Türkiye Barolar Birliği (TBB), OHAL ’le birlikte artan hukuksuz gözaltı işlemlerini, avukatlara yönelik baskıları ve cezaevlerindeki hak ihlallerini masaya yatırdı. Cumhuriyet'in haberinde yer alan rapora göre, avukatın gözaltındaki şüpheliyle görüşmesinde, OHAL mevzuatının öngördüğü uygun ortamın dahi sıklıkla sağlanmıyor. Gözaltına alınan kişilerle “ön görüşme” adı altında avukatsız görüşme yapıldığı ve avukat geldiğinde ifade tutanağının hazırlanmış olduğuna dair iddialar oldukça yaygın.
TBB’nin 11 Kasım 2017’de düzenlediği, “OHAL Kapsamındaki Soruşturma ve Kovuşturmalarda Avukatların Savunma Haklarının Kısıtlanması” konulu arama konferansının sonuç bildirgesi açıklandı. 70 barodan 121 avukat, arama, el koyma, yakalama, gözaltı, sorgu, savcılık, duruşma , tutukevleri olmak üzere ayrı ayrı masalar etrafında toplandı.
Avukatlar, arama kararı verilmeden arama yapılması, savcı ile görüşmek isteyen avukatın engellenmesi, hukuksuz delillerin kullanılması, suç isnadının bildirilmeyerek, “karakolda öğrenirsin” denilmesi, işkence, cezaevlerindeki ‘hoş geldin dayağı’ ile doluluk, gerekçesiz tutuklama kararları, avukatların Emniyet’te ve cezaevlerinde uzun süre bekletilmesi, avukat görüşmesinin gizliliğinin ihlali, gerekçesiz görüş yasakları, SEGBİS kayıtlarındaki bozukluk, dosyalardaki uzun süren gizlilik kararları gibi OHAL uygulamaları üzerinde çalıştı.
Kolluk görevlilerinin, avukata “soruşturmanın savcısı da hâkimi de biziz” şeklinde gözdağı vermeye yönelik cümleler söylediği, şüpheli ile görüşmesi esnasında “kısa kes” gibi hukuka uygun olmayan, küçük düşürücü ifadeler kullandığı iddialarının yaygın olduğunu belirten avukatlar, “Bazı mahkemelerde sanıklar ve avukatların, işkence veya kötü muamele iddialarını ileri sürdüklerinde, “esasa ilişkin savunma yapın, aksi halde hiç savunma yapmamış sayılacaksınız” zorlamasıyla karşılaştıklarını...” söylediler.
TBB, masaların raporlarından öne çıkanları madde madde şöyle sıraladı:
* Suçlamanın varlığı, suçluluğun kabulü için hiçbir şekilde yeterli değildir. Suçlamanın ağırlığı, suçun işlendiğinin ispatı olamaz. Suçlu ve suçsuzu, sadece adil yargılama yaparak birbirinden ayırmak mümkündür.
* Adil yargılamanın esasları, Anayasamızda ve Türkiye’nin de kurucusu olduğu Avrupa Konseyi’nin değerler sisteminde güvence altına alınmıştır. OHAL veya başka bir gerekçeyle adil yargılanma hakkı ihlal edilemez.
* Adil yargılanma, her bireyin temel hakkıdır. Adil yargılama yapmak da devletin asli görevidir. Adil yargılama yapılmaz ve suçluyla suçsuz birbirine karışırsa, bundan toplum büyük zarar görür. Adil yargılama yapılmaması, masumları mağdur eder. Gerçek suçluların ise, zaman içerisinde toplumun gözünde mağdur konumuna yükselmesine neden olur.
* OHAL’in ilanına gerekçe olan sebeplerin kalıcı olarak giderilmesi için hukukun üstünlüğünün sağlanması gereklidir. Savcılar ve hâkimler teminatlı hale getirilmelidir. Bilgi eksiklikleri giderilmelidir.
* Avukatın sistemdeki varlığı adaletin önündeki bir engel olarak görülmemelidir. Tam aksine avukatın sistemden dışlanması halinde adil yargılamanın yapılamayacağı, suçlunun suçsuzdan ayrılamayacağı bilinmelidir.
* Avukatı dışlamak, adaleti dışlamaktır. Etkin ve bağımsız bir savunma olmadan, adil yargılama olmaz.
* Rejimin demokratikliğinin ve hukukun üstünlüğünün güvencesi; Bağımsız, tarafsız, keyfilikten uzak bir yargı sistemidir. Etkin ve bağımsız savunmanın varlığıdır.”