Türkiye'de 15 Temmuz darbe girişiminden sonra çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle 134 bin kişi kamu görevinden ihraç edildi. KHK ile ihraç edilenlerden bir kısmı tutuklanırken, bir kısmı ise suçsuz bulunmalarına rağmen görevlerine iade edilmedi. İhraç edilen kamu görevlilerinin aile ve çocukları ise bu süreçte toplumdan dışlandı ve mağduriyetler yaşadı. O çocuklardan biri olan 16 yaşındaki Bahadır Odabaşı, 13 Ocak'ı 14 Ocak'a bağlayan gece Diyarbakır'da intihar ederek, yaşamına son verdi. KHK ile ihraç edilen öğretmen babası dört yıldır Elazığ cezaevinde bulunan Bahadır'ın uzun süredir bunalım yaşadığı ve içine kapandığı bildirildi. Bahadır'ın cenazesi, Odabaşı ailesinin bulunduğu Ordu'da toprağa verildi. Cezaevindeki baba ise oğlunun cenaze törenine elleri kelepçeli olarak katılabildi.
"Çocuklarım direkt terörist ilan edildi"
Bahadır Odabaşı'nın intiharı, terör örgütleriyle irtibatlı oldukları iddiasıyla KHK ile ihraç edilen kişilerin ailelerinin yaşadığı mağduriyeti yeniden gündeme getirdi. İki kızıyla birlikte Trabzon'da yaşayan eski PTT çalışanı Menekşe Türen onlardan biri. Öğretmen olan eşi Recep Türen, 2016 yılının Eylül ayında KHK ile ihraç edilmiş ve Gülen yapılanmasına yakın bir sendikaya üye olduğu, Bank Asya hesabı bulunduğu ve telefonunda Bylock tespit edildiği iddialarıyla tutuklanmış. Kendisi de PTT'den ihraç edilen ve 2018 yılında altı ay tutuklu kalan Menekşe Türen, 11 ve 15 yaşlarındaki iki kızıyla yaşam mücadelesi veriyor. Eşinin tutuklanması üzerine ciddi bir dışlanma yaşadığını söyleyen Türen, işyerinde mobbinge uğradığını belirtiyor. 4'üncü sınıfa giden kızını özel okuldan alıp devlet okuluna yazdırdığını söyleyen Türen, "Kızım, babası tutuklu olduğu için okulda hem öğretmen hem öğrenciler tarafından direkt terörist ilan edildi. Üç ay sonra ciddi psikolojik sorunlar başladı. Başka okula yazdırınca orada da farklı bir dışlanma yaşadı. Çocuk bu kez içine kapandı ve o yılı ciddi bir psikolojik depresyonla atlattık."
"Biz de Bahadır gibi çocuklarımızı kaybetmek istemiyoruz"
KHK'lılar Platformu'na göre, ebeveynlerden birinin bu şekilde tutuklu olduğu aileler toplumdan dışlanıyor, bu ailelere iş verilmiyor, ev tutmaları zorlaşıyor ve bulundukları yerlerde "terörist" damgası yiyorlar. Menekşe Türen yaşadığı apartmanda da ayrımcılığa maruz kalınca ev değiştirmek zorunda kalmış. Daha sonra kendisi de tutuklanınca, dede ve ninelerinin yanında kalan çocukları ağır psikolojik travma geçirmişler:
"Bizler sivil ölüm yaşıyoruz. Ciddi bir dışlanmışlık söz konusu. İnsanların bize ve çocuklarımıza bakışı çok farklı. Acılarımız katlanıyor. Ağır bir hak ihlali yaşıyoruz. Düşünün, sabah uyanıyorsunuz, hayatınız kararıyor. Bu acının hiçbir şekilde telafisi yok. Acıya karşı o kadar duyarsızlaştım ki inanın duygularımı kaybettim. Çocuklarım her gün o acıyla yüzleşiyorlar, her gün o acıyı yaşıyorlar. Eğer KHK'lı bir anne ve babanın çocuğu olmasaydı böyle bir psikolojik süreç yaşamayacaktı ama yaşıyor. Benim çocuğum ve binlerce çocuk bu durumda ve biz Bahadır gibi çocuklarımızı kaybetmek istemiyoruz. Umutsuzluk, adaletsizlik ve hukuksuzluk girdabında çocuklarımızın boğulmasını istemiyoruz artık."
En mutlu güne üç gün kala gözaltına alındı
Eğitim Sen üyesiyken 29 Ekim 2016 günü öğretmenlikten ihraç edilen Acun Karadağ da o annelerden biri. 675 sayılı KHK ile ihraç edildiğini internetten öğrenen Karadağ, 14 gün sonra okulunun önünde "İşimi geri istiyorum" eylemi başlattı. Daha sonra Yüksel Caddesi eylemlerine de katılan Karadağ, 20 Ağustos 2020 günü evine düzenlenen baskınla gözaltına alındı ve tutuklandı. Üstelik onun için çok da özel olan bir zamanda:
"Ben kızımla yaşıyorum. Tutuklandığımda kızımın nişanını yapacaktık. Nişanına üç gün kala evimize polis baskını oldu ve ben tutuklandım. Gelecek hayalleri olan, yeni bir şeye adım atacak olan kızımın en güzel günüydü. Ama işte üç gün kala alıyorsunuz annesini ve o iş iptal ediliyor."
"Koruyabildik ama olmayabilirdi de"
Tutuklandıktan sonra hakkında farklı davalar açılan Karadağ davaların tümünden beraat etti. Ayrıca hakkında üç kez "terör örgütü üyesi olmak" iddiasıyla dava açıldı. Bu davalardan da beraat eden Karadağ, dördüncü kez açılan örgüt üyeliği davasından halen yargılanıyor. Her beraat ettiğinde, beraat ettiği suçtan yeni bir dava açıldığını söyleyen Karadağ'a göre, bu süreç kızının üniversite hayatını da kötü etkiledi.
"İhraç edildiğimde kızım üniversiteye hazırlanıyordu ve dershaneye gidiyordu. Her şeyi darmadağın oldu. Kızım üniversiteyi hemen o yıl kazanacağına üç yıl sonra kazandı. Bu tabii ki ihracın etkisiydi. Yani başından beri çok olumsuz etkileri oldu. Benim çocuğum da psikoloğa gidiyor haliyle. Kızım üniversite son sınıfta ve bu sene mezun olacak. Şükür ki intihara gidebilecek bir süreç yaşamadık. Çevresinde iyi insanlarla çevriliydi, şanslıydı, ailesi bilinçliydi. Biraz böyle koruyabildik. Ama olmayabilirdi de"
"Sivil ölüme terk ediliyorlar"
Türkiye'de KHK'lardan milyonlarca insan etkilendi. KHK'ların yarattığı mağduriyet, mağdurların sosyal medya platformlarında sıklıkla dile getiriliyor. Ancak medya organlarında KHK'lılara ilişkin bir haber ve bilgiler çok nadir yer alıyor. Sorunlarını ise KHK'lılar Platformu aracılığıyla dile getirebiliyorlar. Bu platforma göre, ihraç edilenlerin aileleri devlet kurumlarında çalışamıyor, çoğu özel sektörde bile iş bulamıyor, konut kiralayamıyor ve sosyal baskıya maruz kalıyor. Kendisi de bir KHK'lı olan HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, KHK'lıların sivil ölüme uğratıldığını, adeta aç ve susuz bırakıldığını ve sosyal yardım almalarının bile engellendiğini belirtiyor.
"Bu çocuklar ötekileştiriliyor ve terörist damgası vuruluyor"
Gergerlioğlu'na göre KHK'lıların çocuklarının neredeyse hepsi psikolojik sorunlar yaşıyor. Bu sorunun toplumsal bir felaket olarak büyüdüğüne dikkat çeken Gergerlioğlu, hem KHK'lılar hem de yakınlarının intihar etmeye başladığını belirtiyor.
"Bahadır son örneklerinden biri ama maalesef son olanı değil. Gerekli önlemler alınmazsa bundan sonra daha çok intihar eden KHK'lı çocuğu görürüz. Çünkü büyük bir sıkıntı yaşıyorlar. Bu çocuklar ötekileştiriliyor, KHK'lılar ötekileştiriliyor ve terörist damgası vuruluyor. Bunun faturasını aileleri, eş ve çocukları, anne ve babaları ödemeye başlıyor. Sosyal bir dışlanma yaşıyorlar. Özellikle çocuklar bu stresi kaldıramıyorlar. Düşünün, güvenmeniz gereken devlet sizi hasım olarak, öteki olarak görüyor ve çocuk iyice güvensiz, yalnız, çaresiz kalıyor. Bahadır'da böyle oldu, diğer çocuklarda da böyle oluyor"
"Son 5,5 yılda 100 KHK'lı intihar etti"
Gergerlioğlu'na göre, çocuklar cezaevine gittiklerinde babalarının terörist olarak damgalandığını ve haksız muamelelere uğradığına şahit oluyor. Çocukların bu nedenle artık cezaevi ziyaretleri yapmak istemediğine dikkat çeken Gergerlioğlu, KHK'lılarda da intihar oranının çok yüksek olduğunu ifade ediyor:
"Biz 5,5 yılda en az 100 KHK'lının intihar ettiğini biliyoruz. Ama KHK'lı ailelerden de çok sayıda intihar haberi aldık. Depresyonda olanların oranı yüksek, kansere yakalanma oranı normal topluma göre çok yüksek. Kime dokunsam, kiminle tanışsam, maalesef ki eşinden boşandığını çoluk çocuğunun ortada kaldığını, çocuklarının psikolojik sorunlar yaşadığını söylüyor. Eşi hapiste olanların çocuk psikolog raporlarını okuyorum, içim parçalanıyor. O çocuklar işte intihar adayı. Toplumun ortasına mayınlar atıyoruz bu tür iktidar politikalarıyla. Bu politikalardan lütfen vazgeçsinler. Annesini babasını suçlu olarak gördükleri ailelerin çocuklarını suçlu olarak görmesinler."
Kaynak: DW Türkçe