BBC Türkçe’nin haberine göre The Times gazetesinin haberinde seçmenin Erdoğan'ı "kötü giden ekonomi nedeniyle cezalandırmış olabileceği' belirtilirken, Erdoğan'ın kendisi için bir güvenoyuna dönüştürdüğü kampanyasının da ters teptiği" yazıyor.
Gazete, AKP'nin büyük şehirlerdeki kaybının "Erdoğan ile eski müttefiklerinin de arasını açabileceği" yorumunu yaptı.
Haberde şu ifadeler de var:
"Türkiye'deki seçimlerde sürpriz beklenmiyordu. 11 yıl başbakanlık yaptıktan sonra 2014'te cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan, medya, yargı ve kurumlar üzerindeki gücünü öyle sağlamlaştırdı ki, birçokları yenilginin onun için imkânsız olduğuna inanıyordu.
Ama bu sefer başarısızlıklar saklanamayacak kadar büyük. Yıllar süren yanlış idareler ekonomiyi zora soktu, Lira geçen yaz dolar karşısında yüzde 30 değer kaybetti ve enflasyon yüzde 20'ye çıktı."
'Erdoğan tabanının sadakati için yeni yollar bulmalı'
"Şartlar kötüleştikçe, Erdoğan'ın partisi AKP, İslami ideolojisinden çok teknokratik veriminden dolayı kendilerini destekleyen birçok seçmeni kaybetti.
Hükümet, kurtarma paketi için Uluslararası Para Fonu'na (IMF) gidebilir. Erdoğan ekonominin ne kadar kötüye gittiğinin ve halk desteğini kaybettiğinin farkında mı?
Partisi ve hükümet içindeki son muhalif sesleri de yok etti. Kendisini çevreleyen akrabaları ve aşırı sadık olanlar da iktidara doğruyu söylüyor gibi görünmüyorlar. Eski Wall Street bankacısı ve geçen seçimlere kadar Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı olan Mehmet Şimşek gibi kısmen bağımsız olan sesler de sürüldü.
Hiç seçim olmadığı 2023'e kadar geçecek sürede Erdoğan, seçmen tabanını sadık ve bağlı tutabilmek için yeni yollar bulmalı.
Muhalefet, ekonominin kalbi İstanbul'u yönetebileceklerini, hatta AKP'den daha iyi yönetebileceklerini kanıtlayabilmek için bir şans elde etti. İstanbul'daki başarı, muhalefeti ulusal iktidara götürebilir."
Times gazetesinin başyazısının konusu da Türkiye'deki yerel seçimler.
"Sultan zor durumda" başlıklı yazıda "Türkiye Cumhurbaşkanı siyasi muhaliflerini serbest bırakmalı ve ekonomiyi açmalı" deniyor.
Başyazı şöyle:
"Türkiye'nin modernliğe ve refaha yönelmesi büyük ölçüde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın icraatıydı. Şimdi ise ekonomi küçülüyor, gıda fiyatları artıyor, işsizlik artıyor ve hükümete muhalif olanların çoğu ya susturuluyor ya da hapiste. Bu da Erdoğan'ın icraatı.
Karmakarışık geçen son beş yılda Erdoğan kişisel iktidarını oluşturdu, şehirlerdeki gösterileri ezdi, ordu ve kamuda tasfiyeler yaptı ve piyasaları karıştırdı.
Cumhurbaşkanı'nın yerel seçim öncesi gerginliği şaşırtıcı değil. Büyük şehirlerde trafik sorunu, düzensiz yapılaşma ve hava kirliliği gibi kaygılarla seçime gidilse de, Cumhurbaşkanı sahnenin hep en önündeydi. Erdoğan, partisi AKP'ye destek toplamak için 81 şehrin 50'sine seçim gezisi düzenledi.
Resmi televizyon kanalı günde iki veya üç mitingi canlı yayında gösterdi. Seçmenlerine, yerel seçimlerin 'ulusal beka ve ulusal güvenlik' meselesi olduğunu söyledi. Karanlık güçlerin, derin devletin yabancı düşmanlarla işbirliğinde olduğunu ve liraya karşı komplo kurduklarını söyledi. AKP'nin yerel belediye başkan adayına verilecek oy, kendisine de verilecek bir oydu. Toptan satışçılar 'fiyatları artırmak için sebzeleri stoklayıp terörü yayıyorlardı'."
Başyazıda, Erdoğan'ın başarısının daha önce komplo teorileriyle geldiğini düşünenlerin, artık 'Cumhurbaşkanının bu yöntemle dikkatleri kötü yönetimden başka yere çekme amacında olduğu' sonucuna vardıkları belirtiliyor ve Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığındaki otoritesini artırmak için de maliye bakanlığına damadını getirdiği yazıyor.
'Gücünün sınırlarını kabul etmek zorunda kaldı'
Times gazetesi, AKP'nin kurulduğu günden bu yana ilk defa Ankara'yı kaybetmesini de böyle düşünen seçmenlerin verdiği bir mesaj olarak yorumluyor.
İstanbul'daki yarışın da başa baş gittiğini ve İzmir'in de muhalefetin kontrolünde olduğunu yazan gazetenin baş yazısının devamında şu ifadeler var:
"Bu şehirler Türk ekonomisin güç merkezleri. Erdoğan, geçen yıl seçildikten sonraki ilk sandık sınavında bu şehirlerin güvenini kaybetmiş görünüyor.
"Kendisini modern zamanların sultanı olarak hayal etmeyi seven Erdoğan gücünün sınırlarını kabul etmek zorunda kaldı. Bu ona düşünmek için zaman aralığı tanımalı. Muhalefeti daha çok bastırmak ile ekonomiyi, müttefikleriyle ilişkilerini kötü idare ettiğini açıkça kabul etmek arasında stratejik bir tercih var. Ancak ikinci yolu tercih ederse yatırımcıların güvenini geri kazanır.
"Merkez Bankası'nın kararlarına müdahaleleri ve nepotizmiyle 'Erdoğan ekonomisi' artık doğru değil, ve hiçbir zaman da doğru olmadı. Kurumsal batak borç, devlet bankalarından aşırı büyük heveslerle kredi dağıtılması, bazı gıda fiyatlarının yapay şekilde aşağıda tutulaması, tüm bunlar sorunları üst üste yığıyor. Yapısal reformlar zorunlu oldu.
"65 yaşındaki Erdoğan'ın dört yıl yerel veya genel, seçimsiz geçireceği dört yıllık lüksü var. Bu dönemde muhalefeti boğmak, yakınlarını ödüllendirmek ve Rusya'yla Nato müttefiklerini birbirine düşürmek dışında hiçbir şey yapmazsa tüm mirasını israf etmiş olacak.
"Bölgenin, komşularına kudret ve istikrar getirecek, ışıltılı demokratik yönetim örneklerine ihtiyacı var. Hâlihazırdaki diktatörlere bir yenisinin eklenmesine değil."