Suriye'deki iç savaşta henüz hayatlarının baharındaki çocuklarını kaybeden annelerin acısı dinmiyor.
Suriye'de yaklaşık 7 yıl önce başlayan iç savaşın en büyük kaybedenleri annelerin birçoğu çocuklarını ya toprağa gömdü ya da tutsaklıklarına tanıklık etti. Vatanlarından uzakta hayatta kalma mücadelesi veren savaşın anneleri, her özel günde olduğu gibi "Anneler Günü"nde de acılarını biraz daha derinden hissediyor.
Malatya'da Beydağı konaklama tesisinde misafir edilen Suriyeli annelerin hayat hikayeleri neredeyse aynı. Gözü yaşlı annelerin kalpleri, hayatını kaybeden, tutsak olan ve hala özgürlükleri için savaşan çocukları için atıyor.
Ülkesindeki iç savaştan dolayı 2013 yılında Türkiye'ye gelen Nadire El Kasım, bir oğlunu toprağa verirken, geride kalan 4 oğlu ve eşi ise hala özgürlükleri için Suriye'de savaşmaya devam ediyor.
Savaşın ardından vatanlarından ayrıldıktan sonra yüreğinin yandığını, çocuğunu kaybettikten sonra ise yangının hiç sönmediğini, gözyaşının hiç dinmediğini anlatan Kasım, geçmişte Anneler Günü'nde çocuklarının kendisine çiçek getirdiğini aktardı.
Yaşadıkları acı nedeniyle mutluluğu ve huzuru unuttuklarını dile getiren Kasım, "Kalbim yanıyor. Bir an önce savaşın bitmesini ve vatanımıza, çocuklarıma dönmek istiyorum. Allah Türkiye'den razı olsun bize sahip çıktı." diye konuştu.
Fatma Alezi de erkek çocuklarından en küçüğünü 17 yaşında toprağa verdiğini, bir oğlunun ise rejim güçlerinin elinde tutsak olduğunu anlattı.
Diğer 3 çocuğunun ise savaşmaya devam ettiğini belirten Alezi, kalbinin her parçasının bir çocuğuyla attığını ve her zaman gözyaşı döktüğünü ifade etti.
Alezi, duygularını şöyle ifade etti:
"Çocuğunu kaybeden bir anne nasıl olabilir? Her zaman gözyaşı, kalbimiz yanıyor. Bir diğer oğlum da esir. Onun da akıbeti ne durumda hiçbir bilgimiz yok. Çocuğunu bile göremedi. Eşi her gün gözyaşı döküyor. Sabah akşam ağlıyor. O da bir anne. Başımıza bu işleri açanlar Allah'tan bulsunlar. Biz bu savaşın bir an önce bitmesini ve eski mutlu yaşantımıza dönmek istiyoruz."
"Diğer anneler ile birbirimizi gördüğümüzde içimiz yanıyor" Oğlunu 18 yaşında toprağa veren Yusra El Omer de evladının Türkiye'ye gelmesine rağmen 18 yaşına girdiği gün ülkesine özgürlük için savaşmaya gittiğini söyledi.
Keskin nişancının silahından çıkan kurşunla oğlunun can verdiğini aktaran Omer, evladının gençliğini yaşamadan kara toprağa girdiğini dile getirdi.
Savaşı çıkaranlara beddua ettiğini kaydeden Omer, "Ailemiz ile çocuklarımız ile mutluyduk. Birden bire savaş çıkınca kendimizi burada bulduk. Halimiz ortada. Çocuğumuzu, vatanımızı orada bırakıp geldik. Kalbimiz, ciğerimiz yandı. Anlatılmaz bir olay. Diğer annelerle birbirimizi gördüğümüz zaman içimiz yanıyor. Çok zor bir durum. Allah kimseye evlat acısı vermesin." şeklinde konuştu.