmasına, hem de açılmasına kolaylık sağlayan, izin veren Belediyeye teşekkür edileceğine, sırf hükümete karşı cemaat içinde aleyhte bir algı, kara propaganda yapmak için algı operasyonu yapılmaktadır. Nerede görülmüş polise, zabıtaya zorluk çıkartmak, direnmek, polise taş atmak, küfretmek, bağırmak, çağırmak, iş makinelerinin önüne atlamak, biz ölmeye geldik demek? Bunlar hangi kitapta yazıyor? Kimin yolu bu? Kimin evlatları bu? Kimin talebeleri bu? Efendi Hazretleri’nin yolu bu mu? Bu olaylar, sözler ve davranışlar, Süleyman Hilmi Tunahan Efendi Hazretleri’nin (k.s) evlatlarına yakışmayan tutum ve davranışlardır.

"Efendi hazretleri sevenlerini militanize etmedi"

Efendi hazretleri kendini, tevkif etmek yani tutuklamak üzere gelen polislere dahi evini, gönlünü açtı. Onların suçu yok. Onlar emir eli, görevlerini yapıyor deyip, onlara çay ikram etti, yemek ikram etti, gönlünü açtı, incinirken, incitmedi. Kimseyi devlete, hükümete karşı düşmanca nefretle provoke etmedi, militanize etmedi. Sevenlerini siyasallaştırmadı. Sadece Devlet, Hükümet, Milletle Değil, Dünyanın Hiçbir Sistemiyle Kavga Etmedi, kimseye zarar vermedi. Kimseyi üzmedi, kırmadı, atmadı, kovmadı ve dedi ki biz kimseyi rahatsız etmeyiz dediler, buyurdular. Şu anki cemaatimizin bazı idarecileri ise maalesef herkesi rahatsız ediyor, üzüyor, kırıyor, kovuyor, atıyor, gönülleri incitip, gönülleri harap ediyor. Gönüller harap edildikten sonra her şeyiyle çürük olan, riskli yapı olan, durduğu yerde bile tehlike arz eden, her türlü hukuksal süreçlerin tamamlanıp, yıkım kararı verildiği binayı koruyormuş gibi gözükmek neye yarar? İlla Aladağdaki, Konyadaki ve daha nice yerlerde yaşanan kurs ve yurt facialarına bir yenisi daha mı eklenmesi lazım?

"Suç işlemiş olurduk"

Belediye Başkanımız Sayın Mevlüt Öztekin Bey diyor ki arandılar, haberleri vardı, Tebligatta yapıldı. 3 yıldır buranın yıkılacağını biliyordu. O yüzden de arkadaki, hemen yan parsel hazine arazisini satın aldılar. Her türlü izni ve kolaylığı sağladık. Oraya yeni, sağlam yurt yaptılar Çarşamba günü zaten Emniyet Müdürlüğünden polisler keşif yaptılar kursta. Kapısı nerede, bacası nerede diye bakıldı. Vakıf idarecileriyle aylardır konuşuyoruz. Her şeylerden haberleri var. Biz buradaki cami’yi 2016’da yıktık. O da aynı yıl 1979’da yapıldı. 4 tane okulu riskli yapı diye yıkmak zorunda kaldık. Tam 123 bina yıktık çoğu hazine arazisindeydi. Zaten tapuya riskli yapı diye şerh düşüldükten sonra yıkmama şansımız yok. Yıkmasa idik sorumlu belediye olurdu. Allah korusun olası bir depremde veya olası bir olayda; kaçak, ruhsatsız yeri hazine arazisine ait olan binası çürük, zemini çürük, tüm hukuksal süreçleri bitip tamamlanmış, tüm itirazları red edildiği halde yıkmasa idik SUÇ İŞLEMİŞ OLURDUK.

Bırakın depremi, durduğu yerde bile tehlikeli olan bu binada bir yıkılma olsa, talebelerin canına bir şey olsa ne yapacaktık? Buna değer miydi? Aladağ’daki gibi facia olsa bunun sorumlusu vebalı sadece bizim olurdu. Bizim amacımız orada ki çocukları kurtarmaktı, Vicdanımız çok rahat. Zaten kötü bir niyetimiz olsa hemen arkasındaki başka yurda müsaade eder miydik? Zaten talebeler yeni, sağlam yurtta kayıtlı ve orada kalırken o gece hepsi çürük binaya geldi ve direndi. Polise ve zabıtaya her türlü zorluk çıkardılar. Hakaretler, bağırışlar, iş makinalarının önüne atlamalar, polise taş atmalar hepsi yaşandı. Biz diğer binaları çok kısa sürede yıkıyoruz. Burayı türlü hukuksal yöntemlerle tam 2 yıl uzattılar. Her şeyden haberleri bilgileri vardı.

Gece 04:30’da biz yıkmadık yıkım emrini tebliğ ettik. Vakıf yöneticilerine gece de gideceğimizi söyledik. En son gece 01:30’da konuştuk, geliyoruz dedik. Yıkımdan 2 gün öncede haber verdik, yıkmaya geleceğiz, boşaltın tahliye edin. Bütün bu bilgileri vermemize rağmen tedbir almadılar, tahliye etmediler hatta bilakis talebeler yığıp zorluk çıkarıp, cebir kullanmaya bizleri mecbur bıraktılar. Normalde yapının sahibi yapıyı yıkmalı, onlar yıkmıyor, tahliye etleri lazım, etmiyorlar.

Tüm hukuksal süreçler tamamlanmış. Beklenmesi gereken maksimum sürelerde beklendi. Aslında o süreleri de beklemeyebilirdik. Biz istedik ki kendi rızaları, iradeleriyle tahliye etsinler. Ama tam tersi yapıldı. Biz gece 04:30’da kapıdayken yıkacağımızı söyledik, tebliğ ettik. Kapıları açmayıp, direnişe geçince, kapıları kırıp talebeleri tahliye etmeye çalıştık. Kursa vinçleri ve iş makinalarını götürdük. Vinci binaya dayayıp, talebelerin eşyalarını tahliyede yardım amaçlı da kullandık. Yıkım akşama kadar uzamasın diye erken saatte gittik ve 08:30’a kadar bekledik. Gece vakti kursu yıkmadık. İlk kepçeyi gündüz vakti 08:40’da vurduk. Yine çürük raporu olan lojman binasında ise hiç direnç olmadı. Talebeler kendileri eşyalarını taşıdı. Orasını da 16:30’da yıktık. Bu alanın planı cami planlı, cami yapacağız bu plan 2007’de de cami planıydı.

"Çocuklarımızın canını kurtardık"

Çok da eskiden de cami planıydı. AVM yapacakları ithamları kesinlikle doğru değil. Kağıthane’de başka sağlam kurslar yurtları da mevcut. Oralarda da her türlü kolaylığı sağlıyoruz. Bizim vicdanımız; çocukların can güvenliğini sağladığımızdan dolayı çok rahat”

Belediye Başkanımız bu ifadeleri kullandı. Belediyemizin çok ama çok haklı gerekçeleri var. Cemaatimizin bazı idarecilerinin yanlış tutum ve davranışları sebebiyle maalesef utanarak ifade etmeliyim ki hiçbir haklı sebep ve gerekçeleri yok. Maalesef yine utanarak ifade etmeliyim ki tüm iddialarda yalan. Bütün resmî belgeleri de yayınlayacağım. Sizler de okuyun, araştırın, soruşturun, inceleyin, sorgulayın, düşünün ama duyduğunuz her şeye istirham ediyorum. Lütfen inanmayın. Bir insanın her duyduğuna inanıp, yayması o kişiye yalan olarak yeter de artar hadisi şerifini lütfen uygulayın. Yine Ayeti Kerimede geçtiği gibi Hucurat Suresi 6. Ayeti kerimesinde geçtiği gibi; Ey iman edenler! Eğer fasıkın biri size bir haber getirirse, onun doğruluğunu araştırın.

Provoke edenler kimden talimat aldı?

Yoksa bilmeden bir topluluğa karşı haksızlık edersiniz ve daha sonra yaptığınıza da pişman olursunuz. Usul ve yöntem konularındaki eleştirilerinizinde hiçbir hükmü yok. Hemen dibinde yeni yapılan kurs olmasa, yıkılan binanında zemini çürük olmasa, yer vakfın olsa, tapuya riskli yapı olarak şerh düşülmese, tüm hukuksal süreçler bitmese, tüm yasal süreler en uzun şekliyle lehinize olarak beklenmese, rızanızla tahliye etmeniz beklendiği halde tahliye etseydiniz, yeni yurt binamız için her türlü kolaylık sağlanmasaydı, yeni binanızda kayıtlı öğrencileri oraya ayaklanma için provoke etmeseydiniz, bazı idarecilerimizden direnin direnebildiğiniz kadar talimatları gelmeseydi, devletin polisine, zabıtasına, mahkeme kararlarına, yıkım kararlarına direnmeseydiniz, tebligatlar yapılmasaydı, haberiniz olmasaydı, efendice binayı tahliye etseydiniz, kapıları kitleyip tekbirlerle maneviyatı suiistimal etmeseydiniz, polise zabıtaya küfredip, bağırmayıp, taş atmayıp, makinaların önüne atılmayıp, zorluk çıkartmasaydınız, her zaman her sözünüz yalan olmasaydı, yaydığınız sosyal medya mesajlarınız, yalan belgeleriniz ve algılarınızla nasıl fitne girişimine sebep olduğunuz kanıtlanmasaydı, halkı kin, nefret düşmanlığına sevk etmeye çalışmasaydınız elbette bu konuyu tartışabilirdik. Çelişkili, tutarsız ve yalan beyanların dışında, doğru ve tutarlı tek bir beyan ve belge yok. Bu ifadelerimin hepsini cemaatimizin yanlış yoldaki idarecileri için kullanıyorum. Tüm hitabım başından sonuna onlara karşıdır. Tüm iyi niyetli olan, halis olan idarecilerimizi ve tertemiz itikadlı, halis tabanımızı, talebelerimizi, ihvanımızı, muhibbanlarımızı bütün beyanatından tenzih ederim.

İŞİN ÖZÜ; Dedem Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri’nin (k.s), polislere, istihbaratçılara yaptığı güzel tavır ve tutumlarını bizlerde takınsaydık, Kemal Bey Ağabey’in devletin kanunlarına, hukuk kurallarına karşı hassasiyetle riayet ettiği gibi bizlerde riayet etseydik, amcamın basına düşer, rezil oluruz korkusunu bizler de gözetseydik, bu olayların hiçbiri yaşanmazdı. Kamuoyunda bu kadar prestij kaybetmez, bende bu yazıyı ve daha sonra yayınlayacağım çok daha detaylı yazıları yazmak zorunda kalmazdım.

Buradan ilan ediyorum, kaçak olan, ruhsatsız olan, mevzuata aykırı yapılmış ve en önemlisi yangın ve deprem konuları için riskli tüm kurs ve yurtlar yıkılmaya devam edecektir.

Bu olayın cemaatlerle ilgilisi yok, Deprem Kuşağında yer alan Ülkemizdeki tüm RİSKLİ yapılar için geçerlidir. Bizim yurdumuz olan Aladağ Yurdu’nda yaşanan facia, Devlete bu konuda başka bir alternatif bırakmadı. Eğer kursların yıkımı Cemaatimizin bazı idarecileri için dert olsaydı, Ümraniye Belediye Başkanımız, Kıymetli Başkanımız İsmet Yıldırım Beyin, 1 ay önce yine haklı sebeplerle, kaçak, ruhsatsız olması, deprem riski, can güvenliği riskleri sebebiyle yıktırdığı Darende kursu için neden ayaklanmadınız? O zaman neden talebelerimizle polislere taş attırmadınız, neden o zaman insan barikatlarıyla zorluk çıkartmadınız, neden iş makinalarının önüne atlamadınız, neden videolar, görseller paylaşmadınız, neden mağdur edebiyatı yapmadınız? Hatta Darende’nin yıkımı hakkında tek bir kelime dahi etmediniz.

Darende’nin suçu ne? Orası kursumuz değil mi? Orası Hz. Allah’ın mescidi değil mi? Orasının yıkılması mübah mı? Orasının yıkılması gerekli miydi? Peki cemaatimizin yönetiminin bizzat kendi yıktırdığı kurslara ne demeli? Beşyol yurdunu mu söyleyeyim, Ümraniye, Gümüşsoy, Sevim vakfına ait merkez binanın yıkılmasını mı, Antalya Arap Suyu Kursu’nun yıkılmasını mı, Denizli de yıkılan kurslarımızı mı anlatayım? Hangisinden başlıyayım?

"Ak Parti iktidarında en rahat dönemimizi yaşadık"

Değerli Kardeşlerim yanlış anlamayın bu zikrettiğim kursları Belediyelerimiz, idare yıkmadı, bizzat Cemaatimizin yönetimi eliyle yıkıldı. Hatta bazısı yıkılıp, kolejler inşa edildi, şirketler inşa edildi. Burada eleştirmek için değil, bilakis desteklemek amaçlı yazıyorum, teknik ömrünü tamamlayan binaların, çürük olan binaların yıkılıp yeniden yapılmasının çok normal, çok doğru olduğunu söylemeye çalışıyorum. Normal olmayan fitne ateşine katılmaktır. Algı operasyonlarına gelmememiz lazım.

Kemal Bey Ağabey’in 41 yıllık muhteşem yönetim ve idaresinde hiç mi kurs yıkılmadı sanıyorsunuz? Hiç mi kaçak, ruhsatsız, riskli yapı yoktu? Elbette vardı. Hem de onlarca. Peki Kemal Bey Ağabey’in talimatı neydi? Hukuk neyi gerekiyorsa, mevzuat neyse onu yapın, tahliye edilecekse hemen derhal edin, diye talimat buyurdu. Rahmetli büyüğümüze Allah c.c gani gani rahmet eylesin. Şefaatlerine cemi cümlemize nail eylesin. Değerli Kardeşlerim çelişkileri hepimiz fark ediyor ve sorguluyoruz.

Sonuç olarak; AK Parti hükümetimiz döneminde kurslarımız, yurtlarımız, hizmetlerimiz en rahat 18 yıllık dönemini yaşamıştır. Belediyelerimiz, idarelerimiz her türlü izin kolaylığı, ruhsat verme, tadilat yaptırma kolaylığı sağlamıştır. 2000 öncesi kurslarımızda yaşanan hiçbir baskı ve istibdat 18 yıldır hiç yaşanmamıştır. Kurslarımızın harfriyat işlerinde bile AK Parti’li belediyelerimiz yardımcı ve destek olmaktadır.