Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin 10 Aralık 2017 tarihli miting konuşması şu şekilde;
Yahudilerin Zulmü Hiçbir Zaman Bitmedi
Kıymetli kardeşlerim Yahudilerin zulmü hiçbir zaman bitmedi, hiçbir zaman değişmediler ve değişmeye de niyetleri yok. Allah, Hz. İsa’nın eliyle Deccal’i ve onunla beraber olanları kahredinceye kadar tevbe etmeyecekler, bunu bugüne kadar birçok defa gösterdiler.
Kur’an’ın nazil olduğu dönemde İsrailoğulları İslam’ın karşısında bir güç değildi. O zamanda İslam’ın karşısında Bizans, İran, Yemen, Habeşistan vardı ancak bir Yahudi devleti yoktu. Buna rağmen Kur’an-ı Kerim’de en çok bahsedilen kavim İsrailoğulları’dır. Neden? İsrailoğulları’nın ne olduğunu Müslümanların öğrenmeleri ve değişmeyeceklerini anlamaları için. Demek ki değişmediler ve değişmeyecekler.
Hz. Musa’dan sonra daha da kötüye gittiler. Kur’an-ı Kerim onların peygamber katilleri olduğunu bize ifade eder. “وَيَقْتُلُونَ الأَنبِيَاء بِغَيْرِ حَقٍّ” (İsrailoğulları) peygamberleri haksız yere öldürürlerdi.1 Başka bir ayette: “ أَفَكُلَّمَا جَاءكُمْ رَسُولٌ بِمَا لاَ تَهْوَى أَنفُسُكُمُ اسْتَكْبَرْتُمْ فَفَرِيقاً كَذَّبْتُمْ وَفَرِيقاً تَقْتُلُونَ” “Demek, size ne zaman bir elçi nefsinizin hoşlanmayacağı bir şeyle gelse, büyüklük taslayarak bir kısmınız onu yalanlayacak, bir kısmınız da onu öldürecek misiniz?”2 Allah Azze ve Celle hiçbir zaman unutmayalım diye kıyamete kadar okunacak olan kitabında onların ne olduklarını bize bildirmektedir. Onlar insanları sömürmektedirler ve peygamberlerin buna müsaade etmeyeceklerini çok iyi bilmektedirler. İşte ondan dolayı peygamberlere savaş ilan ettiler. Bu peygamber katilleri, işlerine gelmeyen hükümler getirdiği için yüzlerce peygamberi şehit ettiler.
Kur’an buyuruyor ki; “O kitap verdiklerimiz, o Peygamberi kendi oğullarını tanır gibi tanırlar.”3 Demek ki tanımalarına rağmen Efendimizi öldürmek istediler. Peygamberimizi neden inkâr ediyorlar? Güya Peygamberimiz, İshak’ın soyundan gelmediği ve İsmail’in soyundan geldiği için… Hâlbuki Hazreti İsa Aleyhisselam, İshak’ın soyundandı ve İsrailoğullarının Peygamberi idi. Buna rağmen onu da öldürmek istediler. Ondan evvel nice peygamberler geldi hepsi de İshak oğullarındandı ama onları da öldürdüler.
İsrail İle Dost Olduk, Bugün Başımıza Gelenler Bunun Sonuçları
Kendilerine gönderilen peygamberleri öldürenler elbette ki bugün Müslümanlara da bu zulmü yaparlar. Ama biz bunları unuttuk ve İsrail ile dost olduk. Bugün başımıza gelenler bunun sonuçlarıdır. Kur’an onların bizden asla razı olmayacağını haber verir. “وَلَن تَرْضَى عَنكَ الْيَهُودُ وَلاَ النَّصَارَى حَتَّى تَتَّبِعَ مِلَّتَهُمْ” “O Yahudiler ve Hristiyanlar, sen onların dinlerine tabi oluncaya kadar senden asla razı olmazlar.”4 Bunu; onları yaratan, kalplerini bilen Allah söylüyor. Onların dinlerine tabi olmadığınız, hayat nizamlarını almadığınız müddetçe ne yaparsanız yapın, asla razı olmayacaklar! Allah’ın kitabına güvenmiyor muyuz?
Müslümanlar Savaşı Kazandılar ama Ülkelerİne Hâkİm Olamadılar
Müslümanlar savaştılar ancak masada kaybettiler. Müslümanlar savaştılar ancak kendi ülkelerine hâkim olamadılar. Savaşmayı öğrendiler ancak siyasi oyunları çözemediler. Savaşanlar bizim inancımızdaki insanlardı ama bugün İslam âleminde iktidarda olanların büyük bir ekseriyeti batı kafalı insanlardır. Müslümanlar batılılara karşı savaştılar ama sonunda batılıların kanunları hâkim oldu. Madem batılıların kanunları, kültürleri, sanatları, ideolojileri, demokrasileri, laiklikleri hâkim olacaktı o zaman neden savaştık?
Fransa, Cezayir’i işgal etmişti. Cezayirliler Fransa’ya karşı savaştılar. Bir buçuk milyon şehit verdiler. Ama sonunda Fransa’nın anayasasını aldılar. Biz de aynısını yapmadık mı? İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan gibi birçok devlete karşı savaştık. Sonunda ne oldu? Onların kılık kıyafetlerini, içkisini, faizini, kumarını, zinasını vs. tüm haramlarını aldık. Sanatlarını, kanunlarını, ideolojilerini aldık. Eğer böyle olacaktıysa o zaman atalarımız neden savaştı? Neden öldüler? Şehitlerimize sorma imkânımız olsaydı; ‘Neden şehit oldunuz? Davanız neydi? Neden bu kadar devlete karşı savaştınız?’ Derlerdi ki: “kâfirlerin anayasaları, kanunları, haramları, kılık kıyafeti gelmesin, kâfirler gibi olmayalım, diye!” Ama gelin görün ki bu haramların hepsi bugün İslam âleminin her tarafında mevcuttur. Çünkü her tarafta batıcı kadrolar iktidara getirilmişlerdir. İşte bugün İsrail, yaptıklarını İslam coğrafyasındaki bu batıcı ve laik iktidarlara dayanarak yapmaktadır.
Trump, Konjonktürün Uygun Olduğunu Gördü
İsrail çok iyi biliyor ki Ortadoğu’da birçoğu Amerikan uşağı ve İsrail ile güzel ilişkiler içerisinde olan hükümetler var. Nasılsa Suudi Arabistan müftüsü ‘İsrail’e karşı savaşmanın caiz olmadığını, Hizbullah’a karşı İsrail ile birlikte savaşılabileceğini’ söylüyor. Böyle hocalar, devletler, iktidarlar oldukça İsrail neden bu zulmü terk etsin? Eğer bugün; Suriye, Türkiye, Irak, Ürdün, Kuveyt, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Suudi Arabistan… gibi halkı Müslüman olan ülkeler İslam devletleri olmuş olsaydılar İsrail bunları hesaba katmak zorunda kalır ve bu kadar ileri gidemezdi.
İsrail’e düşman olan ülkeler bitirildi. Irak bitirildi. Saddam Müslümanlara zulmediyordu ama sonuçta İsrail’e de düşmandı. O yüzden Irak’ı bitirdiler. Suriye de aynı şekilde İsrail ile karşı karşıyaydı. O yüzden orada da bu olayları başlattılar. Bu, oradaki iktidarların iyi olduğu manasında değildir. Saddam’ın da Esed’in de ne olduğunu biliyoruz. Söylemek istediğimiz, bu devletlerin İsrail’e karşı oluşu ve İsrail’in güvenliğinin sağlanabilmesi için Ortadoğu’da böyle iktidarların bitirildiği gerçeğidir. Bunun için Irak bitirildi, Suriye bitirildi. Türkiye hizaya getirildi ve sonunda “İsrail ile dostuz” dedi. Hamas’a düşman, Filistin halkına düşman bir Suudi Arabistan, bir Mısır var. Böyle olunca İsrail neden Kudüs’ü başkent ilan etmesin? Amerika neden bunu kabul etmesin? Trump, konjonktürün uygun olduğunu gördü. Nasılsa artık karşı koyacak bir güç yok. Dolayısıyla tam zamanıdır diye düşündü ve işte o yüzden bugün Kudüs’ü başkent ilan etti.
Mesele Sadece Başkent Meselesi Midir?
Eğer Müslümanlar bu duruma bir dur demek istiyorlarsa kesinlikle sadece Kudüs’ün başkent ilan edilmesine değil İsrail devletinin varlığına karşı gelmelidirler. Bugün Müslümanlar İsrail devletini tanıyorlar. İsrail devletini tanırsanız, meşru ve egemen bir devlet olarak kabul eder büyükelçilik açarsanız, dostuz derseniz İsrail’in başkentine de razı olmak zorunda kalırsınız. Türkiye’yi meşru ve egemen bir devlet olarak kabul edenler, Türkiye devletinin başkentinin neresi olacağına karışabilirler mi? O halde “İsrail diye bir devlet kabul etmiyoruz” demelisiniz. “Seni devlet olarak tanımıyorum ki başkentini kabul edeyim” demelisiniz. Başka çareniz yok!
İsrail Bu Aşamaya Nasıl Geldi?
İsrail kademe kademe bu noktaya geldi. Önce 1897’de Birinci Siyonist kongreyi topladılar ve “Filistin’de Yahudilerin Araplar ile birlikte yaşaması” kararını verdiler. Daha sonra yavaş yavaş işi büyüttüler. Osmanlı 1918’de 1. Dünya Savaşı’ndan mağlup olarak çıkınca Yahudiler Filistin topraklarında bir Yahudi yurdunun olmasını istediler. Devlet değil sadece bir yerleşim yeri… Sonra 1929’da, orada devlet hayallerini dillendirmeye başladılar ve “Filistin’de iki uluslu bir devlet olmalı” dediler. Hem Arap devleti hem de İsrail devleti. Sonra 1942’ye gelindiğinde Filistin’de bir Yahudi devletinin kurulması gerektiğini açıkladılar. 1948’de Yahudi devletini ilan ettiler.
Yahudi liderleri önce Abdülhamid’e gitmişlerdi. 1890’lı yıllarda Siyonizm’in önde gelenlerinden Theodor Herzl, Abdülhamid’den Yahudiler için Filistin topraklarında yaşama hakkını istedi. Yirmi milyon altın karşılığında Filistin’e Yahudi göçünün serbest bırakılmasını yani Filistin’i satın almak istedi.
Osmanlı’nın durumu iyi değildi, paraya ihtiyacı vardı. “Sizin bütün borçlarınızı ödeyeceğiz. Ayrıca Osmanlı’nın kalkınması için 10 bin altın daha vereceğiz. Sadece şehir kadar bir toprak parçasını bize verin” dediler. Abdülhamid onu huzurundan kovdu ve dedi ki; “Bu topraklar benim babamın malı değil. Bu toprakları biz kanla aldık, siz de ancak kanla alabilirsiniz.” Abdülhamid o zaman 2 ferman ile 3 hüküm yayınladı:
1- Osmanlı Hariciyesi yani Dışişleri Bakanlığı, hiçbir platformda Yahudilerle görüşmeyecek, onları tanımayacaktır. Yani hiçbir uluslararası toplantıda Yahudiler muhatap alınmayacaktır. 2- Yahudilere Filistin’de bir karış toprak satılmayacaktır. 3- Yahudilerin Filistin topraklarına yerleşmelerine de müsaade edilmeyecektir. Bırakın Yahudilerin Filistin topraklarında ev satın almasını, ev kiralamalarına bile müsaade etmedi. Abdülhamid’i o yüzden ‘Kızıl Sultan’ ilan ettiler, ‘diktatör’ dediler. Abdülhamid diktatör değildi çok merhametli bir insandı. Ama onu diktatör ilan etmeleri gerekiyordu. Çünkü Abdülhamid onların hayallerini bozmaktaydı. İşte bu yüzden Abdülhamid’i devirdiler. Kendilerine yakın insanları iş başına getirdiler. İslam âleminin her tarafında bazı insanları desteklediler ve onların iktidarlara gelmesini sağladılar. İşte o gün bugündür belimizi doğrultamıyoruz.
İsrail Yahudilerin Filistin’e Göç Ettirilmesi İle Kuruldu
Amerika, Avrupa ve Rusya kendi içindeki Yahudileri Filistin’e gönderdiler. Filistin topraklarında suni bir İsrail devleti kurulacaktı. Konu ile ilgili bazı rakamlar paylaşmak istiyorum: 1890’da Rusya ve diğer bölgelerden gelenlerle beraber Yahudi nüfus 42.000’e ulaştı.5 1917’de Filistin’de 56.000 Yahudi, 644.000 Filistinli Arap vardı. 1922’de 83.794 Yahudi, 663.000 Arap vardı. 1931’de ise Yahudilerin sayısı 174.616, Araplarınki 750.000 idi.6 Görüldüğü gibi Filistin’de Müslüman Arap nüfusu çok az artış gösterirken Yahudi nüfusu 14 yılda göçler sayesinde 3 katına çıkartılmıştır. 1929’da 120 bin Yahudi göçmen, kafileler halinde Filistin topraklarına gönderildi. 1920-1936 yılları arasında İngilizler 290.000 Yahudi’nin Filistin’e göçüne yardımcı oldular. Bu tarihten sonra da göçler devam ettirildi.
2017’de Batı Şeria’nın nüfusu 3.01 milyon, Gazze Şeridinin nüfusu ise 1.94 milyon. Toplam Filistinli sayısı yaklaşık 4,95 milyon. İsrail’in nüfusu ise göçlerle 8.5 milyona ulaştırıldı. Topraklarına gelince; Siyonistler Filistin’de toprak satın aldılar. 1918’de satın aldıkları tapusu Arapların üstündeki toprak miktarı 418.000 dönüme ulaştı. Satın aldıkları toprak miktarı 1925’te 944.000 dönüme, 1927 de 1.024.000 dönüme ve 1930 da 1.170.000 dönüme çıktı.7 Toprak almaya devam ettiler. Yahudi grupların elindeki kent ve kır alanları 1930’da 1.250.000 dönüme ulaştı.8 Görüldüğü gibi Filistin’de Yahudi toprakları satın alma yoluyla 12 yılda 3 katına çıkartılmıştır.
1947’de Filistin’in tamamı Filistinlilerin iken 2017’de Filistin’in % 85’i Yahudilerin eline geçmiş durumdadır. Dünyanın her tarafından insanları toplamak suretiyle kurulmuş böyle ikinci bir devlet dünyada yoktur. Haksız göçe rağmen Yahudilerin yaşadığı topraklar 1936 yılında bile Filistin’in topraklarının ancak % 6’sıdır. Bugün ise İsrail neredeyse Filistin’in tamamını almış durumdadır.
Yahudiler Filistin’in Eski Sahipleri Midir?
Hazreti Musa Aleyhisselam o zaman; “يَا قَوْمِ ادْخُلُوا الأَرْضَ المُقَدَّسَةَ الَّتِي كَتَبَ اللّهُ لَكُمْ” “Ey kavmim, Allah’ın sizin için yazdığı (girmenizi emrettiği) kutsal yere girin”9 diye emrettiği halde girmediler. Hazreti Musa Aleyhisselam onlara “Gelin, Allah yolunda savaşalım. Devletimiz olacak, medeniyet kuracağız, İslam’ı hâkim kılacağız” dediği halde yapmadılar. “فَاذْهَبْ أَنتَ وَرَبُّكَ فَقَاتِلا إِنَّا هَاهُنَا قَاعِدُونَ” “Sen ve Rabbin gidin beraber savaşın. Biz burada oturuyoruz”10 diyerek savaşmayı göze almadılar.
Kur’an-ı Kerim buyuruyor ki; “يَوَدُّ أَحَدُهُمْ لَوْ يُعَمَّرُ أَلْفَ سَنَةٍ” “Onlardan her birisi bin yıl yaşamak ister.”11 Bunlar ölmekten korkar, uzun yaşamayı çok severler. Dolayısıyla bunlar aslında cesur değiller. Bugün Avrupa ve Amerika’ya sırtlarını dayamış oldukları için ayakta duruyorlar. Kur’an zaten böyle olacağını haber vermişti. Kur’an-ı Kerim; “Nerede olurlarsa olsunlar zillet altında olacaklar”12 buyurarak onların ayaklarının üzerinde hiçbir zaman duramayacaklarını ifade eder. “ إِلاَّ بِحَبْلٍ مِّنْ اللّهِ وَحَبْلٍ مِّنَ النَّاسِ” “Ancak Allah’tan yahut insanlardan bir destek gelirse o zaman başka.”13 70 yıldır Avrupa ve Amerika’nın yardımı ile ayakta duruyorlar. Kur’an’ın verdiği mucizevi haber doğruluğunu ispat etti.
Hazreti Musa’dan sonra parçalandılar ve iki devlete bölündüler. Bu devletler Hazreti Musa’dan 5-6 asır sonra Babil ve Asur İmparatorlukları tarafından yıkıldı. Yaklaşık 2500 senedir bu topraklarda İsrail diye bir devlet yoktu. Yahudiler şimdi “Biz buraların eski sahipleriyiz” diyorlar. Eğer geçmişe gidecek olursak bizim 2500 sene evveline gitmemize de gerek yok. 150-200 sene öncesine gitsek dünyanın yarısı üzerinde hak iddia etmemiz gerekir. O zaman bütün dünya karışır.
Avrupa ve Amerika İsrail’i Neden Destekliyor?
Kıymetli kardeşlerim! İsrail’e karşı mücadele, emperyalizme karşı mücadele vermeden mümkün değildir. İsrail’e karşı mücadele verecek olanlar Amerika’ya karşı da mücadele vermek zorundadırlar. Türkiye İsrail’e karşı mücadele vermek istiyorsa Amerika ile arasını bozmak zorundadır. Çünkü İsrail, emperyalist Amerika ile birliktedir ve emperyalistlerin Ortadoğu’daki yumruğudur.
Avrupa ve Amerika’nın desteğiyle İsrail, Ortadoğu’nun bağrına saplanmış bir hançerdir. Çünkü Ortadoğu’yu kontrol altına almak istiyorlar. Küçük ama güçlü, atom bombasına bile sahip olan bir İsrail Devleti! Hedefleri, nerede bir İslami gelişme varsa orayı İsrail ile vurmak. İsrail’i bir yumruk gibi kullanmak istiyorlar. İsrail bir taraftan Amerika’yı ve Avrupa’yı kullanırken, bir taraftan da onlar İsrail’i kullanıp İslami gelişmelerin durdurulmasını İsrail’e havale ediyorlar. Mesela bugün İsrail, İran’ı tehdit ederek “gerekirse vururuz” demiyor mu? İsrail, bir yumruk gibi kullanılmak için kuruldu. O yüzden Amerika ve Avrupa İsrail’i terk etmez.
Türkiye istediği kadar kendisini Amerika ile stratejik müttefik kabul etsin, Amerika Türkiye’yi hiçbir zaman stratejik müttefik olarak görmez. Amerika’nın stratejik müttefiki İngiltere ve İsrail’dir. Müslümanlar birbirlerini müttefik olarak görmek zorundadırlar ve bu zulmü durdurmak istiyorlarsa artık “Amerika ile müttefikiz, İsrail ile dostuz” demeyi terk etmelidirler.
Bundan böyle herkes safını belirlemelidir. Amerika ve İsrail dost olarak görülmez ve herkes safını belirlerse Allah’ın yardımı o zaman gelecektir. Müslümanlar, kâfirlerden ayrılmadıkları ve saflarını belirlemediği müddetçe Allah’ın yardımının gelmediğini Kur’an bize haber vermektedir.
Hz. İsa Aleyhisselam Yeniden Gelecek ve Yahudilerden İntikam Alacak
İsa Aleyhisselam İncil’de diyor ki; “Allah beni, sizi kanatlarımın altına alayım diye gönderdi ama siz beni de öldürmek istiyorsunuz!” İsa Aleyhisselam İncil’de Yahudi âlimlerine karşı çok serttir. “Siz insanların malını sömürüyorsunuz! Mabedi ticarethaneye çevirdiniz! Siz dini kullanmak suretiyle, çalışmadan zengin oldunuz. Ey engerek yılanları” diyordu. Hazreti İsa’yı da öldürmek istediler ama Allah onu kurtardı.
Hazreti İsa’nın vazifesi tamamlanmadı, tekrar gönderilecek. Hazreti İsa, hem kendi intikamını hem de bütün Müslümanların intikamını alacaktır. Bununla ilgili kırktan fazla hadiste, Efendimiz Hazreti İsa’nın tekrar geleceğini haber vermiştir. İsa Aleyhisselam tekrar gönderildiğinde cihad ilan edecek ve Siyonistler, peygamber katilleri, Müslüman düşmanları öldürüleceklerdir. Hatta bir taşın veya bir ağacın arkasına bir yahudi saklansa o ağaç ve taş dile gelecek ve “Ey Müslüman gel, burada da bir Yahudi var, gel bunu da öldür diyecektir.” Hz. İsa, Deccal’i kovalayacak, “Lod’un Doğu kapısında” yani şimdiki İsrail’in Tel Aviv şehrinin havaalanına denk gelen yerde onu öldürecektir.
Filistin’in Kurtuluşunu İsteyenler Ne Yapmalı?
Kıymetli kardeşlerim! İslam âleminin kurtuluşunu samimi olarak isteyenlerin yapmaları gereken şey evvela İslam’ı doğru bir şekilde öğrenmek, sonra yaşamak, sonra komşularına, arkadaşlarına anlatmak, cemaat halinde büyük faaliyetler yapmaktır. Davanın yayılmasını sağlamalı, İslam’ı öğrenen ve yaşayanları çoğaltmalıyız. Bunun dışında kurtuluşumuz mümkün değildir. Eğer bütün Müslümanlar kendi bulundukları topraklarda İslam Devleti kuracak olurlarsa işte o zaman Filistin’e yardım edebileceklerdir. İslam Ortadoğu’ya hâkim olursa işte ancak o zaman İsrail’e haddini bildirebiliriz.
Bu Olayı Kendi Lehimize Çevirebiliriz
Eğer Türkiye Devleti hükümeti Kudüs için, “Bizim kırmızıçizgimizdir” dediyse ve bunda samimi iseler o zaman bundan böyle “İsrail’e dostuz” dememelidirler. “Size dostuz demiştik artık dostumuz değilsiniz” demelidirler. Onlara bir şeylerle cevap vermek lazım. Mesela, Ayasofya’nın ibadete açılması bütün Avrupa’ya, Amerika’ya ve İsrail’e büyük bir cevap olur. “Siz böyle yaparsanız biz de böyle yaparız” denilmeli ve onlarla olan bütün ilişkiler durdurulmalıdır. Gerek iktisadi, gerek siyasi, gerek askeri bütün ilişkiler kesilmelidir. Büyükelçilik kapatılmalıdır. Aksi halde “bunların kırmızıçizgileri yalandan ibaret” derler ve yaptıklarını yapmaya devam ederler. Eğer gerçekten Kudüs bizim kırmızıçizgimizse, hatt-u Ahmar ise o zaman Türk hükümeti bunun gereğini yapmalı ve bu lafta kalmamalıdır.
Trump’ın Bu Kararı Amerika ve İsrail’in Zayıflatılması İçin Bir Fırsat Olmalı
Trump’ın bu kararı vermesi, Amerika ve İsrail’in zayıflatılması hatta yok edilmesi için bir fırsat olarak görülmelidir. İslam İşbirliği Teşkilatını toplamakla çok bir şey olmaz. Türkiye, İsrail’e ve Amerika’ya kafa tutulabileceğini göstermelidir. İslam âlemi bir araya gelip İsrail’in varlığını tanımadıklarını ilan etmelidirler. Eğer Amerika’nın Kudüs’ü başkent olarak kabul etme hatasını güzel değerlendirebilirsek bu olay vesilesiyle bütün İslam âleminde uyanış hareketleri başlayabilir. Çok süratle yayılabilir. Bu olayı kendi lehimize çevirebiliriz. Milyonlarca insanımız ümmet şuuru kazanabilir. Bu hareket çok büyüyebilir. Mademki bu yanlışı yaptılar, Türkiye Devleti hükümeti bunu mutlaka değerlendirmelidir. Filistin için yapılacak mücadeleyi tüm Müslümanlar destekleyeceklerdir.
Kıymetli kardeşlerim, bütün dünyanın bilmesi icap eder ki, bugüne kadar nice zalimler geldi ama hiçbir zaman İslam’ı bitiremediler. Yine öyle olacak ve bu yanlışları onlara inşallah pahalıya mal olacaktır. Onlar ileri bir adım attıklarını zannederken Allah onların ayaklarına çelmeyi takacak, İnşallah yüzükoyun gideceklerdir. Bu temenni ile sözlerime son veriyorum. Filistinli kardeşlerimizi de sizleri de Allah’ın selamı ile selamlıyorum, Esselamü aleyküm ve rahmetullah.
Kaynak
1. Al-i İmran, 112 2. Bakara, 87 3. Bakara, 146 4. Bakara, 120 5. İbrahim Okur, İkinci Binyılın Muhasebesi, Okursoy Yayınları,1999, s 990 6. Ralph Schoenman, Siyonizmin Gizli Tarihi, Kardelen Yayınları,1992, s 29 7. Prof. Dr. Fahir Armaoğlu a.g.e. sayfa 21; Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, 8. cilt, sayfa 486 8. Ralph Schoenman, Siyonizmin Gizli Tarihi, KardelenYayınları,1992, s 30 9. Maide, 21 10. Maide, 24 11. Bakara, 96 12. İsra, 8 13. Al-i İmran, 112