Furkan Hareketi Lideri Alparslan Kuytul Hoca bu sabah (9 Mayıs) Adana Emniyet ekiplerince hukuksuz şekilde gözaltına alındı. Yaklaşık 8 saattir Adana Adliyesi'nde ifade veren Alparslan Hoca'nın
tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildiği öğrenildi.
Alparslan Hoca, savcılıkta verdiği ifadede kendisi hakkında suç duyurusunda bulunan dolandırıcı Koray Sarısaçlı hakkında çarpıcı beyanlarda bulundu:
"Müşteki Koray, kaçırma olayı sonrası ofise gelip elimi öptü. Madem kendisini zorlamışım neden elimi öpüyor?" diyen Alparslan Hoca, Sarısaçlı'nın asılsız ithamları hakkında tüm detayları
anlattı.
İşte Alparslan Hoca'nın, Furkan Haber aracılığıyla ortaya çıkarılan ifadesinden beyanlar:
Suçlamaları kabul etmiyorum. Öncelikle belirtmem gerekir ki, müşteki Koray'ın doktor raporunda kaburga kemiklerinin kırık olduğuna ilişkin yaralanmasına ilişkin emareler yalandır; adli tıpta film
çekilmeden rapor düzenlenmiştir.
Bu yönde alınan rapor tamamen sahtedir. Ben kaçırılma hadisesinin bir kurgu olabileceğini düşünüyorum. Bu nedenle ifademin başında raporun kaburga kemiklerinde kırık olduğu yönünde sahte olduğunu
belirtmek istedim.
Müşteki Koray, ofise ilk geldiğinde yanıma yaklaştı ve elimi öptü. Madem ben kendisini zorlamışım neden gelip elimi öpüyor? Yine müşteki Koray, serbest bırakıldıktan sonra taksi ile ve özel
arabasıyla sürekli dergi ofisine gelip giderdi.
...Ben kesinlikle Asuman SARISAÇLI'dan senet imzalamasını; kendisi, Koray ve kızı Rabia üzerinde bulunan hisse ve taşınmazlar yönünden vekalet vermesini istemedim. Asuman SARISAÇLI'nın bu yöndeki
beyanlarını kabul etmiyorum. Kaldı ki, ifadesinde belirttiği üzere; taşınmazların devrini senet imzalamasını istediğimde, 'vermem' dediğinde 'Siz bilirsiniz!' şeklinde bir cevap vermem mümkün
değildir. Öyle olmuş olsaydı kendisine, 'Nasıl vermezsiniz?' tarzında tepkide bulunmam gerekirdi.
Yine müşteki Koray, Bilge Laboratuvar isimli iş yerinin yüklü miktarda vergi borcu bulunduğu dönemde şirketi o zaman hayatta bulunan babası üzerine devrederek borçtan bu şekilde kurtulmuştur.
Müşteki Koray, naylon fatura düzenlemiş ve bu hususlarla ilgili rapor düzenlendiğini biliyorum.
Müşteki Koray'ın savcılıkta ifade verirken baskı ve tehdit altında olduğuna ilişkin daha sonra alınan beyanları külliyen yalandır. İfade savcının odasında alınmış olup savcının karşısında tehdit
altında ifade vermek mümkün değildir. Kaldı ki yanında avukatları da vardır. Müşteki Koray, savcılığa ifade verdikten yaklaşık 10 gün sonra yanıma gelerek istihbarattan görevli polislerin gece
vakti evine geldiklerini, kendisine dosya kapsamında o kadar kamera araştırması yapıldığını, verdiği ifadeyle bütün her şeyin boşa gittiğini, ifadesini kendilerinin söylediği şekilde değiştirmesi
gerektiğini söylediklerini beyan etti ayrica yine kendisine ifadeyi değiştirmediği takdirde Adana 4. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan yargılamada mahkum olacağını, ceza alacağını söylediklerini
belirtti. Ben kendisine herhangi bir cevap vermedim. Kendilerinin istediğini yapmayacağını, ifadesini değiştirmeyeceğini söyledi.
Müşteki Koray SARISAÇLI'nın ifadesini daha sonra değiştirerek benim ve Furkan Gönüllüleri hakkında ithamda bulunmasının 4 sebebi vardır.
Polislerin kendisini Adana 4. Ağır Ceza'daki dosya ile ceza alacağı bahsi ile tehdit etmeleridir. Şunu da belirtmek gerekmektedir ki, müştekinin Balcalı Üniversitesi Hastahanesinde kanı
alınırken, polis memurları kan alan kadın memurdan müştekinin kanının bir kısmını ayrı bir tüpte istemişler, kadın memur 'Öyle iş olmaz!' diyerek taleplerini reddetmiş, bunu bana Rümeysa SARISAÇLI
söylemişti. Hatta müştekinin kanı o gün o hastanede alınmamış, daha sonra Reşatbey Mahallesinde bulunan Adli Tıp Kurumun'da alınmış, polis memurları burada müştekinin kanının bir kısmını almışlar,
daha sonra müşteki Koray'ın kaçırıldığı iddia olunan Erdal ERGÜL'ün sahip olduğu araca kanı bulaştırmışlar. Olay bu nedenle ve yukarıda bahsettiğim üzere tamamen kurgudur. Yine polislerin koltuk
başlığını ilk aşamada teslim etmemeleri bunun bir delilidir.
Müşteki Koray SARISAÇLI'nın Bilge Laboratuvarı'nda çalışan isimlerini bilmediğim iki kadınla ilişkisi olduğunu duymuştum. Hatta iş yerinde çalışan adını bilmediğim farklı bir kadın,
müşteki Koray ile kadını uygunsuz bir vaziyette iş yerinin odasında görmüş, bunu gören kadın daha sonra video çekerek gördüklerini anlatmış ve Youtube isimli sosyal medyaya yüklemiş. Video kaydı
halen sitede mevcuttur. Müştekinin bu şekilde ilişkileri olduğunu şu anda tutuklu bulunan Yusuf TAPAN, Haydar AKORALER, Erol ARDIÇ, Rıdvan TAŞ ve Ufuk BÜLEZ biliyordu. Bu kişiler müşteki Koray'ı
uyararak yaptığının yanlış olduğunu, aksi halde ailesine ve çevresine açıklayacaklarını söylemişler, müşteki Koray bu nedenle bu şahısların ismini vererek iftirada bulunmuştur. Müşteki Koray yine
bundan kurtulmak için Ufuk BÜLEZ'in ismini vermiştir.
Müşteki Koray ve Asuman SARISAÇLI, Düziçi'nde bulunan hastaneyi Antalya'ya taşımak istiyorlar. Daha sonra müşteki Koray bana ve Yusuf TAPAN'a normalde Düziçi gibi bir ilçeden Antalya gibi
turistik bir ile hastahane ruhsat devrinin yapılmasının mümkün olmadığını, Sağlık Bakanlığı'nda birine 1.000.000 TL rüşvet verdiğini, bu şekilde talebi kabul ettirdiklerini söylemişti. Müşteki
Koray bunu bana kaçırılmadan önce söylemişti. Şu anda ne zaman söylediğini hatırlayamıyorum. Bir kaç ayda olabilir, 4-5 ayda olabilir. Müşteki Yusuf TAPAN'ın bu hususla ilgili de Sağlık Bakanlığı
ihbar hattına ihbarda bulunduğunu, Yusuf TAPAN'dan öğrendim. Yine Yusuf'un söylediğine göre ihbar ettikten sonra kendisini kurumdan telefonla arayarak isim istemişler, Yusuf bilmediğini söyleyince
karşıdaki şahıs, 'O halde bununla ilgili bir şey yapamayız.' şeklinde cevap vermiş.
Müşteki Koray SARISAÇLI, savcılıkta verdiği ilk ifadeden sonra, ancak aleyhimize ifadesini değiştirmeden önce iki kişi aracılığıyla iş yerine ceza kesildiğini, ödemesi gerektiğini söyleyerek
benden 4.000.000 TL para istedi. Hatta müşteki kaçırılmadan bir kaç ay önce, bana vakıftan dolayı ceza kesildiğini iddia ettiği belgeyi Yusuf TAPAN ile gönderdi, ben belgeye çok detaylı bakamadım.
Rakam olarak 30.3 milyon yazdığını gördüm. Müştekiye güvendiğimden belgeyi detaylı olarak okuyamadım. Müşteki birlikte maliyeye gitmeyi istemeyince durumdan şüphelendik. Belgeye tekrardan
baktığımda müştekinin iş yeriyle ilgili vergi borcu olduğunu gördüm. Müştekinin istediği 4.000.000 TL'yi vermemin mümkün olmadığını, kaldı ki vakfa ait bir çöpü bile kimseye vermeyeceğimi kendisine
ilettim. Müşteki 4 Milyon TL parayı vermeyince savcılığa giderek ifadesini değiştirdi.