Türkiye, ABD ile yaptığı İncirlik üssü anlaşmasının ardından hem Suriye’yi, hem de Kuzey Irak’ı bombaladı. Suriye’de IŞİD hedeflerine bırakılan bombaların devamı şimdilik gelmedi, ancak Irak’ta PKK
hedeflerine dönük hava operasyonları genişleyerek sürüyor. Şimdiden 150’ye yakın sorti yapılmış durumda.
Financial Times, üç gün önce, yaşananları “Türkiye gerçek bir savaşa doğru gidiyor” cümlesiyle özetliyordu. (1) Gazete neyi kastediyor, bunu bilmek zor, ancak son bir hafta
içinde Türkiye büyük bir terör sarmalına girmiş durumda. Her gün bir veya birkaç şehit haberi geliyor, PKK terör örgütü eylemlerini tüm ülkeye yaymaya çalışıyor. Diğer taraftan HDP’yi kapatma ve
başta partinin eşbaşkanı Demirtaş olmak üzere bazı partilileri hapse atma girişimleri sürüyor. Son olarak, Demirtaş’ın Ekim 2014 Kobani Olayları’ndaki rolü nedeniyle cezalandırılması
için soruşturma başlatıldı.
ABD İLE ANLAŞILDI MI?
Başta belirttiğimiz üzere Suruç Saldırısı, ABD’ye İncirlik üssünün açılması ve PKK’ya ve IŞİD’e karşı hava operasyonları aynı haftaya toplandı. Hal böyle olunca “ABD ile gizli bir anlaşmaya mı
varıldı” sorusu herkesin aklına geliyor. Nitekim Türkiye’nin PKK’ya karşı operasyonlarına Amerikalıların “anlayışlı” yaklaşmaları bu yöndeki şüpheleri arttırıyor. Tahminler ABD’nin hava üslerine
karşılık olarak Türkiye’nin Kuzey Irak’a operasyonlarına sesini çıkarmaması şeklinde.
Benim tahminim ABD’nin istediğini aldığı, ancak Türkiye’nin bu anlaşmadan çok da karlı çıkmadığı şeklinde. ABD, bu anlaşmayla sadece İncirlik başta olmak üzere Türkiye’deki üslerin kullanım hakkını
almadı, aynı zamanda PKK ile PYD’nin ayrı şeyler olduğunu Türkiye’ye kabul ettirdi.
Buna göre Türkiye’nin PYD aleyhine herhangi bir faaliyette bulunabilmesi kolay değil, çünkü PYD artık ABD’nin kanatları altında.
Diğer taraftan Türk yetkililer İncirlik üssünün PYD’ye yardım için kullanılamayacağını iddia ediyor. Bu iddia gerçekçi değil, çünkü ABD bu üsleri PYD ile savaşan IŞİD’e karşı kullanacak. Bundan
böyle Amerikan savaş uçakları ve insansız hava araçları IŞİD hedeflerini savaş sahasına çok yakın olan İncirlik’ten vurarak zamandan ve mesafeden kazanacak.
Bu sayede hava saldırılarının sayısı artacak ve böylece PYD, IŞİD’e karşı daha güçlü hale gelecek. Başka bir deyişle, Türkiye PYD’ye bundan daha büyük bir katkı sağlayamazdı.
PYD nedir derseniz, PYD PKK’nın Suriye kolu... PYD’nin tüm birimlerindeÖcalan’ın fotoğrafları var ve PKK ile PYD arasındaki organik bağı reddetmek imkânsız. PYD adına savaşanların büyük bir kısmı
da PKK üzerinden Türkiye’den gelenlerden oluşuyor.
BARZANİ’NİN TAVRI
Hava operasyonları karşısında nispeten sessiz kalan, hatta Türkiye’ye hak veren bir diğer aktör ise Barzani, yani Irak Kürdistanı oldu. Barzani, PKK’yı “şımarmak”la suçladı ve daha yapıcı
olmalarını istedi.
Bu tavırda Barzani’nin PKK’dan duyduğu rahatsızlığın etkisi büyük. PKK, Kürt hareketinin liderliği hususunda Barzani ile ciddi bir rekabet içinde. Hatta, PKK Kuzey Irak’ta dahi hakimiyet iddia
ediyor ve Irak Kürdistanı’nı Barzani’ye terk etmiyor. Söz konusu rekabet yakın zaman önce silahlı çatışmaya dahi dönüşmüştü.
Denebilir ki PKK’nın Barzani güçlerini rahatsız eden bu duruşu ABD’yi de rahatsız ediyor. Kanaatim odur ki PKK, tüm gücünü Suriye’ye odaklasa ve PYD üzerinden meşru bir güce dönüşse ABD
bundan mutlu olacak. Başka bir deyişle Türkiye’nin Kuzey Irak’ta PKK kamplarını vurması ABD’nin ve Barzani’nin PKK üzerindeki hesaplarına destek veriyor da olabilir.
PKK-PYD AYRIMINI YAPMAK MÜMKÜN MÜ?
Çeşitli defalar belirttiğimiz üzere PKK ile PYD’yi ayrı güçler saymak mümkün değil. PYD’nin ideolojik olarak da, maddi olarak da kökleri PKK’da. Dolayısıyla ABD’nin IŞİD’e karşı hava operasyonları
aynı zamanda PKK’nın Suriye’deki varlığına da destek anlamına geliyor. Ve elbette Türkiye’nin hava üslerini ABD’ye açması yine PYD’ye, dolayısıyla PKK’ya destek anlamına geliyor.
Eğer PKK kendisine çizilen rotayı doğru okur ise, Barzani’yi rahatsız etmeyi bırakır, Suriye’de kendisi için çizilen alanda kalır ise buradan meşrulaşması, ordulaşması ve hatta devletleşmesi mümkün
olabilecektir. En azından bazı devletlerin hesabı bu yöndedir. Türkiye bu sonuca hazır mıdır, yoksa geçici olarak mı bu şartlara razı olmuştur, burası henüz muallaktadır.
TÜRKİYE, IŞİD’E SAVAŞ MI AÇTI?
Hatırlayacaksınız, Suruç Saldırısı’ndan sonra Türk askeri yaralı IŞİD militanının Türkiye’ye geçişine müsaade etmeyince IŞİD askere ateş açtı ve bir askerimiz şehit oldu. Bu da aslında gösteriyor
ki Türkiye IŞİD’in en azından sağlık amaçlı olarak sınırı kullanmasına göz yumuyordu, belki de yardımcı oluyordu. Bu durum ortadan kalkınca çatışma çıktı. Türkiye’nin bu saldırıya cevabı sınırı
geçmeksizin bazı IŞİD hedeflerini havadan vurmak oldu. Böylece Türkiye ilke kez IŞİD hedeflerine hava saldırısı gerçekleştirmiş oldu.
Başbakan Davutoğlu, “IŞİD ile sınır komşusu olmak istemiyoruz” dedi. İşin aslına bakacak olur isek ABD destekli PYD’nin hızlı ilerlemesi sayesinde Türkiye ile IŞİD’in komşuluğu dar bir koridora
sıkışmış durumda. O koridorun da PYD’nin eline geçmesi an meselesiydi. Afrin ile Kobani arasındaki bölgenin PYD’ye geçmesi ise sınırımızın güneyinde Kürt koridorunun önemli oranda tamamlanması
anlamına geliyor.
Gerek Erdoğan, gerekse Hükümet’e yakın medya Suriye’de bir Kürt koridorunun oluşmasını IŞİD’den bile daha tehlikeli gördüklerini birçok kez ifade ettiler. Hatta PYD’nin IŞİD’den bile daha kötü
olduğu söylendi. Bu nedenle ABD ile anlaşıldığı söylenen ‘güvenli bölge’ oluşturulması formülünün IŞİD’e karşı mı, yoksa PYD’ye karşı mı oluşturulmak istendiği henüz belli değil. Çünkü Türkiye, bu
bölgelere PYD’nin değil ÖSO’nun veya Türkmenlerin hakim olmasını istiyor.
Hal böyle olunca Türkiye’nin IŞİD’le mücadelede samimi olmadığı, IŞİD’i bahane edip Suriye Kürtlerine zarar vermek istediği iddiası uluslararası medyada yer almaya devam ediyor. Diğer bir tabirle,
Türkiye IŞİD konusundaki kararlılığını dünyaya kabul ettirebilmiş değil.
SAVAŞA MI GİDİYORUZ?
Başa dönecek olur isek, Türkiye sonu belirsiz savaşlara mı sürükleniyor, yoksa sınırında beliren tehditleri mi püskürtüyor, kestirmek kolay değil. Ancak şurası kesin, ABD ile Türkiye
vardıkları anlaşmadan farklı şeyler anlıyor. Türkiye, ABD’nin PYD politikasında pek çok onaylamadığı hususu görmezden geliyor. Aynı şekilde ABD de Türkiye’nin PYD ve IŞİD politikalarında tasvip
etmediği noktaları sanki fark etmemiş gibi davranıyor, herkes kısa vadede işine bakıyor. Ancak dengelerin bu şekilde sürmeyeceği kesin.
Türkiye için endişe verici olan ise Kuzey Suriye’de Kürt oluşumuna Türkiye dışındaki ülkelerin ve güçlerin şekil veriyor olmasıdır. Eğer PKK tüm gücünü Suriye’ye odaklarsa ve Suriye Kürdistanı, Türkiye karşıtı bir yapı olarak inşa edilir ise bu durum Türkiye’nin başını çok ağrıtır. Aynı şekilde, Türkiye’nin PKK terör örgütü ile girdiği sonu belirsiz çatışmalar beklenenden daha uzun ve daha yıkıcı bir hal alırsa Türkiye uluslararası dengelerde çok dezavantajlı bir duruma gerileyebilir.