Necip Fazıl Kısakürek ‘Allah ve ahlaktan bahsetmek yasaktır” denilen bir devirde ortaya çıkarak, “Hakk’a itaat etmeyene itaat edilmez” diye haykırmış, “Öz yurdunda garip öz vatanında parya” konumuna düşürülmek istenen Müslüman Anadolu milletini, ruh köküne sahip çıkmaya çağırarak unutturulmak istenen İslam davasının sancaktarlığını yapmıştır. Üstad Necip Fazıl, fikirleriyle çağın nabzında atmaya devan eden 'Büyük Şair ' olmaya devam etmektedir.
'Şair-ül Azam' Necip Fazıl Kısakürek Kimdir?
Fikir dünyamızın manevi mimarlarından, yalnızca 'Edebiyatçı' olarak tanımanın kendisine büyük bir haksızlık olacağı üstad, 79 yıllık yaşamını dolu dolu geçirdi ve izinden gidenlere fikir öncüsü oldu Gençlik yılları; düşüncelerinin filizlenip meyve verdiği dönemleri zindan köşelerinde, mahkeme odalarında geçse de onun ‘hamle çapı’nda işler yapmasına engel olamadı... Geriye 70 eser ve heyecan ve İslami şuurla tanıştırılmış bir genç nesil bıraktı. Şiiri ve nesri yarış içinde olan Necip Fazıl, nesre de büyük bir estetik kattı:
Laf var ki laftır, laf var ki iştir, iş var ki laftır.
Bize iş kadrosunda laf, hamle çapında iş lazım.
Üstad Necip Fazıl'ın Hayatı
26 Mayıs 1904’te İstanbul’da doğdu. Asıl adı Ahmet Necip Kısakürek'tir. İstanbul Çemberlitaş’tan Sultanahmet’e doğru inen sokaklardan birinde, İkinci Abdülhamid Han’a Ermenilerce yapılan bombalı suikast hadisesinin tarihi mahkemesini yapan İstanbul Cinayet Mahkemesi ve İstinaf Reisi Maraşlı Kısakürekzade Mehmed Hilmi Efendi’ye ait büyük bir konakta doğdu.
Babası Abdülbaki Fazıl Bey, annesi ise Mebiha Hanım’dır. Baba kökü, Maraş’ın en eski ailelerinden Kısakürekoğulları’na bağlıdır. Kısakürekler, Yavuz Sultan Selim döneminde Maraş’ta hükümet konağına bağlı bir koldur. Çocukluğu Çemberlitaş’ta dedesinin konağında geçti. Aile eğitimini daha ziyade dedesi Mehmet Hilmi’den aldı. Henüz 5 yaşındayken günlük gazeteleri okuyup, çevredeki insanlara anlatırdı.
1910 yılında Kur’an dersi almaya başladı. 1912’de Gedikpaşa’daki Fransız mektebine yazılmasının ardından Amerikan kolejine verildi. Ancak gittiği okullardan usanan Necip Fazıl, sık sık okul değiştirmek durumunda kaldı. Zor bir çocukluk geçirdi, öyle ki, babası henüz 33-34 yaşında iken hayata gözlerini yumdu.
1916’da Bahriye Mektebi’nde Yahya Kemal, Aksekili Hamdi ve Hamdullah Suphi gibi hocalardan ders aldı. Nazım Hikmet, Nizamettin Nazif, Fahri Sait Korutürk, okul arkadaşlarındandı. Ahmet Haşim, Halide Edip, Fuat Köprülü’nün yazdığı mecmuada şiirleri yayınlanmaya başladı. İstanbul Üniversitesi Felsefe bölümünde öğrenim gördü. Bu bölümü yarıda bırakarak, Paris’e gitti. Sarbonne Üniversitesi’nde Felsefe eğitimine devam etti. 1925’te de eğitimini yarıda bırakarak yurda döndü.
İlk şiirleri 1922’de yayınlandı.
1926-1939: İstanbul’da çeşitli bankalarda farklı pozisyonlarda çalıştı. Bir yandan da edebi faaliyetlerini sürdürdü. Çeşitli gazete ve dergilerde yazmaya devam etti.
1934: Seyyid Abdülhakim Arvâsi ile tanıştı. Bu tarihten itibaren edebiyat ve sanat çevrelerinde “mistik şair” olarak anılmaya başladı. Oysa o, geçen yıllarını şöyle muazzam ifadelerle tanımlar:
“Tam 30 yıl saatim işlemiş, ben durmuşum.
Gökyüzünden habersiz, uçurtma uçurmuşum.”
Necip Fazıl'in Abdül Hakim Arvasi Hazretleri İle Tanışması
Arvâsi ile tanışması onun için yalnızca edebiyatında değil, tüm hayatında bir dönüm noktası niteliğindedir. Bundan sonraki dönemlerinde hayatında din ve tasavvuf felsefesi yer etmeye başladı. Tohum, Bir Adam Yaratmak, Künye, Reis Bey gibi edebiyat çevrelerince çok bilinen tiyatro eserlerini kaleme aldı. Çünkü hayatının artık yepyeni bir yönü vardı. Eserleri ve fikirleri ile gençliğe önder olmak isterdi. Gençleri, İslami bir hayat tarzı yaşamaya yönlendirme azmindedir. O döneme ait meşhur söylemlerinden bazıları şöyle:
“Arsızlığa cesaret, zinaya aşk dediler. Bir neslin ahlakını işte böyle yediler”
“Çöpe attılar da mukaddes emaneti, hak bellettiler hakka en büyük ihaneti”
Necip Fazıl'ın Evliliği ve Çocukları
1937’de “Türk Shakespeare’i” anılan Türk tiyatrosunun zirvesi “Bir Adam Yaratmak” eserini kaleme alır.
1939-1943: Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, Devlet konservatuarı, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’nde dersler verdi.
1942: Babanzade Neslihan Hanım ile Abdülhakim Arvâsi’nin huzurunda evlenir. Bu evlilikten 3’ü erkek, 2’si kız 5 çocuğu dünyaya geldi.
Yazarlık ve yayıncılık yaptı. Türk şiirinde gizem rüzgârları estiren Necip Fazıl, Fazıl hüsnü Dağlarca ile Cahit Sıtkı Tarancı'nın da aralarında bulunduğu birçok şairi derinden etkiledi. Garip akımının ortaya çıkışıyla şiirden uzaklaştı. Güçlü bir yazım tekniğinin görüldüğü tiyatro oyunlarında ise daha çok korku ve kaygı psikolojisini işledi hatıra, makale ve inceleme türü eserlerinde daha çok din mahreçli ve siyasi ve toplumsal konuları analiz etti.
Büyük Doğu yılları
1943-1978: Büyük Doğu yılları. Bu yıllarda derginin çok defa kapatılmasına karar verilse de aralıklı olarak tekrar yayın hayatına geri dönen derginin ağırlık verdiği alan ilk başta sanat olsa da zaman içerisinde İslami bir misyona evrilmişti. Tek Parti iktidarı ve Demokrat Parti iktidarı dönemlerinde muhafazakâr muhalefetin sesi olan dergi, düşünce ve ideolojik eksikliği giderdi. Necip Fazıl Büyük Doğu ile, tarih muhasebesi, devlet anlayışı, estetik bakış ve fikrî duruş ortaya koymaya çalıştı.
Dergideki yazılar politikadan sanata, ekonomiden felsefeye, dinden tarihe kadar çeşitli konu başlıklarını ele aldı. Dergi, daha çok başyazar Necip Fazıl ile anıldı. 35 yıllık yayın dönemi boyunca Sait Faik, Özdemir Asaf, Oktay Akbal, Salih Murad Uzdilek, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Peyami Safa, Nurettin Topçu, Nihal Atsız, Cemil Meriç, Şevket Eygi, Sezai Karakoç, Sabahattin Zaim gibi daha nice isim dergide yazarlık yaptı.
1944: Büyük Doğu’da “Allah’a itaat etmeyene itaat edilmez” hadisini neşrettiği için dergi, Bakanlar Kurulu’nca kapatıldı. 1946’da ise “Başımıza Kulak istiyoruz” kapağı İnönü’ye hakaret sayıldığı için dergi ikinci kez kapatıldı.
1947: Devrin başbakanı Recep Peker, kendisine 100 bin TL teklif ederek, İslami meseleleri fazla açığa almaması ve Demokrat Parti’ye cephe alması istendi ancak kabul etmedi. CHP tarafından Anadolu’nun pek çok yerinde Necip Fazıl aleyhinde mitingler düzenlendi.
Son Posta ve Yeni İstanbul gazetelerinde yazarlık yaptı. Büyük ilgi gören Kaldırımlar şiirinin ardından uzunca bir süre “Kaldırımlar Şairi” olarak anıldı. O dönem öyle övüldü, öyle sevildi ki, “Gelmiş geçmiş en iyi şair” şeklinde yakıştırmalar yapıldı.
Necip Fazıl’ın misyonu ve idealleri vefatından birkaç gün sonra Sezai Karakoç tarafından şöyle anılacaktır:
"Necip Fazıl’ın öyle bir özelliği var ki, bu, geldiği çağ gereği, yalnız ona mahsus olan bir özellik. Misyonu da bu noktada gizli..."
25 Mayıs 1983’te 79 yaşındayken Hakk’ın rahmetine kavuştu.
Son günüm olmasın çelengim top arabam
Beni alıp götürsün tam dört inanmış adam
Necip Fazıl Kısakürek’in Eserleri
Şiir:
Örümcek Ağı (1925) Kaldırımlar (1928) Ben ve Ötesi (1932) Sonsuzluk Kervanı (1955) Çile (1962) Şiirlerim (1969
Öykü ve Roman:
Ruh Burkuntularından Hikayeler (1965)
Aynadaki Yalan (1980) Kafa Kağıdı (1984)
Tiyatro:
Tohum (1935) Bir Adam Yaratmak (1938) Künye (1940) Para (1942) Namı Diğer Parmaksız Salih (1949) Reis Bey (1964) Abdülhamit Han (1969)
Monografi- Makale- Fıkra - Hatıra:
Birkaç Hikâye Birkaç Tahlil (1933) Namık Kemal (1940) Çerçeve (1940) Son Devrin Din Mazlumları (1969) Hitabe (1975) İhtilal (1975) Yılanlı Kuyudan (1970) Hac (1973) Babıali (1975) İman ve İslam Atlası (1981)