İstiklal Marşı Kabulü ve sözleri
Milli Mücadelenin anısı olan İstiklal marşı 10 kıtası ile beraber neredeyse tüm Türkiye vatandaşı tarafından ezbere bilinen bir marştır. İstiklal marşı sözleri incelendiği zaman onu kaleme alan Mehmet Akif Ersoy’a ve bu şiire konu olan kahramanlara hayram kalmamak ise elde değil. Bu haberimizde İstiklal marşı kabulü nasıl olmuştur? İstiklal Marşı bestecisi kimdir? Sorularının cevabını bulurken bir kez daha hatırladığımız sözleri ile vatan için verilen mücadeleye tanıklık edeceğiz.
istiklal marşı kabulü
İstiklal Marşı 12 Mart 1921 yılında Birinci TBMM tarafından kabul edilmiştir.
Ön elemeyi geçen yedi şiir o gün meclis oturumunda oylamaya sunuldu. Mehmet Âkif'in kaleme aldığı şiir olan İstiklal Marşı ise meclis kürsüsünde Hamdullah Suphi Bey tarafından okundu. İstiklal Marşı bittiği zaman salonda büyük bir çoşku ve heyecan meydana geldi. Bazı mebusların itirazlarına rağmen İstiklal Marşı alkışlarla kabul edildi. Mehmet Âkif, yarışmanın ödülü olan beş yüz lirayı Darülmesai'ye vakfetti.
istiklal marşı besteci
Ülke savaş içerisinde olduğu için, İstiklal Marşı bestelenmesi iki sene ertelendi. 12 Şubat 1923'te İstanbul Maarif Müdürlüğü beste yarışması düzenledi. Yarışmaya 24 kişi katıldı.
Edirne’de Ahmet Yekra Madran’ın, Ankara’da Osman Zeki Üngör’ün, İstanbul’da Ali Rıfat Çağatay’ın ve Zati Bey’in olmak üzere İstiklal Marşı farklı bestelerle okunuyordu.
Her bölgede farklı bir bestenin kullanılması üzerine yarışmanın bir an önce sonuçlandırılmasına karar verildi. 5 ay süren çalışmalar sonucu, 12 Temmuz 1924'de Ali Rıfat Çağatay’ın eseri İstiklal Marşı için en iyi beste olarak seçildi. Daha sonra yarışmanın sonucu bütün okullara bildirildi ve İstiklal Marşı bu beste ile okunmaya başlandı.
Ali Rıfat Çağatay’ın bestesi sadece 6 yıl İstiklal Marşı’nın dizelerine eşlik etti. 1930’da Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Şefi Osman Zeki Üngör’ün bestesi milli marşın bestesi oldu.
istiklal marşı sözleri
İstiklal Marşı içerisinde derin anlamlar barındıran bir eserdir. Tamamında hitap ettiği ordunun imanının kuvvetine vurgu yapan Mehmet Akif, özenle seçtiği birçok kelime ile her biri ayrı bir ders konusu olacak mesajlar vermiştir. Daha ilk kelimenin “korkma!” hitabı ile başlayarak böylesi bir mücadelenin ancak cesaret ve iman ile kazanılabileceğini vurgulamış ve bu ülkede tek bir aile kalana kadar bağımsızlık mücadelesinin devam edeceği mesajını vermiştir.
Yine İstiklal Marşı içerisinde yer alan “Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar, Medeniyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar?” sözleri ise adeta bugünde devam eden hak ve batıl mücadelesinin durumunu bize anlatmaktadır. Her ne kadar teknoloji ve medeniyet adı altında kendilerini modern göstermeye çalışsalar da hakikatte onlar canavardan farksızdır ve böylesi kuvvetli bir imana diş yetirmeye güçleri yetmez, mesajını vermektedir.
İstiklal Marşı belki o gün şartlarında yazılmış bir eserdir. Ancak Mehmet Akif’in o günkü hitabından hala nasibini almamış olanlar bulunmaktadır. Kalbi Allah aşkı ile dolu olan nice şehitlerin kanları ile sağladığı bu bağımsızlık bugün birçok kişi tarafından unutulmuştur. Gizli kapılar ardından yapılan anlaşmalarla, dünya hayatının geçici menfaatleri uğruna vatanına ve milletine ihanet edenlerin sayısı her geçen gün artmaktadır. Bu ülkenin evlatları olarak, Mehmet Akif’in şu sözleri belki sürekli kulaklarımızda çınlamalıdır.
“Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.”
istiklal marşı 10 kıtası
İstiklal Marşı 10 kıtası ise şu şekildedir:MEHMET AKİF ERSOY'UN HAYATI
Mehmet Akif Ersoy, İstanbul’da 1873 yılında doğmuştur. Eğitiminin ardından Ziraat Bakanlığı’nda memur olarak göreve başlamıştır. Buradaki ilk görevi veteriner müfettiş yardımcılığı olmuştur. 1893 yılı ile 1913 yılları arasında memurluk görevini sürdürmüştür.
Görevi gereği Anadolunun farklı bölgelerini gezen Mehmet Akif, edebiyata derin bir ilgi duyardı. Bu ilgisini şiir yazarak ve edebiyat öğretmenliği eyleme dökmüştür. Resimli Gazete’de Servet-i Fünun dergisinde şiirleri ve yazıları yer bulmuştur. Memuriyeti ile beraber kompozisyon ve Türkçe dersleri vermek üzere öğretmen olarak atandı.
Mehmet Âkif, Baytar Mektebi'ndeki talebeliği sırasında şiir yazmaya başlamıştır. İlk şiiri Kur'an'a Hitap başlığını ile yayımlanır. 1908'den itibaren aruz ölçüsü kullanarak manzum hikâyeler yazmayı tercih etmiştir. Hikâyelerinde halkın dert ve sıkıntılarını kaleme almıştır. Balkan Savaşı yıllarından itibaren destansı şiirler yazmaya başladı. İlk büyük destanı, "Çanakkale Şehitleri'ne" başlıklı şiiridir. İkinci büyük destanı ise Bursa'nın işgali üzerine yazdığı “Bülbül“ adlı şiiridir. Üçüncü olarak da İstiklâl Marşı'nı yazarak İstiklâl Savaşı'nı anlatmıştır.
Mehmet Âkif eserlerinde dini yön dikkat çeken vazgeçilmez bir unsurdur.
Konulan 500 liralık ödül sebebiyle ilk önce yarışmaya katılmayı reddeden Mehmet Akif, Millî Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey'in talebiyle arkadaşı Hasan Basri Bey’in ısrarı üzerine kabul etti. Hatta onun katılması üzerine birçok şair zaten o kazanır diyerek yarışmadan geri çekildi. Beklenilen gerçekleşerek Mehmet Akif’in orduya ithaf ettiği eser birinci oldu. Ödül olarak belirlenen 500 lirayı ise kadın ve çocuklara iş öğreten ve cepheye elbise diken Dar’ül Mesai vakfına bağışladı.
Siroz hastalığına tutulan milli şairimiz 27 Aralık 1936 tarihinde İstanbul'da vefat etti. Cenazesi Edirnekapı Mezarlığı'na defnedildi.