Siyonist canavar insanlığın gözü önünde vahşice katliamlar yapmaya ve insanları vahşice katletmeye devam ediyor. Tabii ki bu derece vahşileşme cüreti göstermesinde başta ABD ve muhtelif Avrupa ülkeleri olmak üzere çağdaş emperyalizmin önde gelen unsurlarının verdiği açıktan desteğin büyük payı var.
Medya, artık siyonist canavarların sergilediği vahşilikleri takip etme ve hepsini gündeme getirme imkanı bulamadığından özellikle bazılarına dikkat çekmekle yetinmek zorunda kalıyor. Son dönemde öne çıkan vahşi saldırılarından biri Filistin’in işgal altındaki Batı Yaka (Batı Şeria) bölgesinin kuzey kesiminde yer alan Nablus’un Beyta ilçesinde, Türk asıllı ABD vatandaşı Ayşenur Ezgi Eygi’nin siyonist keskin nişancılar tarafından başından vurularak şehit edilmesi oldu.
İşgalciler Batı Yaka’da Filistinlilerin arazilerine tamamen hukuksuz bir şekilde el koyuyor ve buralara sürekli yeni yahudi yerleşim birimleri inşa ediyorlar. Aynı zamanda inşa ettikleri bu yerleşim birimlerine yerleştirdikleri sözde “sivil” yahudi yerleşimcileri de Filistinlilere saldırmaları ve onları öz yurtlarından çıkmaya zorlamaları için milis gücü yani çete olarak kullanıyorlar. Muhtelif insan hakları kuruluşlarını temsil eden bazı gönüllüler de işgalcilerin bu zulümlerine karşı Filistinlilere destek vermek amacıyla oraya gidip sivil eylemlere, gösterilere katılıyor. Ama siyonist katiller bazen onları bu eylemlere destek vermekten vazgeçmeye zorlamak için saldırıyor. Bazılarını gözaltına alıyorlar.
Ayşenur Ezgi Eygi de bu şekilde işgal zulmüne karşı mazlum ve mağdur Filistinlilere destek amacıyla giden gönüllü aktivistlerdendi. Siyonist keskin nişancılar, aynen yine ABD vatandaşı olan ve El-Cezire’nin muhabiri olarak çalışan Şirin Ebu Akile’yi öldürdükleri gibi kasıtlı bir şekilde başından vurarak öldürdüler. Daha önce Gazze’de, yine ABD vatandaşı olan Rachel Corrie isimli genç kızı da buldozerle ezerek çok korkunç bir şekilde ve vahşice katletmişlerdi. Ama ABD bu olayların hiçbirinde, kendi vatandaşlarının öldürülmesinden dolayı işgalci siyonist rejimi sıkıştırmadı ve hepsinde işgalciyi “mazur” gördü. Son olayda da önce göstermelik bazı tepki açıklamaları yapıldıysa da sonunda ABD başkanı Ayşenur’un yanlışlıkla öldürüldüğünü ileri sürerek siyonist katilleri “mazur” gösterme yoluna gitti. Bu olaylar ABD yönetiminin aslında siyonist katillerle tam bir işbirliği içinde olduğunu ve bu işbirliğinin hatırına kendi vatandaşlarına ihanet etmekte de hiçbir sorun görmediğini çok açık bir şekilde gözler önüne seriyor.
Ayşenur’un Batı Yaka bölgesinde insanlık dışı ve kasıtlı bir saldırı sonucu öldürülmesinden kısa süre sonra siyonist katiller Gazze’nin güneyindeki Han Yunus vilayetinin El-Mevasi bölgesinde, “güvenli” ilan edilen alanda, insanlıktan zerre kadar nasibi olan herkesin mutlaka karşı çıkması gereken korkunç ve son derece vahşice bir katliam gerçekleştirdi.
El-Mevasi, Gazze Şeridi’nin güney kesiminde ve batıda sahil tarafında bulunur. Bir kısmı Refah vilayeti bir kısmı da Han Yunus vilayeti sınırları içinde kalır. O yüzden güney kısma Refah Mevasisi, kuzey kısmına da Han Yunus Mevasisi deniyor.
İşgalci katiller üstten saldırdıklarında Refah bölgesini güvenli ilan ederek bir milyondan fazla insanı bu bölgeye sıkıştırmışlardı. Onların önemli bir kısmı da sahile yakın alandaki El-Mevasi bölgesine çadırlar kurarak yaşamaya çalışmıştı. Sonra alttan Refah tarafını işgal ederek saldırdı ve bu kez ahaliyi Han Yunus’a doğru gitmeye zorladı. Ahalinin önemli bir kısmı da güvenli ilan edilen Han Yunus Mevasisi’ne geçti.
Ama işgal güçleri salı günü şafak vaktinden önce, insanların henüz uykuda olduğu saatte bu bölgeye korkunç bir saldırı düzenledi. Çoğu çocuk ve kadın onlarca insanın cesedi kumlara karıştı. Onlarca çadır yandı. Derin çukurlar oluştu. Bazı cesetler tamamen yandı. Biden’a sorsanız belki bu da yanlışlıkla yapılmıştır. Belki de ABD siyonist katillere böyle bir katliamda kullandıkları füzeleri yanlışlıkla vermiştir!