Uluslararası Af Örgütü (UAÖ), Myanmar ordusunun Genelkurmay Başkanı Min Aung Hlaing ile diğer 12 üst düzey askeri yetkilinin, Arakan eyaletinin kuzeyindeki Arakanlı nüfusa yönelik etnik temizlik sırasında işlenen insanlığa karşı suçlarda pay sahibi olduğunu gösteren kapsamlı kanıtlara ulaştı.
"Myanmar'ın Arakan Eyaletinde İşlenen İnsanlığa Karşı Suçlarda Ordunun Sorumluluğu" başlıklı rapor, Myanmar'daki durumun soruşturulması ve sorumluların yargılanması için Uluslararası Ceza Mahkemesine (UCM) taşınması çağrısında bulunuyor.
Myanmar ile Bangladeş'te yapılan ve 9 ay süren yoğun bir araştırma sonucunda hazırlanan rapor, Myanmar ordusunun 25 Ağustos 2017'den sonra 702 bin kadın, erkek ve çocuğu Bangladeş'e kaçmaya zorlamasıyla ilgili UAÖ'nün şimdiye kadar yayımladığı en kapsamlı çalışma durumunda. Kaçmaya zorlanan kişi sayısı, krizin başladığı tarihte kuzey Arakan eyaletinde yaşayan Arakanlı nüfusun yüzde 80'inden fazlasını oluşturuyor.
Rapor, Myanmar ordusunun emir komuta yapısı ve birliklerini nasıl konuşlandırdığıyla ilgili ayrıntıların yanı sıra, askerlerin Arakanlı erkekleri ve erkek çocuklarını mevcut krizin başlangıcından birkaç hafta önce tutuklaması, zorla kaybetmesi ve onlara işkence uygulamasıyla ilgili yeni ayrıntıları da ortaya koyuyor.
Arakan eyaletinin kuzeyindeki farklı etnik ve dini toplulukların öldürülmesi ile yetkililere muhbirlik ettiğinden şüphelenilen Arakanlıların hedef seçilerek öldürülmesi ve kaçırılması, bu ihlaller arasında.
Rapor, ordunun yüksek komuta kademesinin, ülkenin diğer yerlerinde işlediği ihlaller nedeniyle kötü şöhret kazanmış olan en acımasız savaş taburlarını, kuzey Arakan eyaletinde yürütülen operasyonların en ön safına ve merkezine koyduğunu belgeledi. Bu durum, Arakanlılar açısından çok kötü sonuçlar oluşturdu.
UAÖ, tanıklıklara benzer şekilde, Maungdaw kasabasına bağlı Inn Din köyünde yaşayan bir Arakanlı ile bölgede görev yapan Myanmarlı bir askeri yetkilinin arasında Burma dilinde geçen bir ses kaydına da ulaştı. UAÖ'nün teyit ettiği bu ses kaydında yetkili, "Herhangi bir kargaşa çıkması halinde tüm köyü yakmak üzere emir aldık. Eğer siz köylüler barış içinde yaşamazsanız her şeyi yok edeceğiz." diyor.
Arakanlı çocuklar hücre hapsinde tutuldu
Arakanlı erkekler ve erkek çocukları tutuklama sırasında çoğunlukla darp edildi ve daha sonra Sınır Koruma Polisi (SKP) üslerine götürülerek, bu üslerde günlerce bazen de haftalarca hücre hapsinde tutuldu.
"Uygulanan şiddet, Arakanlıları hedef alan son derece planlı saldırılardır"
Konuya ilişkin açıklama yapan UAÖ Kıdemli Kriz Danışmanı Matthew Wells, "Myanmar güvenlik güçlerinin cinayet, tecavüz, işkence, köy yakma ve açlığa zorlama da dahil olmak üzere kuzey Arakan eyaletinin her yerinde gerçekleştirdiği şiddet patlaması, zaptedilemeyen bazı askerlerin ya da birimlerin eylemleri değildi. Uygulanan şiddetin Arakanlı nüfusu hedef alan son derece planlı ve sistematik saldırılar olduğunu gösteren dağ kadar kanıt var. Emir komuta zincirinin başındaki Genelkurmay Başkanı Min Aung Hlaing'e varıncaya dek eline kan bulaşmış olan herkesten, uluslararası hukuk gereğince insanlığa karşı işlenen suçlar kapsamına giren suçlar ve diğer ağır insan hakları ihlallerine göz yumulması ve bunların gerçekleştirilmesindeki rolleri nedeniyle hesap sorulmalıdır." dedi.
"Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi siyaset oynamaya son vermeli"
Uluslararası toplumun, sorumluları hesap verebilirlikten korumak için ortaya konan bu son girişime aldanmaması gerektiğini ifade eden Wells, şunları kaydetti:
"Aksine yıllardır süren cezasızlığa artık bir son vermeli ve Myanmar'ın yakın tarihindeki bu karanlık sayfanın bir daha asla tekerrür etmemesini güvence altına almalıdır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi siyaset oynamaya son vermeli ve Myanmar'daki durumu acilen Uluslararası Ceza Mahkemesine taşımalı, Myanmar'a yönelik geniş kapsamlı bir silah ambargosu uygulamalı ve ağır ihlallerden ve suçlardan sorumlu kıdemli yetkilileri hedef alan ekonomik yaptırımları yürürlüğe koymalıdır. Uluslararası toplum, bir yandan konunun UCM'ye taşınması için gerekli uluslararası uzlaşma ve desteği sağlamaya çalışırken, diğer yandan da BM İnsan Hakları Konseyi aracılığıyla gelecekte yapılacak cezai yargılamalarda kullanılmak üzere kanıtların toplanması ve korunmasını gerçekleştirecek bir mekanizma kurulmasını sağlamalıdır. Mevcut çok sayıda kuvvetli kanıt ışığında derhal harekete geçmekte yetersiz kalmak, akıllara şu soruyu getiriyor: Uluslararası toplumun adaleti ciddiye alması için daha ne olması gerekiyor?"