Şehid Metin Yüksel, 17 Temmuz 1958'de Bitlis'e bağlı Kolongo Yaylası'nda dünyaya geldi. Babası 27 Aralık 2004 de Hakk'a uğurladığımız, Türkiye'nin en büyük âlimlerinden Sadreddin Yüksel Hoca'dır.
Annesi ise doğunun en tanınmış eşrafından Norşinli Şeyh Masum Efendi'nin kızıdır. Metin Yüksel,dokuz yaşındayken ailesiyle birlikte İstanbul'a gelerek Fatih semtine yerleşir.
İLK DİNÎ EĞİTİMİ BABASINDAN ALDI
Hüsam bey Mahallesi'ndeki Akşemseddin İlkokulu'nda ilköğrenimini tamamlar. Daha sonra Sinanağa Mahallesi'ndeki Gelen Bevi Ortaokulu'na kaydolur. Bu arada babasından Kur'an-ı Kerim ve temel İslâmi
bilgilerle alakalı dersler alır. Yüksel, ortaokul 2. sınıfa geldiğinde ortaokula devam etmek istemez ve okulunu bırakır.
FAKİR İNSANLARIN YARDIMINA KOŞARDI
Ortaokulu bıraktıktan sonra o dönem İslâmi camiada aktif olan teşkilatların çalışmalarına katılmaya başlar. Bir dönem MTTB'nin içinde bulunur. 1976 yılına gelindiğinde MTTB'deki çalışmalar Metin
Yüksel'i tatmin etmez.
O yıllarda yeni kurulmaya başlanan Akıncılar Teşkilatı'nın şube açma iznini alır ve bazı arkadaşlarıyla birlikte Fatih Akıncılar Teşkilatı'nı kurarlar. Fatih Akıncılar Teşkilatı kısa bir zamanda
Türkiye'nin en aktif Akıncılar teşkilatı haline gelir. Metin ve arkadaşları bir taraftan siyasal çalışmalar yaparken, diğer
taraftan da birtakım sosyal faaliyetlerle uğraşırlar. Salı ve Perşembe günleri çevredeki yoksul ailelerin hasta çocuklarının muayene edilmeleri için Akıncılar teşkilatına doktorlar getirilir.
Doktorların tavsiye ettiği ilaçlar çevredeki eczanelerden yardım olarak tedarik edilir ve bölgenin fakir insanlarına dağıtılır.
ÖLMEK VAR, DÖNMEK YOK
Fatih Akıncıları kısa bir zamanda yaptıkları sosyal çalışmalarla bölge halkının sevgisini kazanır. Fatih Akıncıları'nın bölgedeki etkinliklerinden rahatsız olan birtakım sol gruplar Darüşşafaka
Lisesi ve Fatih İmam Hatip Lisesi'ndeki Akıncı öğrencileri rahatsız etmeye başlarlar. Metin Yüksel ve arkadaşları bu rahatsızlıkları engellemek için, rahatsız edilen öğrencileri korumaya alırlar.
26 Ekim 1977 günü Darüşşafaka Lisesi'nin önünde Metin Yüksel ve 3 arkadaşı 8 komünistin silahlı saldırısına uğrar. Metin Yüksel ikisi midesine, biri de dizine olmak üzere 3 kurşun yarası alır.
Hemen Vakıf Gureba Hastanesi'ne kaldırılıp tedavisi yapılır. Metin Yüksel artık; davası uğruna yaralanmış bir gençtir. Bu olay Metin Yüksel'in çalışmalarının daha da artmasına neden olur.
HER FAALİYETTE YÜKSEL HEP ÖNDE
Fatih'teki çalışmalarını ülke geneline yayarak, Anadolu'daki Akıncılarla tecrübe ve bilgilerini paylaşır. Artık seminerler, mitingler, gösteriler Metin Yüksel'in bütün hayatını kapsar. Metin ve
arkadaşları o dönem İslâmî kesimin etkin yayın organları olan Gölge, Akıncılar, Akıncı Güç, Sebil gibi dergilerin halka ulaşması için büyük çaba sarf ederler. Metin Yüksel yapılan her çalışmada hep
en öndedir. Kendinden yaşça büyük pek çok Akıncı yapılan çalışmalarda Metin Yüksel'e tabi olurlar. Artık Metin Yüksel, Fatih'in efsane delikanlısıdır. Fatih denince dostlarının ve düşmanlarının
aklına Metin Yüksel ismi gelir. Onun yiğitliği, fedakârlığı, davasına olan bağlılığı dilden dile dolaşır.
TEHDİTLER ARTIYOR
Metin'in bu çalışmaları o dönem Fatih'de etkin olmak isteyen kavmiyetçileri rahatsız eder. Metin Yüksel birkaç defa kıstırılarak tehdit edilir. Metin bu tehditlere aldırmadan İslâmî çalışmalarını
sürdürür. Metin'in çalışmalarını engelleyemeyen kavmiyetçiler, artık onu ortadan kaldırmaya karar verirler. Çünkü Metin, onların Fatih'e hâkim olmalarının önündeki en önemli engeldir.
CAMİ AVLUSUNDA SALDIRI
23 Şubat 1979 tarihinde Cuma namazı çıkışı Metin Yüksel Fatih Camii'nin avlusunda kavmiyetçilerin silahlı saldırısına uğrar. Daha sonra Eskişehir Cezaevi'nde tutuklu olan ve Metin Yüksel şehit
olduğunda yanında bulunan Mehmet Ali Tekin'in anlatımından Metin Yüksel'in şahadetini dinleyelim:
"Bir kavmiyetçi, Cuma namazı çıkışı Metin'in arkasından 3 kere kısa aralıklarla 'Metin dur!' diye bağırdı. Üçüncü bağırmasının akabinde, iki eli de parkesinin cebinde olan Metin, sağ elini çıkarıp
boş bir şekilde öne doğru uzatarak, 'Gelin konuşalım' dedi. Metin sözünü bitirir bitirmez, bu kavmiyetçi ve yanındaki arkadaşları silahlarını çekerek, ateş etmeye başladılar. Ben tam o anda caminin
duvarına yakın olan iki büyük çınar ağacının arasına gelmiştim. Benim arkamda bulunan çınarların arasından çıkan iki kişi de bana, 'Kaldır ellerini' dediler. İki elim cebimde arkama döndüm. Ben
arkama dönerken Metin'in, ileriye uzattığı sağ elini yüzüne doğru geriye çektiğini, sol bacağının da hafif büküldüğünü fark ettim. Arkama döndüğümde iki kişi ellerindeki tabancaları bana
doğrultmuşlardı. Bu arada polisler bizim tarafımıza doğru 'Teslim olun' diyerek, koşmaya başladılar. Polisi gören kavmiyetçiler, beni bırakıp kaçtılar? Metin upuzun yerde yatıyordu. Metin'e doğru
koşmaya başladım. Başından akan kanlar yerdeki karları kıpkırmızı yapmıştı. Başını kaldırıp yüzündeki kanları silmeye başladım. O sırada birkaç arkadaş daha geldi. Ben arkadaşlara 'Çabuk taksi
çağırın' diye bağırdım. Yaralı olan Metin'i her birimiz kollarından ve ayaklarından tutarak kaldırıp, çıkış kapısına doğru götürmeye başladık. Metin çok ağır olduğu için, götürmekte zorlanıyorduk.
Ben, yaraları daha da ağırlaşmasın diye 'Durun sırtıma alayım' dedim ve Metin'i sırtıma aldım. Avlu çıkış kapısına bir Murat taksi getirmişlerdi. Taksiciye 'Hemen hangi hastane olursa olsun birine
çek' dedim.Metin'in yüzündeki kanları bir daha sildim. Alnının sağ tarafında bir kurşun yarası vardı. Kazağını belinden üst tarafına doğru sıyırdım. Göğsündeki kanları sildim. Sırtını sıyırarak,
arkasına baktım. Kuyruk sokumuna yakın bir yerde, bir kurşun yarası daha vardı. Sağ elinden nabzını dinledim. Bir şey hissedemedim. Sonra kalbini dinlemek için kazağını sıyırdım. Kulağımı kalbine
dayayınca kalbinin de atmadığını fark ettim. Taksideki diğer arkadaşa 'Yahu ben bir şey duymuyorum. Heyecandan olabilir. Bir de sen dinlesene' dedim. O arkadaş da dinledi ve bir şey hissetmediğini
söyledi. Taksi Çapa ilk yardıma gelince hemen Metin'i sırtlayıp hasta yatağına yatırdım? Bir doktor göğsüne bastırıp, kulakçıkla kalbini dinliyordu. Bu arada doktorlar pantolonunun kesilip,
Metin'in ameliyata alınması gerektiğini söylediler. Birden aklıma Metin'in ilk yaralandığında ameliyatı sırasında yaşadıkları ve daha sonra da bana anlattıkları geldi. İlk defa 1977 yılında
komünistlerin tuzağına düşüp yaralandığı sırada Metin'i hastaneye götürüyorlar. Ameliyat etmek için doktorlar pantolonunu makasla kesip, ameliyata hazırlamak istemişler. Metin doktorların makasla
pantolonunu kesmelerine müsaade etmez. Ameliyat yatağından kalkarak, yaralı olduğu halde pantolonunu çıkarıp yatağa uzanır. Doktorlara hitaben de, 'Başka pantolonum yok. Onun için pantolonumu
kesmenize izin veremem' der. Ben bunları düşünerek pantolonunu çıkarırken 2 doktor daha geldi. Benim odadan çıkmamı istediler. Hastanenin başka bir yerinden 'Metinim, Metinim' diye feryat eden
Yakup kardeşimizi, Metin Yüksel'in babası Sadreddin Hoca, teselli etmeye çalışıyordu. Ben bu manzaraya dayanamadım ve hastanenin dışına çıktım."
METİN YÜKSEL HAKKA YÜRÜYOR
Metin Yüksel 26 Şubat 1979 Pazar günü tekbirler eşliğinde Fatih Edirnekapı Şehitliği'nde toprağa verildi. Şehadetinin üzerinden 29 yıl geçmesine rağmen, Şehid Metin Yüksel gönüllerimizde yaşıyor.
Metin Yüksel'i hiç görmemiş olmasına rağmen; onu seven gençler, mezarını devamlı olarak ziyaret ediyorlar. Ayrıca her yıl 23 Şubat günü birçok genç, Metin Yüksel'in şehit olduğu Fatih Camii
avlusunda buluşarak, mezarına kadar yürüyorlar. Daha sonra Şehit Metin Yüksel'in mezarı başında Kur'an-ı Kerim okunup, yapılan hatimler ruhuna bağışlanıyor.