Karamollaoğlu, "İçinde bulunduğumuz krizi aşmanın ilk şartı toplumsal uzlaşı ve mutabakat ortamının sağlanmasıdır. Geçmişte yapılan hatalar nasıl Türkiye’yi bu noktaya getirdiyse, Bugün atılacak yanlış bir adımın maliyeti çok daha ağır olacaktır" dedi.
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, parti genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. Ekonominin gidişatını değerlendiren Saadet Lideri, Ak Parti iktidarına acil toplantı çağrısı ve önerilerde bulundu. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın dün açıkladığı ‘Yeni ekonomi modeli’nin hayal kırıklığı olduğunu belirten Karamollaoğlu, “Maalesef bir kez daha dağ fare doğurmuştur. Beklenti hayal kırıklığı ile sonuçlanmıştır. Yeni Ekonomik Model de Yeni hiçbir şey yok demek abartı olmaz. Tek vurgu Merkez Bankasının bağımsızlığına zarar verilmeyeceği hususudur. Artık soyut, afaki ve hamaset dolu cümlelerle sürecin yönetilmesi mümkün değildir. Maalesef bir kez daha dağ fare doğurmuştur. Beklenti hayal kırıklığı ile sonuçlanmıştır. Yeni Ekonomik Model de Yeni hiçbir şey yok demek abartı olmaz. Tek vurgu Merkez Bankasının bağımsızlığına zarar verilmeyeceği hususudur. Artık soyut, afaki ve hamaset dolu cümlelerle sürecin yönetilmesi mümkün değildir.” ifadelerini kullandı.
Karamollaoğlu'nun açıklamaları şu şekilde:
KÖKLÜ YAPISAL DÖNÜŞÜMLERE İHTİYAÇ VAR
"Bilindiği gibi Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak dün “Yeni Ekonomi Modeli”ni açıkladı. Maalesef bir kez daha dağ fare doğurmuştur. Beklenti hayal kırıklığı ile sonuçlanmıştır. Yeni Ekonomik Model de Yeni hiçbir şey yok demek abartı olmaz. Tek vurgu Merkez Bankasının bağımsızlığına zarar verilmeyeceği hususudur. Artık soyut, afaki ve hamaset dolu cümlelerle sürecin yönetilmesi mümkün değildir. Bu yüzden iktidar yetkililerinin yaptığı her açıklama, güveni tesis edeceğine, endişeyi arttırmaktadır. Oysa Türkiye’nin hamasete değil gerçekten köklü yapısal dönüşümlere ihtiyacı vardır.
GÜVEN ORTAMININ OLUŞTURULMASI İÇİN ADALETE İHTİYAÇ VAR
Türkiye’nin bugün geldiği noktada en çok ihtiyaç duyulan husus ise güven ortamının oluşturulmasıdır. Güven ortamının oluşturulabilmesi için Adalete, liyakate ve istişareye, şeffaflık ve denetime, yolsuzlukla mücadeleye ve gelir dağılımında adalete ihtiyaç vardır.
PROBLEMİMİZ KANAL İSTANBUL DEĞİL, KALAN İSTANBULDUR
Ne yazık ki iktidar hala ekonomideki asıl problemi görememektedir. 100 günde 400 dev proje açıklanıyor ekonomi altüst oluyor. 5 lira olan dolar 6 liraya çıkıyor. Yeni Ekonomi Modeli açıklanıyor, ekonomi altüst oluyor, 6 lira olan dolar 7 liraya fırlıyor. Çünkü hala yatırım diye açıklanan projeler parayı betona gömmekten ibaret. Kanal İstanbul projesinin devam edeceğini söyleyip, yanına da iki tane butik şehir inşa edeceğinizi söylüyorsunuz. Bugün ülkemizin problemi “Kanal İstanbul” değil, “Kalan İstanbul ”dur. Bir yandan betondan şikâyet edeceksiniz öbür yandan ülke kaynaklarını betona gömeceksiniz. Bir yandan bütçe disiplininden, tasarruftan bahsedeceksiniz, öbür yandan, üretime dönük olmayan yatırımlarda ısrarlı olacaksınız.
ÜLKELER FABRİKA YAPARAK KALKINIR
Dünyanın hiçbir yerinde parklar yaparak kalkınan devlet yoktur. Ülkeler fabrika yaparak, kaynaklarını Ar-Ge’ye ayırarak kalkınır. Ekonomide acil problemlerimiz bellidir: İşsizlik, artan dış ticaret açığı, yükselen enflasyon ve döviz kuru, borç yükü, ABD’nin ambargosu; çelik ve alüminyum vergi artışı. Bu problemler lafla, hamasetle çözülemez.
Halkımız fedakârdır; yöneticilerine güvenir, ancak gerçekler ortaya çıkıp, bıçak kemiğe dayanınca bu güven süratle kaybolur. Uzun vadede inandırıcılık, söylemle değil, ancak eylemle sağlanabilir.
SADECE BORÇ BULARAK EKONOMİ DÜZELMEZ
İktidarın son dönemde başarı diye ortaya koyduğu tek ekonomik hamle Çin’den bulduğu 3,6 milyon $’lık kredidir. Ne yazık ki, Türkiye yana yakıla kredi arayan bir ülke durumuna düşürülmüş buluyor. Taşıma suyla değirmen dönmez. Hiçbir ülkenin ekonomisi sadece kredi ve borç bularak düzelmez. Belki böylece günü kurtarabilirsiniz, ama geleceğinizi ipotek altına almış olursunuz. Osmanlı imparatorluğunu batıran da borç politikası olmuştu.
GELİŞMELER TÜRKİYE'Yİ IMF KAPISINA ZORLAMAKTADIR
Bu mantıkla gidilirse Türkiye Duyun-u Umumiye günlerine geri döner, endişesini taşıyoruz. Gelişmeler Türkiye’yi IMF kapısına zorlamaktadır. IMF kısa ve orta vadede problemleri çözer veya erteler; fakat politik tavizleri de dayatır. Bu sebeple biz IMF ile masaya oturulmamasını tavsiye ederiz. Bugünkü sıkıntılar daha farklı yaklaşımlarla çözülebilir.
TÜRKİYE'NİN ÇILGIN PROJELERE DEĞİL ÜRETEN YATIRIMLARA İHTİYACI VAR
Ekonomideki çöküşü, sadece “ABD Krizi” ile “Dış Güçlerin Operasyonu” ile açıklamak da gerçekleri görmemektir. Biz defaatle söyledik, söylemeye de devam ediyoruz, Deniz bitti… Bir an önce yatırım ekonomisine geçmezsek, israftan bütünüyle vazgeçmezsek, Türkiye içine girdiği bu girdaptan kutulamaz. Bu mantıkla ile gidilirse dolar 7 lirada olur, 8 lira da olur, 10 lira da olur. Türkiye Sanayi’den ekonomiye, eğitimden yatırıma, topyekûn yeniden bir planlama ve yapılanma dönemine geçmelidir. Günü kurtarmaya yönelik popülist politikalar ülkeyi daha büyük sıkıntılara sürüklemekten başka sonuç vermez. Biran evvel üretken olmayan, gösterişe yönelik, sadece arazi rantını artıracak yatırımlardan vazgeçilmeli, İsrafın her türlüsüne son verilmelidir. Türkiye’nin çılgın projelere değil, üreten yatırımlara ihtiyacı var.
TAVİZ TAVİZİ DOĞURUR
Elbette Türkiye’nin ekonomik ve siyasi bir kuşatma altına alınmaya çalışıldığı da doğrudur. Ancak bu yeni bir şey değil. Bu kuşatma Sevr’den beri var. Hatta Haçlı seferlerinden bu yana var. Çünkü bu topraklar Irkçı emperyalizmin ve büyük İsrail projesinin hedefindedir. Biz biliyoruz ki, Rahip Brunson krizi de bu projenin parçalarından birisidir. Bu kriz bahane edilerek Türkiye dış politika da bir takım önemli tavizlere zorlanmaktadır. Unutulmamalıdır ki verilecek her taviz ardından daha büyük bir tavizi getirecektir.
TEHDİTLERE ASLA BOYUN EĞİLMEMELİ
Türkiye bu noktada direnmelidir ve asla tehditlere boyun eğmemelidir. Biz ABD tehditlerine karşı atılacak her adımın sonuna kadar arkasındayız. Bu noktada ABD ile gerginleşen ilişkilerimizin yakın geçmişe bakarak değerlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz. İsrail – Arz-ı Mev’ud – BOP, 11 Eylül ve yeni dönem (Saldırgan, komplocu bir ABD), (Afganistan, Irak, Suriye), Evanjelikler (Rahip Brunson), ABD, Trump ve ekibi; Kim bu rahip?, 15 Temmuz, Fetö Kalkışması, Türkiye taviz vermemeli, ABD ve NATO Üsleri bu çerçevede Türkiye İran’a yaptırım bir yana, İran başta olmak üzere, İslam ülkeleriyle ekonomik ilişkilerini bir an önce güçlendirmelidir. Dönem başkanı olduğumuz halde D-8 ve İİT ile hiç ilgilenilmemiş, EİT ve KEİT da ihmal edilmiştir. Bu örgütlerin canlandırılması için gayret gösterilmelidir. Bu çerçevede en önemli konu ülkemizde iç barış, huzur ve kardeşliğin tesisi; yekvücut olduğumuzun bütün dünyaya gösterilmesidir. Bu da ancak, Adalet ve güvenliğin tesisi ve kutuplaştırıcı siyasi üsluptan vazgeçilmesi ile sağlanır.
KIBRIS PAZARLIK KONUSU OLMAKTAN ÇIKARILMALI
Suriye ve önümüzde duran İdlip krizi bir an önce çözüme kavuşturulmalı ve her şart altında Suriye’nin ve bölgenin istikrarı temin edilmelidir. Rusya, Çin, Hindistan başta olmak üzere BRICS ülkeleriyle münasebetlerimiz güçlendirilerek geliştirilmelidir. Kıbrıs konusunda kesinlikle taviz verilmemeli, Kıbrıs pazarlık konusu olmaktan çıkarılmalıdır.
İKTİDARA ACİL KRİZ TOPLANTISI ÇAĞRISI
Türkiye tarihi bir dönemeçten geçiyor. İçeride toplumsal mutabakatı sağlamadan ekonomide istikrarı sağlayamayız. Çünkü birliğin olmadığı yerde huzur ve güven olmaz. Huzur ve güvenin olmadığı yerde üretim olmaz. Üretimin olmadığı yerde de kalkınma olmaz. Buradan Sayın Cumhurbaşkanına sesleniyoruz; Türkiye’deki bütün siyasi parti genel başkanlarının bir araya geldiği, bir “Acil Kriz Toplantısı” düzenlenmelidir. İçinde bulunduğumuz krizi aşmanın ilk şartı toplumsal uzlaşı ve mutabakat ortamının sağlanmasıdır.
Geçmişte yapılan hatalar nasıl Türkiye’yi bu noktaya getirdiyse bugün atılacak yanlış bir adımın maliyeti çok daha ağır olacaktır. El elden, akıl akıldan üstündür. İstişare de bereket vardır. Tüm siyasi liderlerin içinde yer aldığı geniş katılımlı bir toplantı içeriye ve dışarıya birlik-beraberlik görüntüsü verecek ve cumhurbaşkanının elini güçlendirecektir. Her zaman olduğu gibi biz bu uyarılarımızı bir kardeşlik vazifesi olarak yapıyoruz."