1912 Yılının 14 Nisan günü , üzerinde güneş batmayan Britanya İmparatorluğunun övünç kaynağı, asrın teknoloji harikası Titanic gemisinin Amerika’ya ilk seferini yapacağı gündür. İngiltere’nin Southampton limanında hareketli bir gün yaşanmaktadır. Avrupanın en zengin aileleri gemide yerlerini alırken rıhtımda yapımcı firma White Star’ın bandosu valsler çalmaktadır. Gazeteciler şirket yetkilisinden geminin o zamana kadar görülmemiş harika özelliklerini dinlerken gemi kaptanı Edward Smith bir gazetecinin “Bu gemi için batmaz diyorlar ; doğru mu ? “ sorusu üzerine birden coşarak "Bu gemiyi Tanrı bile batıramaz" cevabını verir.
O zamanın teknolojisinde radar yoktur ve Atlantik okyanusundaki en büyük tehlike olan buz dağlarına karşı gözetlenerek tedbir alınmaktadır. Gerçekten de o zaman kadar en mükemmel bir teknikle yapılan Titanic gemisinde çarpışma anında delinen bölmelere su dolması halinde dahi gemi bölmeleri su dolmakta fakat batmamaktadır. Kuzey denizinden kopup gelen buz dağları ile asrın harikası Titanic, gecenin bir vaktinde kaderde planlanan bölgede buluşurlar. Gözetleyicilerde dürbün yoktur. Çıplak gözle devasa buz kütlelerini fark etmişler, kaptan köşkünü uyarmışlardır. Kaptan Smith tam yolla giden gemisin hızını kesmeye çalışır, mesafe yetersizdir ve başı kurtarmaya çalışırken sancak tarafından (sağ ) omuzluktan buz kütlesine sürtünmeye başlar. Adeta bir ustura gibi geminin gövdesinde uzun ve derin bir yara açılır. Gemi birkaç saat içinde batar. Hem de ikiye bölünmüş olarak dibi boylarken orkestra ilahi çalmaya devam etmektedir. Filikalar yetersizdir. Suya atlayan yolcuların çoğu donarak ölür, bir kısmı boğulur. 1523 insanın can verdiği Titanic faciası aradan yüz yıla yakın bir süre geçmiş olmasına rağmen batı dünyasını derinden etkilemiştir. Bu facianın romanı tam 14 yıl önce sıradan bir yazara yazdırılmıştır. Geminin ikinci kaptanı gözcülere dürbün vermemiştir. Kaptan Smith , o zamana kadar yapılmış olan sürat rekorlarını kırarak New York limanına girerek şirketin koyduğu 2000 sterlin para ödülünü almak için gemisine tam yol yaptırmaktadır. Dürbünsüz gözcüler yakın mesafede buz dağlarını fark ederler. Gemi hızını kesemez ve kaptan yeterli manevra zamanı kazanamaz. Çarpma olsa bölmeler delinir , gemi batmaz ama yırtılma olunca her şey biter. Kaza , kader planında ilahi emirle uygulamaya konunca Allah o insanların aklını bir an alıverir. En akıllı insanlar dahi kazadan kurtulamazlar. Haddini bilen insanlar sebebe sarılıp sonra Allah’a sığınırlar.