Tevhid, yeryüzünü Allah’ın boyasına boyamanın ve adî, çirkin şirk boyasını kaldırmanın adıdır. Allah Azze ve Celle, tüm Nebi ve Rasulleri adeta yeryüzünde yaşayan tüm insanlığı tek bir çatıda toplamak ve tek bir renge boyamak üzere göndermiştir. Tevhid toplumu, vahdet toplumudur. Gerçek vahdet ancak tevhidle gerçekleşir. Ortak inanç, ortak yaşam, ortak ihtiyaç, ortak karar, ortak tavır ve ortak mirasın sahibidir tevhid toplumu. Tabii oldukları ilah ve lider tektir. Tevhidle birlik, şirkle ayrılık gelir. Günahlar ayrılık getirir. Nefislerin arzuları çoktur ve çeşitlidir. Takva ve tevhid ise birlik getirir. Çünkü Tevhid, sadece Allah’ın istediğini istemektir. Aynı şeyi isteyen ve aynı dava için çalışanlar bütünleşebilirler. Tevhid, arzu ve istekleri Allah’ta sonlandırmaktır.
Tevhidî toplum bilincine ulaşanlar, birbirlerinin isteklerini ve dertlerini daha iyi anlarlar ve bu toplumda ayrışmaya yer yoktur. İslam toplumu, hem inanç hayatında, hem de sosyal hayatta küfre çekilmiş bir kılıç gibidir. Kendisini bütün yönlerden kuşatan şirke karşı, azgın suların önünde duran bir baraj gibi, her zaman aynı kararlılıkta ve aynı sağlamlıkta durabilmektedir. Sabır ve iman deryasında boğulmadan kıyıya yüzmeye devam etmektir. Tevhid toplumu bireyleri, azgın bela ve musibet dalgalarının ve küfrü yayan dev fırtınaların ortasında cennet sahiline doğru kardeşleriyle yüzmeye devam edenlerdir. İstikametlerini çizenin yegâne ilah olan Allah Azze ve Celle olduğunu bilenler, yoldaşlarını yarı yolda bırakmazlar. Aynı hedefte yürüdükleri ve ehli küffarın saldırılarının daha şiddetli olduğunu bildikleri ve anın vacibinin küfrü ortadan kaldırmak ve zulmü durdurmak olduğunu bildikleri için, kardeşlerinin hatalarını görmezden gelecek kadar alçak gönüllü ve bağışlayıcıdırlar.
Tevhid toplumunun dini, onları her yönden medeni yapmaktadır. Sadece dış dünyasına müdahale eden bir din değildir. Kardeşlerine karşı hissettiklerini bile şekillendiren ve buna bile yön veren bir dindir. İçlerindeki samimiyet, merhamet ve güven duygusu hep tevhide göre şekillendirilmiştir. Bu toplum Allah’ın sıfatlarıyla ve ahlakıyla boyalıdır. Küffarın tekliflerine ve tehditlerine gösterecekleri tepki farklı değildir. İmanî olgunluklarıyla dünyaya tamah göstermezler, üç kuruşa imanlarını satmazlar ve izzetlerini kaybetmezler. Bilakis, ümmetin ve kardeşlerinin menfaatleri ve sorunları, hayatlarının merkezinde yer almaktadır. En önemlisi bu toplumda gaye bütünlüğü vardır.
Gayeleri, yerin ve göğün Hâkimi ve Maliki Allah Azze ve Celle’yi razı etmek için çalışmak, hedef ise O Hâkim ve Malik’in istediği Tevhid toplumunu yine O’nun istediği gibi inşa etmektir. Kullara kulluk mefhumu, meseleye aynı açıdan bakabilen Tevhid toplumunun bireylerince ortadan derhal kaldırılacaktır. Onlar, Allah’ın dışında hiçbir otoriteye uzun yaşama fırsatı tanımazlar. Üstad Seyyid Kutub, Yoldaki İşaretler kitabında medeni toplumu şöyle tanımlar: “İnsanların bir araya gelmelerinde temel bağ olarak akidenin baz alındığı tek toplum tipi “İslam toplumu” dur. Sadece İslam toplumunda zencinin, beyazın, kızılın, sarının, Arap’ın, Rum’un, İranlının, Habeşlinin ve yeryüzünde yaşayan tüm insan ırklarının arasını birleştiren yegâne unsur olarak inanca dayalı milliyet anlayışını kabul eden ve çeşitli etnik öğeler taşıyan tüm bu insanları “tek bir ümmet” halinde bir araya getirebilmektedir. Bütün bu insanların ortak Rabbi Allah’tır. Yalnız O’na kulluk ederler. Bunlar, toplumsal yapı içerisinde kulların koydukları siyasal ve sosyal düzenlemelere göre değil, bizatihi Allah’ın koyduğu şeriat ilkeleri uyarınca bir araya gelen insanlardır. Şeriat karşısında hepsi eşit konuma sahiptir. Orada üstünlük takvadadır; en takvalı insan, en üstün insandır.
Tevhid toplumu, ancak Allah Hâkim olduğu ve O’nun hükümleriyle yaşadıklarında mutlu olabilirler. Asıl zenginlik ve huzur, bu birliktelikten doğan tevhid şuuruyla meydana gelir. Kardeşlik, paylaşma ve yardımlaşma gerçek manada bu toplumda yeşerecektir. Tevhid toplumunda haksızlığa asla yer yoktur. Çünkü müminler bütün hakların sahibi Allah’a, hakkını teslim etmişlerdir. Allah’a haksızlık etmeyen bir toplumda insanlığa haksızlık söz konusu olamaz. “İyilik ve takva üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın. Allah’tan korkun. Çünkü Allah’ın azabı çetindir.”2 İşte onların başka bir vasfı da hayırda ve takvada yarıştır. Tevhide iman edenler, tevhidin gereği olarak hak üzere yardımlaşmakta ve yarışmaktadırlar. Bu yarış ve yardımlaşma, şirki ve günahı ortadan kaldırma ve takvayı zirveye taşıma ya da ona ulaşma yarışıdır. Düşmanlıkları, Tevhid dinini bozan ve engel olan her şeyedir. Lakin birbirlerine düşman olamazlar; günahına yardım da edemezler.
Şirkin taraftarları, her ne kadar sayıca fazla ve madden güçlü olsa da, onların kalpleri paramparçadır. Çünkü her bir müşrik veya ehli küffar, kalbinde kendi ilahını taşır. Kendi istek ve menfaatleriyle çakıştığı anda dindaşları ya da avaneleri düşmanları olacaktır. Hakikatte biz onları birlikte zannederiz ama aslında Tevhid’den uzak inançları, onları darmadağınık yapmıştır. O yüzdendir ki kâfirin sözü ve emaneti olmaz, birbirlerine güvenleri olmaz.
Tevhidle bütünleşenler ise aynı değerleri, aynı merkezden aldıkları için, kalplerinde asla bir parçalanmışlık söz konusu değildir. Kalpleri hep aynı ilaha ev sahipliği yapar. Sadece O Rahman olan Allah’a sığınırlar, sadece birlikte O’na yönelip O’ndan yardım isterler. Aralarında çıkan meselelerde Hakem olacak Allah’ın kitabıdır, peygamberin sünnetidir. Son zamanlarda Müslümanlarda görülen ayrılmışlık ve dağınıklığın sebebi ise, Allah ile aralarına dünyayı koymuş olmalarından kaynaklanmaktadır. Tevhidî bütünleşmeye en büyük zararı, dünya sevgisi vermektedir. Çünkü Tevhid, manayı maddeden üstün tutan bir kanunla gelmiştir. Dünya sevgisi ise bu kanuna aykırı davranmaktır. Ümmet demek, Tevhidle yoğrulmuş topluluk demektir. Dayanışma sağlayıcı unsurların hiç kuşkusuz en önemlisi akide birliğidir. Tevhid, tek taraflı anlaşılmamalıdır.
Tevhid, hayatın özeti ve idame ettiricisidir ve dolayısıyla her konuda ondan faydalanılmalıdır. Ayette “Ancak iman edenler kardeştir” diyor. Yani kardeşliği sağlayan şey, aynı akideye sahip olmak ve hiçbir şekilde mal, kadın, makam sevgisini, Allah sevgisinden kaynaklanan kardeşliğin önüne geçirmemektir. Yeniden Tevhidle buluşanlardan ve bütünleşenlerden olmaktır Rabbimizden niyazımız. Rabbim, ayaklarımızı bu din üzere sabitlesin, Tevhid çimentosunu aramıza tekrar döksün; yeniden ümmeti peygamberin Tevhid sancağı altında toplasın ve ayrılığa sebep olan bütün arazları ortadan kaldırsın! Âmin…