Taha Akyol’un kaleminden: Merkez Bankası ne yapıyor?

Merkez Bankası ne yapıyor? Merkez Bankası 1931’de kurulduktan sonra, en müdahaleci hükümetler zamanında bile belli bir özerk davranış içinde oldu. İlk Genel Müdür Selahattin Bey, Başvekil İsmet Paşa’nın ‘avans’ talebini reddetti… Başkan Bülent Gültekin, Başbakan Tansu Çiller’e direndi… Ecevit hükümeti döneminde krizden çıkış için uygulanan 2001 reformlarında Merkez Bankası kanunla bağımsız hale getirildi. Bu ‘araçsal’ … Taha Akyol’un kaleminden: Merkez Bankası ne yapıyor? Devamı »

Eklenme Tarihi: 26 Eki 2022
3 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 26 Eki 2022
Taha Akyol’un kaleminden: Merkez Bankası ne yapıyor?

Merkez Bankası ne yapıyor?

Merkez Bankası 1931’de kurulduktan sonra, en müdahaleci hükümetler zamanında bile belli bir özerk davranış içinde oldu. İlk Genel Müdür Selahattin Bey, Başvekil İsmet Paşa’nın ‘avans’ talebini reddetti… Başkan Bülent Gültekin, Başbakan Tansu Çiller’e direndi…

Ecevit hükümeti döneminde krizden çıkış için uygulanan 2001 reformlarında Merkez Bankası kanunla bağımsız hale getirildi. Bu ‘araçsal’ bir bağımsızlıktır, yani Merkez Bankası, uygun göreceği para politikası araçlarını, bu arada kuru ve faizi iktidardaki parti değil, Merkez Bankası’nın “doğrudan kendisi belirler.” (md.4/1)

Kanunda bağımsızlığı teyid eden şu madde de var: “Banka, bu Kanun ile kendisine verilen görev ve yetkileri, kendi sorumluluğu altında bağımsız olarak yerine getirir ve kullanır.” (Md. 4/III, c)

Dünyada da bu düzenlemeler hep, iktidar partilerinin seçim hırsıyla para basarak birkaç yıl sonra enflasyonu patlatmalarını önlemek için konulmuştur…

‘YAPAMAYACAĞI İŞLEMLER’

Bizim 2001 tarihinde yeniden düzenlenen Merkez Bankası Kanunu’muzda başka maddeler de var. Kanunun “Bankanın Yapamayacağı İşlemler” bölümünde, iktidarların Merkez Bankası kaynaklarını kullanmasına yol açan işlemler, mesela iktidara “avans” vermesi yasaklanmıştır. 1931 yılında böyle bir kanun olmadığı halde Genel Müdür Selahattin Bey, İsmet Paşa’nın Tarım için istediği “avans”ı reddetmişti, enflasyonu patlatır gerekçesiyle!

Aynı 56. Maddede, Merkez Bankasının iktidara ve kamu kurumlarına “her ne şekilde olursa olsun kefil olamaz ve doğrudan kendisi ile ilgili işlemler dışında teminat veremez” diye bir hüküm de var.

Bu durumda, Merkez Bankası Kur Korumalı Mevduat giderlerine “kefil” olabilir mi? Ödemeler için “teminat” verebilir mi, bu ödemeleri yapabilir mi?!

Bu, ciddi bir hukuki sorundur.

150-200 MİLYAR TL

Daha önce yazmıştım, Meclis’in Plan Bütçe Komisyonu’nda, Merkez Bankası yetkilisi, KKM için kaç milyar ödendiği sorusuna cevap vermeyi reddetmişti! Komisyon’daki tahminler 150-200 milyar arasındadır! Böyle bir meblağ KKM için Merkez Bankası’ndan nasıl ödenebilir, tabii para basarak.

Evet “Finansal sistemde istikrarı sağlayıcı ve para ve döviz piyasaları ile ilgili düzenleyici tedbirleri almak” bankanın görevleri arasında ama “yapamayacağı işlemler”le sınırlı olarak…

KKM için Merkez Bankasının milyarlar ödemesi “Merkez Bankasının yapamayacağı işlemler” kapsamına girmiyor mu?

Değerli hukukçu Rubil Gökdemir, Zanka TV’deki programında bu sorunu gündeme getirdi. Gökdemir de, programa katılan CHP’li Komisyon üyesi Bülent Kuşoğlu da KKM için Merkez Bankası’ndan ödeme yapılmasının kanuna aykırı olduğunu anlattılar: Merkez Bankası’na bu yükümlülük, 21 Aralık 2021 günlü “tebliğ” ile verilmişti. Halbuki kanunun koyduğu hüküm tebliğ ile değiştirilemez…

ASIL MESELE

Burada önemli olan şudur: İktidar kanunların, kurumların ve iktisat ilminin olağan yollarından işlem yapmak yerine, “epistemolojik kopuşla… heterodoks” yolları tercih ediyor …

Merkez Bankası’nın rezervlerindeki “128 Milyar dolar”ın da kanunla değil, “protokol”le Maliye Bakanlığına yetki verilip kamu bankaları eliyle harcanması gibi…

Görüyor musunuz, hukuki ve kurumsal yerleşik yöntemler yerine “heterodoks” yollara gitmek nelere yol açıyor?

Halbuki Merkez Bankası’nın bağımsızlığını düzenleyen hükümler, işte bütün bunlara fırsat vermemek, iktidarları popülizmden ve kaynak israfından uzak durmaya, ekonomiyi rasyonel yönetmeye zorlamak içindi.

Ama 3 Sayılı Cumhurbaşkanı Kararnamesiyle, kanundaki atama yöntemleri değiştirildi, kanunda yazılı bağımsızlık Kararnameyle kaldırıldı! Yine aynı sorun; hukuki konularda da heterodoks davranışlar!

Sonuç ortada; kuralların, kurumların aşınması, güvensizlik, yatırımsızlık, enflasyon, milli gelirde on yıl geriye gidiş… Onun için ısrarla yazıyorum; hukuk devleti, kurallar ve kurumlar yönetimi…

Türkiye, ekonominin “emir kumanda” ile yönetilebileceği aşamayı Turgut Özal döneminde geride bırakmıştır. Gelişmiş ülke olmamız için tek yol, hukuk devleti, kuvvetler ayrılığı, kurallı piyasa ekonomisi, fikir ve ifade hürriyetidir.

Hür eleştiri olmazsa yanlışlardan millet nasıl haberdar olacak?