“2023 seçimlerinde mottomuz ‘Türkiye yüzyılı’ olacak” demişti Cumhurbaşkanı Erdoğan.
Doğrusu yaldızlı bir ifadeydi.
2023, 2053, 2071 gibi Cumhuriyet’in 100’üncü, İstanbul’un Fethi’nin 500’üncü ve Malazgirt’in 1000’inci yıl dönümlerini hedef göstermek siyasi propaganda açısından anlamlıydı. 20 yıllık iktidarınızdan sonra, toplumun önüne yeni yüzyıllar, bin yıllar koyarak yeni ufuklar çizmek, geçmişteki büyük imparatorluğunu kaybetmiş, onun için yüreğinde hala eziklikler taşıyan ve bu sebeple “hamaset”i seven bir toplum için heyecan kaynağı olabilirdi.
“Hamaset” iktidarların toplumla ilişkilerde zaaf geçirdiği dönemlerde başvurulan pansuman uygulamaları da olurdu aynı zamanda. Onun için Ak Parti liderliği başından beri toplumun hamaset duygularının beslenmesine büyük önem verdi. TRT’nin ürettiği tarihi filmler de burada önemli rol oynadı.
Ancak 2023 seçimleri öncesinde iktidarla toplum ilişkileri, üstelik hayat şartları bağlamında ciddi aşınma yaşıyor.
Ekonomi çarpıyor toplumu.
İktidarın tıpkı “Türkiye Yüzyılı” benzeri yaldızlanmış, sanki bütün dünyadan farklı, ekonomi biliminin verdiği kriterlere meydan okuyan ve bunu eleştirenleri “mandacı ekonomistler” diyerek damgalamak suretiyle sanki bir tür anti emperyalist mücadele veriyormuş kisvesine büründüren “Türkiye Ekonomi Modeli” iddiası iyileştirme yapmıyor, bunalımı derinleştiriyor.
İktidar orada da topluma mevcut yangının getirdiği boğulmayı unutturacağı düşüncesiyle gelecek satmak istiyor. Ocak’ı bekleyin, Şubat’ı, Mart’ı bekleyin… 2053’ü bekleyin vs. Bu arada asgari ücreti artırmak gibi, 3600 ek gösterge gibi, EYT’lilere umut gibi, konut – arsa hamlesi gibi, şu an canlılık emareleri gibi görünen ancak seçimlerden sonra ülkeye getirecekleri konusunda bu işten anlayan çevreleri kara kara düşündüren işler yapıyor.
İşte böyle bir ortamda “Türkiye Yüzyılı” söylemi, toplumu mevcut şartların dışına çıkarmak gibi bir sihirbazlık örneği olarak duruyor. “Cambaza bak”ın başka türlüsü.
İktidar, bu işin pazarlamasına o kadar önem vermiş ki, medyaya, özellikle eleştirel medyaya yönelik ambargolarını bile aşabileceği izlenimi veren bir yola girmiş. “Türkiye Yüzyılı” toplantısına “muhalif” diye bilinen gazeteci – yazarları davet etmiş. Şimdi o gazeteciler “Gitsek mi gitmesek mi?” nin muhasebesi ile meşgul. Bu arada (DEVA’ya, Gelecek’e ve HDP’ye davet yok. Ne kin ama!)
Seçim öncesinde alelaceele neden getirildiği belirsiz ya da çok belli “Sansür yasası”nın hemen ertesinde… Yaptıkları haber ve yorumlar yüzünden gazetecilerin, STK yöneticilerinin takibata uğradığı, kelepçelendiği, gözaltına alındığı günlerle paralel biçimde…
Ak Parti iktidarının MHP ile birlikte olmadığı günlerde, hatta MHP’nin yoğun muhalefetine rağmen gerçekleştirdiği bir proje devreye sokulmuştu: “Akil İnsanlar Heyeti” oluşturmak. Terörü bitirmekti amaç. Teröristlerin dağdan inmesini sağlamak, “Anaların ağlamasına son vermek”ti. Bu proje içinde çok farklı düşünce ikliminden insanlar bir araya geldiler ve Türkiye’yi dolaştılar.
Bakmak lazım; bugün Akil İnsanlar Heyeti içinde yer alanlardan kaçı iktidarın politikalarının olumlu seyrettiği kanaatinde?
Bakmak lazım; bugün iktidar o günlerde bütün alanlarda “Çözüm süreci” ile savaşan MHP ile neden can ciğer kuzu sarması olmuş durumda?
Neden? Ak Parti’ye mi bir şeyler oldu, MHP’ye mi?
“Türkiye Yüzyılı” toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı dinleyecek olan gazeteciler – yazarlar, şu geçen 20 yılın faturası ardından Türkiye hakkında nasıl bir ufku gözetleyecekler?
İktidar, özellikle Cumhur İttifakı sürecinde, topluma yeni bir yüzyıl vadetme potansiyelini epeyce tüketmedi mi? Türkiye’nin önünde “Yüzyıla damga vurmak” gibi bir hedef bulunsun. Ama mesela 20 yılda eğitim alanında, insan sermayesi alanında, ekonomi alanında, toplum barışı alanında hangi sonuç üretildi ki, bundan sonrası için bir potansiyelin varlığına inanılsın? “Eğitimde, kültürde başarılı olamadık” itirafı kime ait? İnsanlar neden ülke dışında gelecek arıyorlar? Gelecek arayanların “süfli arayış” içinde olduğu sözü kime ait? “Giderlerse gitsinler” diyerek kimlerle yeni yüzyıl inşa edeceğinizi umabilirsiniz? Vadedildiği gibi “2023 yılında 25 bin liralık fert başına milli gelir”in neresindeyiz? İnsani kalkınmanın neresindeyiz?
“Sahicilik”ten uzaklaşıldı epeyce bir zamandır. İktidar bunun farkında değil. Yaldızlı mottoları 50 kanaldan toplumun üzerine boca edersek, bu seçimi alırız gibi bakılıyor. Yaldızı, toplumun çok geniş kesimleri için hayatın dayanılmaz gerçekleri döküyor. Tılsım bozuldu çoktandır.