Allah Azze ve Celle’nin yarattıklarını tefekkür etmeye devam ediyoruz. Bu sayımızda ipek böceğinin kelebek olma yolundaki sabrını ve mücadelesini Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin yorumuyla birlikte sizler için derledik…
Minicik bir böcek, milyonlarca yıldır yeryüzünde bilinen en sağlam ipliği üretir. Bu böceğin yumurtaları bir yıl uyuyarak canlanmayı bekler, yeni doğanlar ise kısa sürede ilk ağırlığının 10.000 katına çıkarak mucizevi bir gelişim gösterir. Binlerce yıldır insanların “en güzel ve en narin” olarak değerlendirdikleri, nadide kumaşların dokunduğu bu ipliği üretmek için kendini ördüğü bir kozanın içine hapseder. Bu süre içinde böceğin kendisi de bambaşka bir görünüm kazanarak göz kamaştıran bir kelebeğe dönüşür. Yumuşaklığı ve parlaklığıyla yüzyıllardır en çok tercih edilen kumaş olan ipek, ipek böceği tırtıllarının ördüğü kozalardan yapılır.
İpek Böceği Yumurtası Bir Yıl Nasıl Canlı Kalır?: İpek böceklerinin bir türü (univoltin ırk) sadece ilkbaharda yumurtlar ve bu türün verdiği yumurtalar diğer ilkbahara kadar bekler. Başka bir türde (bivoltin ırk) ise yumurtalar ikinci yumurtlama için beklemeye girmeden, 11–12 günlük kuluçka devresi geçirerek yumurtadan çıkarlar. İkinci neslin verdiği yumurtalar ise bekleme dönemine girerek kışı geçirir ve ilkbaharda tekrar canlanırlar. Burada ilk akla gelen soru kuşkusuz, bir yumurtanın bir yıl nasıl canlı kalabildiğidir.
Deri Değiştiren Larvalar: Yumurtadan çıkan larvalar, iklim ve hava şartlarına bağlı olarak süresi değişen larva döneminde 4 defa deri değiştirirler. Larvalar yem yeme safhasında çok iştahlıdırlar ve sürekli taze dut yaprağı yerler. Adeta yaşayacakları bir sonraki dönemde inzivaya çekileceklerini biliyor gibi karınlarını iyice doyururlar. Başları vücutlarına oranla küçük olan larvaların derilerinin parlaklığı ve gerginliği artar. Deri değiştirme (uyku) safhasının başlangıcında yemek yemeyi keserler ve durgunlaşırlar. Dinlenmek için yer ararlar. İpeğimsi bir madde salgılayarak yapraklar üzerine tutunurlar, başlarını yukarı kaldırarak hareketsiz bir şekilde dururlar. Deri değiştiren larvaların vücudu ise büyümüştür. Başları da vücutlarına oranla artık daha büyüktür. Yem yeme safhasında parlak ve gergin olan deri, deri değiştirme sonrası gevşer, buruşur ve solgunlaşır.
10.000 Katına Çıkan Ağırlık: Deri değiştirme sürecini yaşayan bir ipek böceği hemen hemen yumurtadan çıkış ağırlığının 10.000 katına ulaşmıştır. Üstelik bu gelişme, 20–25 gün gibi kısa bir süre içerisinde oluşmuştur. Böcek erginleştiğinde genellikle 7.-9. günlerde yem yemeyi keser, başını yukarı kaldırarak sallamaya ve oldukça nemli bir sıvı salgılamaya başlar. Sindirim kanalının boşaldığı ve larvanın kehribar rengini aldığı bu aşamada ipek böcekleri artık koza örmeye hazırdır ve askıya alınmaları için toplanmaları gerekir.
Koza Örme Devresi Başlıyor: Yumurtadan çıkan ipek böceği tırtılı; önce büyük bir titizlikle seçtiği “askı” olarak kullanacağı dallardan birine çıkarak kendini aynı iplikle oraya bağlar. Daha sonra salgıladığı ipeğe sarılmaya ve koza örmeye başlar. İpek böceği, ipliğini çıkardığı sürece, başını 8 çizer gibi sürekli oynatır, kozanın bir bölümünden diğer bölümüne geçerek örme işlemine devam eder. Başı dönmeden ve dengesini hiç kaybetmeden yaptığı bu hareketi, 3–4 gün süresince yaklaşık 130.000 kez tekrarlamaktadır. Bu süre içerisinde tırtıl, ortalama 900-1500 m. uzunluğunda bir iplik çıkarır. İpek üretimi sona erdiğinde ve bezler boşaldığı zaman artık çok zayıflamış olan tırtıl başkalaşıma uğrayarak bir iki gün içinde daha güçlü bir yapıda olan “krizalite” dönüşür.
İpek Böceği Krizalitten Kelebeğe Nasıl Dönüşüyor?: Koza örmenin 4. veya 5. gününde krizalit haline dönüşen ipek böceği, 8–14 gün süren krizalit devresinde başkalaşıma uğrayarak kelebek haline dönüşür. Burada ise yine başka bir mucize gerçekleşmiştir. Bir tırtıl kendi salgıladığı maddeyle kendini sarmalayarak gözden kaybolur, saklanmadan önce yerde yürüyerek ilerleyen bu böcek, iki hafta içinde ise bir kelebek olarak dışarı çıkar. Kelebek alkali yapıdaki salyası yardımıyla kozayı delerek dışarı çıkar. Yani kelebek haline gelen tırtıl, bir kozada olduğunu, buradan çıkma vaktinin geldiğini, buradan çıkmak için özel bir sıvıya ihtiyacı olacağını, kozayı delmek için bu sıvının sahip olması gereken formülü ve bunu vücudunda nasıl üreteceğini de adeta bilmektedir.
Alparslan Kuytul Hocaefendi cezaevinden yapmış olduğu telefon görüşmesinde ipek böceğinin bu zorlu ve bir o kadar kıymetli mücadelesini şöyle değerlendirdi:
Küçük Ömer mektubunda güzel bir şey yazmış; “Hocam, bizim misalimiz ipek böceğine benzer… İpek böceği, yaptığı kozanın içine girer sonra o karanlık yerden bir kelebek çıkar ve uçar. Daha önce sürünen bir hayvanken şimdi artık uçan bir kelebek olmuştur” diyor. Çok güzel bir misal vermiş. İnşallah biz de öyle olacağız. Şimdi biz bir kozanın içine girdik karanlıktayız ama inşallah bir gün bu kozayı deleceğiz, çıkacağız ve kelebek gibi uçacağız Allah’ın izniyle… Onu bekliyoruz, Rabbimizden onu niyaz ediyoruz. Belki bazı arkadaşlar sabırsızlanıyorlar ama bizim halimiz tırtıla benziyor. Tırtıl, kelebek olacağı günleri sayarmış. Günler o kadar yavaş geçermiş ki tırtıl tam ümidini kaybedeceği anda yüce Allah onu rengarenk kanatlara bürünmüş bir kelebeğe dönüştürürmüş. Allah Azze ve Celle her şeyin vaktini en iyi bilendir. Ne zaman tırtıl olarak yerlerde sürüneceğimizi ne zaman kelebek olup uçacağımızı en iyi bilen Allah’tır. Her şeyin vaktini O bilir, sabırlı olmak icap eder.
“Ne demiş erenler; tırtılın ‘yolun sonu’ dediğine, usta ‘kelebek’ dermiş…”