Suriye’de 547 Tutuklu Hayatını Kaybetti

Suriye hükümetinin 2012 yılında Yahya Hicazi ve iki oğlunu tutuklamasından bu yana Hicazi’nin akrabaları, hala hayatta olduklarına ve belki bir gün serbest bırakılabileceklerine yönelik umutlarını koruyordu. Ancak Suriye İnsan Hakları Ağı’nın (SNHR), yetkililerin on yıllık sessizliğinin ardından söz konusu üç kişinin ölüm belgelerine ulaştığını bildirmek üzere aileleri ile iletişime geçmesinin ardından bu umutlar suya düştü. Yahya’nın erkek … Suriye’de 547 Tutuklu Hayatını Kaybetti Devamı »

Eklenme Tarihi: 21 Ara 2022
4 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 21 Ara 2022
Suriye’de 547 Tutuklu Hayatını Kaybetti

Suriye hükümetinin 2012 yılında Yahya Hicazi ve iki oğlunu tutuklamasından bu yana Hicazi’nin akrabaları, hala hayatta olduklarına ve belki bir gün serbest bırakılabileceklerine yönelik umutlarını koruyordu.

Ancak Suriye İnsan Hakları Ağı’nın (SNHR), yetkililerin on yıllık sessizliğinin ardından söz konusu üç kişinin ölüm belgelerine ulaştığını bildirmek üzere aileleri ile iletişime geçmesinin ardından bu umutlar suya düştü.

Yahya’nın erkek kardeşi Suriye’nin kuzeybatısından Reuters haber ajansı ile gerçekleştirdiği bir telefon görüşmesinde, yaşadıkları hakkında “Her an, çok sevdiğiniz kişiyi tekrar göreceğinizi veya hakkında herhangi bir haber alacağınızı umut ediyorsunuz” ifadelerini kullandı.

Bağımsız bir insan hakları grubu olan SNHR, Yahya ve iki oğlunun ölümünü doğrulayan belgelerin, devlet dairelerindeki iç kaynaklardan elde ettiğini ve 2017’den bu yana yetkililer tarafından düzenlenmiş 547 ölüm belgesinden biri olduğunu söyledi.

SNHR, söz konusu belgelerin yüzlerce kayıp kişinin akıbetiyle ilgili sorulara bir yanıt olduğunu da belirtti. Diğer yandan aktivistler, Birleşmiş Milletler (BM) Uluslararası Bağımsız Suriye Araştırma Komisyonu’nun tutukluluk koşullarını ihlal etmesi kapsamında insanlığa karşı suç işlemekle suçladıkları hükümete karşı, uluslararası adli bir işlem başlatmak üzere bir gün bu belgeleri kullanmayı umduklarını ifade ettiler.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre, hükümet, SNHR tarafından ele geçirilen ölüm belgelerine ilişkin e-posta üzerinden gönderilen sorulara yanıt vermedi. Suriyeli yetkililer daha önce cezaevlerinde sistematik işkence ve toplu infaza ilişkin suçlamaları reddetmişti.

Reuters haber ajansı, Hicazi’lerin yanı sıra üç yaşındaki bir kız çocuğu ve altı yaşındaki ablasının ölüm belgeleri de dahil olmak üzere 80 ölüm belgesini inceledi.

Konunun hassasiyeti sebebi ile ismini vermek istemeyen Suriyeli bir insan hakları avukatı, belgelerin bir örneğine göz attı ve belgelerin formatının, kullanılan dilin ve içerdikleri bilgilerin alışılmış Suriye ölüm belgeleriyle aynı olduğunu söyledi.

Muhammed Hicazi, ailesinin yetkililerden bir belge talep etmediğini zira muhaliflerin kontrolündeki bölgelerde yaşadıklarını söyledi. Hükümetin kontrolündeki bölgelerde yaşayan tanıdıklarının, Şam’daki rejimin muhalifleri olarak görülmek istememeleri sebebiyle akıbetleri hakkında nüfus kayıtlarını sorgulamadıklarını da sözlerine ekledi.

2011 yılında Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed yönetimine karşı bir ayaklanmanın başlamasının ardından Suriye’de savaş çıktı. Savaş, 350 binden den fazla insanın ölümüne neden olurken, nüfusun yarısından fazlasını yerinden edilmesine ve milyonları ülkeyi terk etmeye ve yurtdışında mülteci olarak yaşamasına yol açtı.

Birleşmiş Milletler Komisyonu’nun tahminlerine göre, Suriye hükümetine bağlı merkezlerde on binlerce kişi tutuklu bulunuyor. Komite ve tutukluların aileleri, genellikle tutukluların aileleriyle iletişim kurmalarına izin verilmediğini, bunun da ailelerin onların nerede olduğunu veya hala hayatta olup olmadıklarını merak etmesine neden olduğunu belirtti.

Uluslararası insan hakları grupları Suriye’de açıkça faaliyet göstermiyor ve tutuklu merkezlerine erişimleri bulunmuyor. Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği Ağustos ayında kayıp Suriyelilerin akıbetini ortaya çıkarmak için bir mekanizma kurulmasını tavsiye etti, ancak henüz bu yönde bir adım atılmadı.

SNHR, elde ettiği ölüm belgelerinin 15 çocuk ve 19 kadına ait olduğunu açıkladı. Reuters tarafından göz atılan 80 belgenin bazılarında ölüm yerinin askeri hastaneler veya askeri mahkemeler olduğu belirtilirken bazılarında kesin bir yer belirtilmemişti. Bazılarında ölüm yeri, sadece Şam ya da Şam yakında bir köy olarak belirtilmişken, bazılarında ölüm yeri boş bırakılmıştı.

Belgelerde ayrıca ölüm tarihi ile belgenin düzenlendiği tarih arasındaki büyük zaman boşlukları olduğu da görülüyordu. Çoğu belge de bu boşluk birkaç yıla ulaşıyordu ve belgelerden bir tanesindeki fark on yıla ulaşmıştı. Reuters tarafından incelenen belgelerde ölüm nedeni belirtilmemişti. SNHR, bunun diğer 547 belgenin tümü için de geçerli olduğunu söyledi.

SNHR, ölüm belgelerinde geçen isimleri Suriye makamlarının tutuklu listeleriyle eşleştirdiğini ve hayatını kaybeden 23 tutuklunun ailesine ulaşıldığını belirtti. Birçoğunun sevdiklerinin hayatını kaybettiğini hissettiğini ve bu hissin ölüm belgelerini gördükten sonra doğrulanmış olduğunu da aktardı.

BM Uluslararası Bağımsız Suriye Araştırma Komisyonu tarafından 2022 yılında yayınlanan bir rapora göre, Suriye cezaevlerinde işkence ve kötü muamele ‘sistematik’ bir şekilde uygulanmaya devam ediyor. Raporda, hükümet dışı grupların gözaltı merkezlerinde de söz konusu ihlallerin yaşandığı belirtildi. Aynı zamanda, hükümetin tutuklular hakkındaki bilgileri ailelerinden kasıtlı olarak sakladığı bildirildi ve tutuklulara karşı uygulanan politikalar insanlığa karşı suç olarak nitelendirildi.

BM Komisyonu, Suriye makamlarının 2018’de, tutukluyken hayatını kaybedenlere yönelik çok sayıda ölüm belgesiyle nüfus kayıtlarını güncellemeye başladıklarını ancak ailelerine doğrudan haber vermediklerini söyledi. Hükümet, ölenlerin yakınlarına neden haber verilmediğine ilişkin soruya yanıt vermedi.

Tutukluların hükümet kontrolündeki bölgelerde yaşayan akrabaları, nüfus müdürlüklerinden tutuklu aile üyelerine ilişkin kayıtları talep etmelerinin ardından sevdiklerinin ölüp ölmediğini öğrenebildiler. Ancak, Komisyon ve SNHR’a göre, naaşlarını gömmek üzere teslim almalarına izin verilmedi veya naaşlarının yeri söylenmedi.

Bazıları, Kayser takma isimli bir hesap başta olmak üzere, cezaevlerinde çalışan askeri fotoğrafçılar tarafından çekilen fotoğrafları sızdıran hesapların yayınladığı fotoğraflara bakarak yakınlarının hayatını kaybettiğini öğrendi. Esed, 2015 yılında verdiği bir röportajda, Kayser’in yayınladığı fotoğrafların kanıtsız iddialar olduğunu söyleyerek yalanlamıştı. Eski savaş suçları savcıları, görüntüleri sistematik işkence ve toplu katliamın açık kanıtı olarak nitelendirmişti.

SNHR Fazıl Abdulğani, sevdiklerinin başına gelenleri öğrenmeyi bekleyen ailelerin ölüm belgeleri ile teselli bulmasını umduğunu söyledi.

Ancak Muhammed Hicazi için bekleyiş devam ediyor. Artık ağabeyinin akıbetini biliyor olsa da, diğer 40 akrabasının Suriye’de tutuklu olduğunu ve ailenin onlar hakkında hiçbir şey bilmediğini söylüyor. Hicazi “Yahya’nın öldüğünü anneme söyleyemedim. Hala hapiste olduğunu söyledim” dedi.