Ukrayna savaşında, Türk yapımı Bayraktar TB2’ler karşısında S-400’ler kendi Rus mevzilerini ve Moskva adlı savaş gemisini koruyamadı.
Böylece S-400’lerin teknik kapasite zaafı da ortaya çıktı.
Daha önemlisi, Rusya’dan iki adet S-400 savunma sistemi almak, Türkiye’yi bir çıkmaz sokağa sürükledi. Ne kullanabiliyoruz ne de üstüne kilit vurabiliyoruz. Üstelik bu yüzden F-35 projesinden dışlandık…
Bu kayıpların bedeli milyarlarca dolar…
Hepsi bu değil. Dış politikada “eksen kayması”, diğer bir deyişle yalnızlaşma işte bu S-400’lerle pekişti…
NİSAN 2020
Mart 2015’te Suriye’nin Reyhanlı’ya füze atması üzerine hava savunma sistemimizdeki zaaf önem kazanmış, Batılılarla anlaşamayınca Ruslarla anlaşıp S-400’leri almıştık. Halbuki S-400’ler Batı’dan gelecek füze saldırılarına göre kurgulanmıştı. Büyükelçi Naci Koru’nun dediği gibi, “S-400’ler bizi kimseye karşı koruyamaz”dı. (Karar, 10 Mayıs 2021)
Yine de aldık S-400’leri…
Buna karşı Batı’dan ve NATO’dan gelen tepkileri hesaplamak gerekirdi ama bunu yapmadık. Henüz “eyy…” duygusu azalsa da devam ediyordu, dünyaya meydan okuma gücüne ulaştığımızı sanarak devam ettik…
Hatta Erdoğan tarih verdi:
“S-400 şu anda artık bizim malımız. Nisandan itibaren de artık faal hale gelecek.” (6 Mart 2020)
Tam iki sene geçti, bırakın faal hale gelmesini, akıbeti hala meçhul… Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Şansölye Olaf Scholz’a söylediği şu:
“Rusya’dan aldığımız silahlar noktasında bunun cevabını merak ettiğinizi görüyorum. Şu andaki şartlar içerisinde gelecek ne gösterir onu şu an konuşmak erken olur. Şartlar ne getirir ne götürür bunu görmek lazım.” (14 Mart 2022)
Bu sözler S-400’ler konusunda Türkiye’nin nasıl bir çıkmaza girdiğinin beyanıdır.