Trump'ın şeytani övgülerinden sipsipullahlar ne anladı?

Akif Beki yazdı...

Eklenme Tarihi: 09 Nis 2025
3 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 09 Nis 2025
Trump'ın şeytani övgülerinden sipsipullahlar ne anladı?

Şeytan, aldatmak için bazen sağdan yaklaşır. Trump'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan'a övgüleri de böyle bir tehlike barındırıyor.

Trump suret-i haktan görünüp dostça, iyiliğimizi ister gibi yaklaşıyor ama Ankara da biliyor ki niyeti, rahmani değil şeytani.

Gülhane Parkı'nda bir ceviz ağacından söz etmiyoruz, fark edilmeyecek gibi mi! Yine de bazı sipsipullahlar, orta yerde duran zokayı fark etmiyor.

AK Partili Süleyman Soylu, Trump'ın kazanmasını Gazze'nin zaferi zannederek "Gazze Biden'ı da yendi" diye sevinç çığlıkları atmıştı. Trump'ın Gazze'yi Filistinlilerden arındırıp tatil köyü yapma planları hiç ona benziyor mu?

Artık gizlisi, saklısı da kalmadığı, kendini her açıdan belli ettiği hâlde Trump'ın dostluğundan hâlâ hayır umanlara bilmem ne demeli.

Bu kez Netanyahu'nun yanında Cumhurbaşkanı Erdoğan'a tezahürat yaptı. Fakat huyu kurusun; İsrail'in Türkiye ile sorunlarını kendisinin çözebileceğini, Erdoğan'la hiçbir zaman sorun yaşamadığını, birbirlerini karşılıklı sevdiklerini söylerken araya iki de tuzak sokuşturmadan durmadı.

Biri, "Suriye'yi aldığı için" Erdoğan'ı yine övmesi. İkisi konuşurlarken 2 bin yıldır kimsenin yapamadığını yaptığı, Suriye'yi aldığı için tebrik etmiş. Dediğine göre Erdoğan'ın bunu reddetmesine rağmen ısrarcı olmuş, kendisi için sorun olmadığını söylemiş ve güya sonunda Erdoğan da zımnen kabul etmiş.

Halbuki Şara liderliğindeki HTŞ, Şam'ı aldığında da Trump böyle lâflar etmiş, Dışişleri Bakanı Fidan ise El Cezire röportajında yalanlamıştı.

Hatta Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, bu zehirli övgüleri üstlenmeyip yalanladıklarını herkes duysun istemiş, sitesine taşımıştı. "Ankara'yı övüyor gibi görünen açıklamalar" olarak da nitelendirmiş ve "Fidan yalanladı" ifadesini kullanmıştı.

Demek ki sipsipullahlar sevinçle karşılasa bile Ankara, Trump'ın övgülerinin arkasındaki sinsi tuzağın farkında.

Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da Trump'ın art niyetli övgülerinden hoşnut değil rahatsız olduğunu düşünebiliriz.

Trump'ın övgüler arasına sıkıştırdığı ikinci zoka ise ilkinden berbat, çok daha rahatsız edici.

Erdoğan'la sevgiye dayalı ilişkileri sayesinde sorunları aralarında nasıl çözdüklerine örnek olarak, Rahip Brunson'ı Türkiye'deki hapisten almasını gösterdi.

Küstah mektubunu ve ekonomimizi bir tivitle mahvetme tehditlerini hatırlatmaya gerek yok sanırım, neyi ima ettiği açık.

Erdoğan'ı Netanyahu'ya övdü diye içi içine sığmayıp sevindirik olan sipsipullahlara kötü bir haberim var.

Ankara'da uyandırdığı duygu, hiç de onları coşturduğu gibi olmasa gerek.

Herhalde şu iki cümle, o duyguyu daha doğru yansıtıyordur: Gölge etmesin, başka ihsan etmez. Olmaz olsun böyle dostluk, alsın başına çalsın.

ADÂLETİN DURUMUNDAN İKİ HABER

Dün art arda iki haber okudum. İlki diyordu ki:

"Tekirdağ Jandarma Suç Araştırma Timi, aranan şüphelilere yönelik çalışma yaptı.

Çalışmada, dolandırıcılık suçundan hakkında hapis cezaları bulunan şahıs, İstanbul Ümraniye'de yakalandı.

A.P., 81 ayrı il mahkemesi tarafından toplam 410 ayrı suçtan 2 yıldır aranıyordu.Tekirdağ'da mahkemeye çıkarıldı ve nihayet tutuklandı."

İkinci haberse şöyle:

"İBB Başkanı İmamoğlu'nun gözaltına alınmasıyla başlayan protestolarda çok sayıda öğrenci gözaltına alındı. 300'e yakın öğrenci tutuklu.

Sözcü yazarı Saygı Öztürk’ün aktardığına göre, 15 Mart'ta tutuklanan öğrencilerle ilgili hazırlanan iddianame, İstanbul 49. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.

İddianamede, öğrencilerin protestolara katılımı gerekçe gösterilerek, kamu görevinden men edilmeleri ve siyasi yasak uygulanması talep edildi.

Siyasi yasak istenen isimler arasında, “her şey çok güzel olacak” sloganıyla tanınan ve kısa süre önce CHP Parti Meclisine seçilen Berkay Gezgin de bulunuyor."

Ne anlatıyor bize bu haberler?

"Cezaevinde olması gerekenler dışarıdayken dışarıda olması gerekenlerin cezaevinde tutulduğu" eleştirileri hakkında ne anlatıyor?

Protestoya katıldıkları için öğrencileri hapisle cezalandırıp bir de kamu görevinden ve siyasetten yasaklayarak geleceklerini karartınca... Yani hayatı zindan ve dünyayı dar edince eleştiriler daha mı yersiz, asılsız, daha mı haksız çıkarılacak?