Halk arasında bu duruma ‘maytap geçmek’ denir. Zira serbest bırakılan fonlar, sahip olduklarını kullanmasına olanak tanıyacak
Yaptırımların etkinliği konusunda sürekli bir tartışma var;
Örneğin Saddam Hüseyin rejimi üzerinde etkiliydi mi?
Ya da şimdi Kuzey Kore üzerinde?
İran’da?
Ya da Suriye’deki Sezar Yasası etkili miydi?
Veyahut Ukrayna saldırısı sonrası Ruslar üzerinde?
İran’ın İran asıllı 5 ABD’li tutukluyu serbest bırakması karşılığında ABD’nin 6 milyar doları serbest bırakmasını içeren ABD-İran anlaşmasının duyurulmasının hemen ardından ABD’de bunun amaçları ve zamanlaması konusunda tartışmalar alevlendi.
ABD yönetimine yöneltilen ilk suçlama, amaçların seçim hedeflerine ulaşmak olduğu yönünde.
Anlaşmanın İran’ın nükleer dosyasıyla ilgili büyük bir pazarlığın parçası olduğuna ve ABD Başkanlık seçimlerinden sonra bu anlaşmaya geri dönülebileceğine inananlar var.
ABD yönetimi, tutuklu takası anlaşmasını insani yönden gerekçelendirerek, serbest bırakılacak paranın harcama yönünde şartlara bağlı olacağını öne sürdü.
Yani yönetimin savunmasına göre İran, bunu bölgedeki milisleri veya kendisine bağlı grupları silahlandırarak değil, yalnızca ülke içinde ve meşru mallar için kullanabilecek.
Peki bu doğru mu?
Deneyimli bir finans uzmanı bana şöyle dedi:
Ekonomide ‘fungibility’ (takas edilebilirlik) kavramı vardır. Serbest bırakılan fonlar, boykot dışı malların satın alınmasında kullanılır ve daha önce boykot dışı ürünler için ayrılan fonlar, yasa dışı işleri finanse etmek için kullanılır.
Finans uzmanı “Bu, şapka değiştirme oyununa benziyor. Bu nedenle tahsis etme ilkesine güvenilemez” dedi.
İşte buna bir örnek:
İran’ın ilaç satın almak için başlangıçta 100 milyon dolar tahsis ettiğini varsayalım. Şimdi 6 milyar dolar alacak.
İran’ın yapacağı şey şu:
ABD’liler tarafından serbest bırakılan fonlarından ilaç satın alacak ve bunun için ayırdığı 100 milyonu, grupları finanse etmek ve silahlandırmak için harcayacak.
Halk arasında bu duruma ‘maytap geçmek’ denir. Zira serbest bırakılan fonlar, sahip olduklarını kullanmasına olanak tanıyacak.
İran’ın durumu bu.
Rusya örneğinde ise, uzman, ülkeye uygulanan yaptırımları şöyle açıkladı:
Aynı kavram petrol piyasası için de geçerli. Kimin ürettiği, kimin tükettiği pek önemli değil. Önemli olan arz ve talebin var olması.
Uzman “Üretici bir ülke boykot edilirse, fazla üretimini boykota uymayan ülkelere satacaktır. Piyasa, Rus petrolünde olduğu gibi arz ve toplam talep arasında denge kurma rolünü oynuyor” ifadelerini de sözlerine ekledi.
Buradaki örnek çok basit:
Rusya’yı boykot etmeye kararlı ülkeler Rus petrolünü boykot ettiğinde, boykota uymayan ülkeler Moskova’dan petrol alır ve sonra bunu Ruslardan petrol almama taahhüdünü açıklayan ülkelere satarlar!
Bu bir bilmece değil, herkesin bildiği bir gerçektir.
Bu nedenle buradaki soru şu:
ABD de dahil olmak üzere söz konusu ülkelerdeki politikacılar ve ekonomistlerden uzmanların bunun farkında olmaması akıl alır şey mi?
Elbette yüzde 100 bunun farkındalar.
Şimdi soru şu:
Yaptırımlar dar siyasi hedeflere ulaşmaya yönelik bir oyuna mı dönüştü?
Sanırım öyle…