Takdire Şayan Mimarî; İNSAN VÜCUDU

“Şüphesiz biz insanı, karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu deniyoruz. Bundan dolayı onu işiten ve gören yaptık.” (İnsan, 2)

Eklenme Tarihi: 22 Şub 2016
4 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 26 Eyl 2024

Bir zamanlar anılmaya değer bir şey değildik, atılan bir damla sudan ibarettik. O su parçası sonsuz kudret sahibi tarafından küçük bir ete dönüştürüldü, et, kemik haline getirildi, kemiklere et giydirildi sonra bir başka yaratılışla insan yeniden inşa edildi, mucizevî ve üstün özelliklerle donatıldı. Artık insan eşrefi mahlûkattı, yüceler yücesi Rabbinin yeryüzündeki halifesiydi, yerler-gökler, hayvanlar-bitkiler, hava-su her şey insanın hizmetine sunuldu. Görev bakımından diğer canlılardan üstün olduğu gibi bir sanatkârın eseri olarak da mükemmel yaratılmış ve tefekkür edenlerin imanını artıracak inceliklerle donatılmıştı. Bu sayımızda organların vücudumuza gelişigüzel dağıtılmadığını, görevine uygun olarak tasarruflu bir şekilde ince hesaplarla yerleştirildiğini, özellikle hayati öneme sahip organların özel koruma altına alındığını, her şeyin en ince ayrıntısına varana kadar muntazam bir şekilde yaratıldığını tefekkür edeceğiz inşallah. İnsanın iç organları, beyni, gözleri, kulakları, elleri, parmakları, omurgası kısaca tüm vücudu üstün ilim sahibi olan Allah Azze ve Celle tarafından kullanıma en uygun şekilde yaratılmış ve dizayn edilmiştir. Beyin Beyin, hayatî öneme sahip olan organlarımızdandır. Beynin küçük bir zarara uğraması insanın felç olmasına, körlüğe, işitme kaybına hatta ölüme yol açabilir. Bu nedenle Rabbimiz beynimizi vücudun en üst kısmına sağlam ve sarsılmaz kemiklerin arasına yerleştirmiştir. Sıcaktan ve soğuktan fazla etkilenmemesi için kafayı saçlarla kapamıştır. Ayrıca beyin ile kafatası arasında bulunan beyin omurilik sıvısı (BOS) dışarıdan gelen darbelere karşı beyni korumakta, sarsılma durumlarında beynin hasar görmesini engellemektedir. Eğer bu sıvı olmasaydı, bir futbolcu topa kafasıyla her vurduğunda beyni sarsılacak, beyni kemiklere çarpacak ve zedelenmeler olacaktı. Bu sıvı bir nevi arabalarda bulunan hava yastığını andırsa da onunla kıyaslanmayacak derecede mükemmel tasarlanmış ve beyni çepeçevre sararak tam bir koruma altına almıştır. Yeni doğan bebeklerde ise kafatası kemikleri tam yapışık değildir, fontanel dediğimiz açıklıklar vardır, bu şekilde bebek büyüdükçe beyni de büyümekte ve beyinin gelişimi engellenmemiş olmaktadır.

Beyinden Vücuda Dağılan Sinirler Beyinden vücuda dağılan sinirler sırtta bulunan omurga kemikleri ile vücuda dağıtılır. Beyinden gelen bu sinirlerin bir tanesine dahi bir baskı olsa – kablonun bir telinin kesildiği gibi kopsa- veya kesilse o sinirin uyardığı bölgede his kaybı olacak, eğer sinir bir organa veya kasa ait ise orada felçlik ortaya çıkacaktır. Bu nedenle yaratıcı olan Allah Azze ve Celle bu sinirler için, içi boş kemikler inşa etmiş, sinir köklerinin ve sinirlerin görevine uygun olarak güvenli bir yol yaratmıştır. Ayrıca bu kemiklerin arasında bulunan diskler sayesinde bel bölgemiz hareketini sürdürmekte ve eğilebilmekteyiz. Eğer bu diskler olmasaydı insanın beli beton gibi sert ve düz olacak, hiçbir esneklik olmayacak ve insan eğilemeyecek sağa sola dönemeyecekti. “Biz insanı gerçekten en güzel bir biçimde yarattık.”1 Omurganın bu şekilde tasarlanması insanı büyük bir sıkıntıdan kurtarmıştır. Eğer omurga olmasaydı insanın dik durması mümkün olamazdı, çok esnek olsaydı kemiklerde kaymalar olur, arada sinirler zedelenir kopar ve insan felç kalabilirdi. Hiç esnek olmaması durumunda ise insan yere düşen bir nesneyi almak için eğilemez ve kalbi Allah sevgisiyle dopdolu olanlar secdeye varamaz, böylece kulun Rabbine en yakın olduğu o anın tadına erişemezdi.

KALP ve AKCİĞERLERİMİZ Kalp ve akciğerlerimiz vücudumuz için olmazsa olmaz organlardandır. Kalp, biz daha anne karnındayken atmaya başlar ve ömür boyu durmadan çalışır. Akciğerlerimiz ise oksijeni alıp karbondioksiti dışarıya atan, nefes almayı sağlayan organımızdır. Kişinin nefesini en fazla 1-2 dakika tutabildiği düşünülürse akciğerlerimizin önemi daha iyi anlaşılmaktadır. Bu iki organımız da göğüs boşluğuna göğüs kafesinin içine en tasarruflu ve zarar görmeyecek şekilde üstün bir mimariyle yerleştirilmiştir. Bu şekilde göğüs kafesi bu hayati organları birçok tehlikeye karşı korumaktadır. Akciğerlerin bir balon gibi olduğu düşünülürse göğüs boşluğunun en uygun yerleşim yeri olduğu daha iyi anlaşılır. Ayrıca kalp kirli kanı toplayıp akciğerlere göndermekte orada temizlenen kan, tekrar kalbe gelip buradan tüm vücuda pompalanmaktadır. Kalbimiz bütün vücuda kan pompaladığı halde vücudun tam ortasında mesela göbek hizasında değildir, bu da ince bir tasarım harikasıdır. Çünkü kalbin kanı yerçekimine uygun olarak aşağıya göndermesi kolaydır ama kalpten yukarıda olan beyin gibi organlara göndermesi daha zordur. Bu nedenle kalbin göğüs hizasında yaratılması hem korunma açısından hem de gücünü tasarruflu harcaması açısından en uygun yerdir. Kalbin kolay ulaşılmayan bir yerde olması da takdire şayan bir yaratılış harikasıdır. Eğer kalp karında olsaydı, uyku esnasında kalbe yapılan baskı sonucu hayatımız tehlikeye girerdi veya bir kavga esnasında kişi karşısındakinin kalbini sıkarak kolay bir şekilde onu öldürebilirdi. “…Rahman olan Allah’ın yaratışında hiçbir uygunsuzluk göremezsin. Gözünü çevir de bir bak, bir bozukluk görebiliyor musun? Sonra gözünü, tekrar tekrar çevir bak; göz (aradığı bozukluğu bulmaktan) âciz ve bitkin halde sana dönecektir.”2 Ayette de belirtildiği üzere Allah’ın yaratmasında mükemmel bir uyum mevcuttur. İnsanın her zerresine varana kadar mükemmel şekilde yaratılması, organların kusursuz yerleştirilmesi Allah’ın sonsuz ilmini göstermektedir. Bütün bunlar bizi tefekkürle imanımızı artırmaya götürdüğü gibi bundan da önemlisi kanun koymaya ve idare etmeye en layık olanın Allah olduğunu göstermektedir. Eğer hayatımıza Allah’ın kitabı ile yön verirsek kitabındaki ayetlerin karanlıklar içinde kalan dünyamızı aydınlatacağı aşikârdır.

Furkan Nesli Dergis'inden Alınıtıdır.